Gümüşhaneli Selim Cansız, inşaat ustasıydı. 13 Temmuz 2016 günü çalışırken bir kaza geçirdi. Bacağı dizine kadar alçıya alındı. Günlerini evde dinlenerek geçirmeye başladı. 15 Temmuz akşamı televizyonda darbe girişimiyle ilgili haberleri gördü. Babası Vahittin Cansız o akşamın devamını şöyle anlatıyor: “Cumhurbaşkanımızın ‘Herkes meydanlara insin’ sözünü duyduktan sonra banyoya koşup ayağındaki alçıyı söküyor. Banyo yapıyor, tıraş oluyor. Kızını öpüyor. Hanımına, ‘Hakkını helal et, bugün evde durma günü değil, bu işin ucunda şehadet var” diyor. Damadım, Abdullah Cansız’ı ve iki iş arkadaşını alıyor yanına. Sıhhiye’ye gidiyorlar. Bir tankı işgal ediyorlar. Askerleri çıkarıyorlar içinden. Destek gereken başka bir yere gidecekleri sırada polislerle karşılaşıyorlar, polis ‘Gitmeyin’ diye uyarıyor, ‘Ülkemiz elden gittikten sonra yaşasak ne olur, biz ölmeye gidiyoruz’ diyor. Çok cesur, gözükara, yağız bir delikanlıydı. Vatan aşkıyla doluydu kalbi. ‘Ben Güneydoğu’ya gideceğim. Özel Harekâtçı olacağım. Benim yerim orası’ diyordu.”
Selim Cansız, bir tankı daha etkisiz hale getirmeye çalışırken helikopterden açılan ateşin hedefi oldu.
Aile önce damatlarına ulaştı. Baba Cansız; “Haber geldi, hastaneye gittik. Abdullah’ı gördük. Çok kan kaybetmiş, bitkin bir haldeydi. Ameliyata girdi. Biz de Selim’i aramaya başladık. O gece 01.30’dan ertesi gün 12.00’ye kadar aradık.”
Eniştesi ameliyatta, arkadaşının şehadet haberi gelmiş, kendisi kayıp... Babasının ses titriyor o saatleri anlatırken. “Bütün hastaneleri gezdim. Tek tek... İn çık, in çık... Ayaklarım kabardı üzüntüden, yorgunluktan... Ayakkabılarımı çıkardım, elime aldım... Yoğun bakımları, morgları dolaştım yalınayak. En son bir hastanede buldum. Sabah getirmişler. Kan vermişler, ameliyat etmişler, bütün yaralarını sarmışlar. Tertemizdi. Ama çocuk bitmiş... Dayanamadı. Kaybettik.”
Mutlu bir evliliği vardı Selim Cansız’ın. Çok sevdiği eşini, babası vermeyince kaçırmış, dillere destan bir düğünle evlenmişti. Bugün beş yaşında olan kızı babasıyla geçen o kısacık zamanı anlata anlata bitiremiyor: “Babam beni sırtına alırdı, denize götürürdü, oyuncak alırdı...”
Dedesi Vahittin Cansız, “Babam neden şehit oldu” diyen küçük kıza her şeyi açıklıkla anlattığını söylüyor. “Baban ülkemize saldıran işgalcileri kovalamak için tankların üstüne atladı, silahların önünde durdu” diyorum. Çocuk da anlıyor. Soranlara aynısını anlatıyor. Biz inançlı insanlarız. Bu şehitlik bana değil ama çocuğuma nasip oldu. Canımdan bir parça gitti, kolay değil... Ama şehit olduğu için övünüyoruz. Evelallah onlar sayesinde bugün Türkiyemiz ayakta.”
ARAYIP SORMANIZ ACIMIZI DİNDİRİYOR
İstanbul Büyükşehir Belediyesi binasının önünde kalbinden vurulan Erkan Pala’nın ailesi: “Ne kadar üzülsek de hayat devam ediyor.”
İstanbul Eyüp’te oturan Erkan Pala, doğma büyüme Fatihliydi. Vefa Lisesi mezunuydu. Evliydi, üç çocuğu ve bir kedisi vardı. 15 Temmuz gecesi, doğup büyüdüğü semtte, İstanbul Büyükşehir Belediyesi binası önünde kalbinden vuruldu.
Aradan geçen bir yılda Erkan Pala’nın iki çocuğu evlendi, babalarının yokluğunda kendi yuvalarını kurdu. Kardeşi Ömer Pala anlatıyor: “Allah sabrını veriyor. İnanan insanlar olunca -rahmetli de inançlıydı- bir yerde artık kendimizi teskin ediyoruz. Abimin iki çocuğu da bu yaz evlendi. Kızı Sümeyye bir ay evvel, oğlu Harun geçen hafta... Abimin vefatından önce Sümeyye’nin eşini tanıma fırsatı oldu. Diğer oğlu Furkan’ı devlet Özel Harekât’a aldı. Balıkesir’de eğitim görüyor şimdi. Ne kadar üzülsek de hayat devam ediyor.”
Erkan Pala’nın ölümünün ardından, evinin yakınındaki otobüs durağına ismi verilmişti. Ancak annesi Muazzez Pala, durağın adı her söylendiğinde fenalaşıp otobüse binemez olunca, durağı kaldırttı. Ömer Pala, “Biz yapma dedik ama dinlemedi. Daha sonra Isparta’da bir Anadolu imam hatip lisesine ismi verildi abimin. Devlet maddi, manevi desteğini esirgemedi. Acıyı dindiren bu oluyor. Sizin arayıp sormanız acımızı dindiriyor. Abimden sonra benim de ibadetim arttı, umreye gittim. Bakın ezan okunuyor, namaza gideceğim şimdi. Ölüm var... Öbür dünya var” diyor.