Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) üyelerinin, geçen yıl 15 Temmuz gecesinde kalkıştığı darbe girişiminin Ankara’daki en önemli noktalarından birisi de Kahramankazan ilçesi oldu. 4. Ana Jet Üs Komutanlığı’ndan (Akıncı Üssü) kalkan FETÖ’cü pilotların kullandığı F-16 savaş uçakları TBMM, Cumhurbaşkanlığı ve Gölbaşı’ndaki Özel Harekât Daire Başkanlığı’nı hedef aldı, onlarca kişi şehit oldu. FETÖ’cü askerlerce Genelkurmay Karargâhı’nda derdest edilen Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, Kazan’daki Akıncı Üssü’ne getirildi. FETÖ’cü askerlerin darbe girişiminin yönetim üssü olarak belirlediği Akıncı, 15 Temmuz’da en hareketli saatlerin yaşandığı yerlerden biriydi. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 15 Temmuz gecesi, “Vatandaşları darbeye karşı koymaya” çağırmasıyla birlikte Kazanlılar da Akıncı Üssü’ne giderek darbeci askerlere engel olmaya çalıştılar. FETÖ’cü askerlerin Akıncı Üssü’nün nizamiyesinde otomatik tüfeklerle vatandaşlara açtığı ateş sonucunda 9 kişi şehit düşerken, 92 kişi de yaralandı. Tarlalardaki ekinleri ve iş makinelerinin lastiklerini Akıncı Üssü’ndeki pist önünde yakarak uçaklara engel olmaya çalışan binlerce vatandaşın darbe girişimine karşı koyduğu Kazan ilçesinin ismi 15 Temmuz’un ardından TBMM tarafından ‘Kahramankazan’ olarak değiştirildi.
10 bin vatandaşla karşı koydular
Darbe girişimi gecesi Türkiye Cumhuriyeti tarihinde önemli bir rol üstlendiklerini anlatan Kahramankazan Belediye Başkanı Lokman Ertürk, 15 Temmuz gecesi yaşananları şu sözlerle özetledi: “Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın televizyon ekranlarında halkı meydanlara inmeye çağırmasının ardından, vakit kaybetmeden ilçemizdeki insanlarla birlikte Kazan Meydanı’nda buluşmaya başladık. Kısa sürede kadın, çocuk ve yaşlıların da aralarında bulunduğu 10 bine yakın vatandaşımızla toplandık. Üs Komutanı Tuğgeneral Hakan Evrim’i arayarak ne olduğunu sormak istedim, ancak tüm aramalarıma karşın cevap alamadım. Daha sonra onun da darbeci hainlerle birlikte hareket ettiğini anladık. Kendisine insanları öldürmemeleri ve darbeyi durdurmaları yönünde SMS’ler attım, ama yine bir cevap alamadım.”
Kahraman unvanı tüm Türkiye’nindir
Ertürk şöyle devam etti: “Kahramankazanlılar burada, üsten kalkarak devletimizin önemli kurumlarını ve sivil halkı bombalayan F-16 ve helikopterleri engellemeye çalışmışlardır. Göğüslerini F-16’lara siper etmişlerdir. Kamyonlarını, traktörlerini, iş makinelerini üssün önüne getirerek giriş çıkış yapılmasını engellediler. Yanlarında getirdikleri saman balyalarını, anızlarını ateşe vererek çıkan dumanla uçakların görüşünü engellemeye çalıştılar. Bazı çiftçilerimiz tarlalarındaki mahsullerini ateşe vererek buna katkı sağlamıştır. Yine belediye ekiplerimiz ve vatandaşlarımız getirdikleri traktör ve araç lastiklerini yakmışlardır. Üssün elektriklerini de keserek darbeci hainleri karanlığa gömdük ve onları karanlıkta bıraktık. Biz oraya gidene kadar üsten 25 uçak kalkarken biz gittikten sonra 3 uçak kalkabilmiştir. Tarihe altın harflerle bir destan yazdık. Allah’a şükürler olsun Türkiye Cumhuriyeti’nin bu hain girişimi atlatmasında Kahramankazanlıların feraset ve basireti önemli bir yer tutmaktadır. ‘Kahraman’ unvanı yalnızca bize değil, Kahramankazan’ın şahsında 81 il ve 957 ilçemize verilmiştir. Kahramankazan’ın şahsında tüm Türkiye’ye ve tüm Türk insanına verilmiş bir unvandır.”
