İstanbul’da Boğaziçi Köprüsü’nü tutan askerlerin görüntüsü televizyonlardan yayınlanırken, savaş uçakları Ankara’nın üzerinden arkalarında patlama sesleri bırakarak uçuyordu.
Çalışma Bakanı Süleyman Soylu, Başbakan Binali Yıldırım’ı aradı.
Binali Yıldırım: Süleyman ne oluyor?
Süleyman Soylu: Darbe oluyor efendim.
Binali Yıldırım: Ne maskaralık bu Süleyman?
Başbakan o sırada İstanbul Tuzla’daki evindeydi. Darbeciler Boğaziçi Köprüsü’nü tutmadan birkaç dakika önce köprüden geçmişti. Şimdi sıra rejimi darbe uçurumuna yuvarlanmadan, demokrasi köprüsünden geçirmeye gelmişti.
Başbakan’ı ilk arayan isimlerden birisi de AK Parti Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ’dı. Başbakan telefonu açtığı anda Selçuk Özdağ heyecanla konuşmaya başladı.
“Efendim, ben darbe görmüş adamım. 12 Eylül’de cezaevinde yattım. Bu bir darbe” dedi. Başbakan da aynı kanaatteydi. “Hemen Çankaya Köşkü’ne geçin, teşkilatları harekete geçirin, direneceğiz” dedi.
İstikamet Çankaya
Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş ise o sırada evindeydi. Telefonları birbiri ardına çalmaya başladı. Arayan arkadaşlarıydı. “Ne oluyor” diye soruyorlardı. Hiç tereddüt etmeden, “İhtilal oluyor” karşılığını verdi. İhtilalin ne demek olduğunu bilen bir isimdi.
27 Mayıs darbesini yapan Alparslan Türkeş’in oğluydu.
Makam şoförünü, korumalarını beklemeden aracına atladığı gibi Çankaya Köşkü’ne doğru sürmeye başladı.
Çankaya Köşkü’ne doğru yaklaşmıştı: “Başbakanlık bir baskı altında mı, buraya birileri girdi mi girmedi mi bilmiyoruz. Öyle olunca ihtiyatlı girdik biz buraya, yani korumalar vs. çıktık. Ondan sonra dediler ki, Bakanlar Kurulu odasında birileri var. Ondan sonra oraya doğru gittik.”
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, darbe sinyalini evinin üzerinden uçan jetlerden almıştı.
“OR-AN’dan uçak sesleri duyuldu. Uçaklar uçmaya başladı, Belliydi darbe sinyali olduğu. Hanıma söyledim: Hakkını helal et, bu iş bir darbe meselesi.”
Numan Kurtulmuş, dışarıda olan oğlunu bir akrabasının evine yönlendirdi, eşi Sevgi Hanım’ı ise bir arkadaşının evine bıraktı. “Hemen Sayın Başbakan’ı aradım, Başbakanımızın özel kalemi çıktı, ‘Biz başka bir yere geçiyoruz, siz de Başbakanlığa geçin’ dedi. Sonra Sayın Cumhurbaşkanımızı telefondan aradım. Enerji Bakanımız Berat Bey telefona çıktı, ‘Abi, siz Başbakanlığa geçin’ dedi.”
Bakanlar birer birer Çankaya Köşkü’ne gelmeye başlamıştı. Köşkün ışıkları yakıldı, bir odaya geçildi. O sırada köşkü koruyan polislerin tedirginliği hallerinden belli oluyordu.
Önce Bakanlar Kurulu odası kullanıldı. Köşke ilk gelenlerden biri Süleyman Soylu oldu. Soylu, “Biz buraya oturmaya gelmedik. Gerekirse ölmeye gideriz. Hazırlıkları yapalım. Burada durmanın mantığı yok” dedi.
Selçuk Özdağ, Süleyman Soylu’ya döndü, “İçimizde bakan olan sensin. Sen şu koltuğa otur. Bir değerlendirme yapalım” dedi.
Meclis’e gidilmesi ve darbeye karşı direnilmesi kararı alındı. O sırada Meclis Başkanı İsmail Kahraman, Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş, Ulaştırma Bakanı Ahmet Arslan, Başbakan Yardımcısı Lütfü Elvan ve kabinenin tek kadın bakanı Fatma Betül Sayan Kaya da Çankaya Köşkü’ne ulaşmışlardı.
AK Parti Genel Sekreteri Abdulhamit Gül, Grup Başkanvekili Mehmet Muş, eski Başbakan Yardımcısı Emrullah İşler ise ilk başlardan itibaren oradaydılar. Bir süre sonra Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş’in odasına geçtiler.