BİR ŞEREFSİZİN KURŞUNUYLA ÖLMEM
Kahramankazanlı 15 Temmuz gazilerinden 71 yaşındaki Mustafa Zorova da darbe girişiminde Akıncı Üssü nizamiyesinde açılan ateş sonucu ağır yaralandı. İsabet eden kurşunlar nedeniyle sol bacağı neredeyse kopma noktasına gelen ve olayın ardından bir yıl içinde 21 ameliyat geçiren Zorova’nın tedavisi devam ediyor. Zorova, 15 Temmuz gecesi yaşadıklarını şu sözlerle anlattı: “15 Temmuz gecesi sela sesiyle uyandım. O saatte sala okunduğunu duyunca şaşırdım. Salanın ardından, ‘Türkiye Cumhuriyeti elden gidiyor, bayrağını seven belediyenin önüne gelsin, Akıncı’ya gidilecek’ sözlerini duydum. Üstümü giyinip dışarı çıktım, belediyenin önünde arabaya bindik ve Akıncı Üssü’ne gittik. En önde ben vardım. Nizamiyenin önüne gittiğimizde araçtan iner inmez komutanın sesini duydum. ‘Doldur-kapat. Buraya gelenlerden bir tane bile canlı görmek istemiyorum. Tarayın burayı’ dedi.”
Belediye başkanına sorduğum soru
“Askerle aramız 2 metreydi. ‘Oğlum, dedenize sormadan, acımadan nasıl kurşun sıkacaksınız? Allah korkusu yok mu sizde’ dedim. Asker öylece kalakaldı. Sağ tarafımda vur emrini veren komutan ateş ettiği gibi beni yere yatırdı. Önce sağ tarafı, sonra sol tarafı taradı. Ses soluk tamamen kesildi, feryatlar yükseldi. Komutana, ‘Öldüremedin beni’ dedim. Bir tane daha sıktı. ‘Yine öldüremedin’ dedim, bir daha sıktı. Üçüncü ateşinde benim bacağımı neredeyse tamamen kopartmış. İlk konuştuğum askeri çağırdım, ‘Gel dedenin yanına, ben bu şerefsizin kurşunundan ölmem. Belimdeki kemeri çıkar, bacağımı sık, bir de ambulans çağır’ dedim. Ambulanslar geldi, onlara da silah doğrulttular. Ateş eden komutan, sağlık görevlilerine ‘Canlıları alsınlar’ deyince beni ambulansa aldılar. Daha sonra gözümü hastanede açtığımda başımda duran Belediye Başkanımız Lokman Ertürk’ü elinden tuttum, ‘Başkanım, Türkiye Cumhuriyeti öldü mü yoksa ayakta mı’ dedim. O da bana, ‘Sizin gibi gazilerin ve şehitlerin sayesinde dimdik ayaktayız’ dedi. Allah o salayı bir daha duyurmasın bana, eğer duyarsam da yine giderim. Her yeri haşat eder gelirim, yattığım bir sene aklıma bile gelmez.”
DERNEK ÇATISINDA BULUŞTULAR
Kahramankazan’da darbe girişiminin ardından kurulan ‘15 Temmuz Gaziler ve Şehit Aileleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’ de şehit aileleri ve gazileri aynı çatı altında buluşturdu. Akıncı Üssü’nün önünde 3 kurşunla vurulan ve 23 günde 7 ameliyat geçiren gazilerden Dernek Başkanı Sinan Coşkun, yaşananları şöyle anlattı: “O akşam saat 22.30 sularında evime geldim. Televizyonu açtığımda gözüm TRT’de yayımlanan bir diziye takıldı. Diziyi izlediğim sırada TRT’de bildiri okunmaya başladı. Diğer kanallara baktığımda yaşananları görünce neler olduğunu anladım. Dışarı çıktım ve belediyenin önüne gittim, vatandaşlar da toplanmıştı. Biz de daha sonra kendi aracımızla Akıncı Üssü’nün olduğu bölgeye gittik. Çok kalabalıktı, bir yandan da internetten yaşanan gelişmeleri takip ediyorduk. ‘Vur emri var, vururuz’ demelerine rağmen sloganlar attık, dağılmamakta direndik. ‘Sizler bizim askerimizsiniz’ dememize rağmen rağmen, silahları doğrultup rasgele ateş açtılar. 8-10 asker ateş açtı. Bazılarının yüzleri maskeliydi. 20-25 dakika oradan çıkamadık, kımıldayamıyorduk. Ona rağmen askerler aramızda gezip, tekme atarak ölüp ölmediğimizi kontrol ediyorlardı. Ölmeyenlere tekrar kurşun sıkıldığını hatırlıyorum. Sürüklene sürüklene çıktım.”
Yatabilseydik evimizde yatardık
Akıncı Üssü’nde gazi olan isimlerden Fatih Uzar, yaşadıklarını şöyle anlattı: “Bize ‘yatın, çökün’ diye tehditlerde bulundular. Askerlere ‘Yatabilsek evimizde yatardık’ cevabını verdik. ‘Ne mutlu Türk’üm’ diye bağırmaya başladık, 1-2 adım çekilerek ateş açmaya başladılar. Vurulan insanlar üstümüze düşüyordu. Kimse hareket edemiyordu. Başımdaki asker uzaklaşınca 100 metre kadar sürünerek uzaklaştım.” Gazi olan isimlerden Serkan Tuna da şöyle konuştu: “Şarjör değiştir emrini duyunca bizi buradan sağ çıkartmayacaklarını düşündüm. İki dakika boyunca ateş devam etti. Vurulduğumu
haber vermek için telefona sarıldım ancak komutanın ‘Telefonla konuşanlara da sıkın’ emrini duyunca fırlatıp atmak zorunda kaldım” dedi. Akıncı Üssü önünde yaralanarak gazi olan Cengiz Öztürk ise, “Yaralıları almaya gelen arkadaşlarımıza da ateş ettiler. Yaralıların alınmasına dahi müsaade etmediler. Hepsi birden ateş etmiyordu, iki kişi ateş ediyordu. Onların şarjörü bitince diğerleri ateşe devam ediyordu.”
UÇAKLAR KALKMASIN DİYE EKİNLERİ YAKTI
Akıncı Üssü’nün yakınlarındaki Bitik Mahallesi’nde ise muhtar Hicabi Bitik, 15 Temmuz gecesi yeğenleri ve çocuklarıyla birlikte tarlasındaki ekin balyaları ve iş makinesi lastiklerini ateşe vererek savaş uçaklarının kalkmasına engel olmaya çalıştı. Bitik, darbe girişiminde yaşadıklarını ve verdikleri mücadeleyi anlattı:
Halkın orada olduğunu hissettirmek istedik
“15 Temmuz gecesi köyde oturuyordum. Çocuklara mesaj geldi, herkes Kazan’da toplanıyor diye. Onlar Kazan’a gittiler, ben de televizyondan neler olduğuna bakıyordum. Köprünün kapatıldığını gördüm, o sırada buradan bir uçak kalktı. Uçak sanki minareye değecek gibi alçak uçtu. Normalde böyle gitmezler. Yeğenlerim geldiler, ‘Amca Akıncı’da çok kötü şeyler oluyor’ dediler ve oraya gittik. İlk gittiğimizde üzerimize ateş açtılar. Ondan sonra Kazan’daki vatandaşlar gelmeye başladı. Burada halkın olduğunu içeriye hissettirmek için bir şeyler yapmak gerekiyordu.”
Leylekler döndü, ekinler çıktı ama onlar yok
“Aklımıza uçak siste kalkamaz diye bir fikir geldi. Belediyeden lastik istedik. O sıralar burada da hasat sezonuydu. Balya çekiyorduk, traktörlerle de balya getirtip yaktık piste yakın bir yerde. Canımızla, kanımızla, elimizde olanlarla mücadele ettik. Cumhurbaşkanımızın sokağa inin açıklamaları bizi daha da heyecanlandırdı. Ne yaptıysak vatan için, millet için yaptık. Pistin oraya gittiğimizde M-16 kulübesine 50 metre mesafedeydik, yanımda 15 ve 17 yaşında yeğenlerim, iki çocuğum vardı. Bunları öldürecekler ya da biz ölürüz diye bir şey o an aklımıza bile gelmedi. Biz ateş yaktıktan sonra uçak kalktığını göremedik. Orada halkın gücünün olduğunun farkına varmalarını sağladık. Bitik Köyü’nün camisinin minaresinde leylek vardı, 15 Temmuz’da uçağın sortisinin ardından oradan düştü ve kanadını kırdı. İki ay boyunca benim çocuklarım leyleğe baktı. Şimdi leylek iyileşip tekrar geldi, ancak onlar (FETÖ mensubu askerler) neredeler? Vatanları bile yok.”