Yarı karanlıkta çalıştılar
Numan Kurtulmuş, Çankaya Köşkü’ndeki havayı şöyle anlatıyor: “15 Temmuz gecesi, hatta ertesi geceye kadar Çankaya Köşkü’nü karargâh gibi kullandık. Tabiri caizse burası bir karargâh gibiydi. Işıklar kapatılmıştı. Yarı karanlıkta çalıştık. Tuğrul Bey’in odasında bir abajur yanıyordu. Özellikle de Tuğrul Bey’in odasında çalıştık.”
Tuğrul Türkeş, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başbakan Binali Yıldırım’ı aradı. Ulaşamadı ama özel kalemlerine, “Başbakanlık’tayız, Başbakanlık açık, görev başındayız ve talimatlarınızı bekliyoruz” notunu bıraktı. Türkeş, ardından muhalefet liderlerini aradı. “Bir darbe girişimiyle karşı karşıya olunduğunu” anlattı, kanaatlerini sordu.
Kılıçdaroğlu, ‘Biz zaten basına açıklama yaptık. Biz demokrasiden yanayız, bunun kabul edilemez olduğunu söyledik ve söylemeye de devam edeceğiz’ dedi. CHP milletvekillerinin Meclis’e intikal edeceğini söyledi.
Bahçeli, “Tavrımız demokrasiden yana, basına da bu tarzda açıklamalar yaptım” dedi.
Bahçeli, MHP milletvekillerinin Meclis’e gideceğini söyledi. Ama bir kuşkusu vardı. “Tuğrulcuğum” dedi. “Herkesi oraya toplarsak, bunlar herkesi almaya kalkarlarsa, bu sefer bunlara bir kolaylık sağlamış olmaz mıyız” diye sordu.
TANKLAR ÇANKAYA’DA
Bu arada darbeciler İçişleri Bakanlığı’nın önünden geçip önlerine çıkan araçları ezerek Atatürk Bulvarı’ndan Çankaya Köşkü’ne doğru çıkıyordu. Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş, o Anı şöyle anlatacaktı: “Darbeciler gece Çankaya Köşkü’ne girmek istediler. Atatürk Bulvarı’ndan bir tank ters yönde hızla gelip 1 No.’lu kapıdan köşke girmek istedi. Ancak 1 No.’lu kapıya tahkimat yapılmıştı, giremediler. Bunun üzerine 5 No.’lu kapıya yönelmiş. 5 No.’lu kapının önünde iki tank manevra yaparken duvarı yıktılar.
Ama içeri giremediler. Bu arada bir helikopter yaklaştı, taramak için. Ancak ateş açılınca uzaklaştı. Bir savaş uçağı müthiş bir patlama sesi çıkardı, biz kapıların patlatıldığını düşündük. Ama patlamaya benzer ses çıkarmış. Süpersonik patlama olduğunu sonradan öğrendik.”
Tanklar, Çankaya Köşkü’nün kapısına dayanmış, F-16’lar ise büyük gürültüler çıkararak Köşkün üzerinde uçuyordu. Peki o sırada Bakanlar ne yapıyordu, Köşkün içinde ne yaşanıyordu?
Numan Kurtulmuş anlatıyor:
“Beş tank geliyor, içeri girmeye çalışıyor, birkaç sefer içeri girmeye çalışıyorlar. Bir numaralı kapıdan en son da gece üç civarı, iki buçuk üç civarı şu yukarıda beş numaralı kapıdan içeri girmeye çalıştılar. Halk ‘Ya Allah Bismillah’ diyerek onları geri püskürttü. Tankın o saatte üç el havaya ateş açtığını biliyoruz. Kaldı ki bize tabi uçaklar sürekli üstümüzde ses hızını aşan uçuşlar yapıyorlar. Kaç kere bizim korumalar yere çömelmemizi, yatmamızı istediler. Sanki bomba patlıyor gibi bir tesir oldu. Yere çömeldiğimiz, yattığımız anlar oldu.”
Çankaya’daki toplantının ardından bu kez her darbe döneminde ablukaya alınan Meclis’te darbeye karşı direniş başladı.
SOKAK EYLEMCİLERİ ESİN KAYNAĞI OLDU
Başbakan Binali Yıldırım, Ankara’yı bombalayan uçakların kalktığı Akıncı Üssü’ndeki uçuşların engellenmesi talimatını verdi. Bakanlar bunun nasıl olacağını tartışıyordu. Sokaklarda eylemcilerin yaktığı lastikler gün gelecek devletin bakanlarına ilham kaynağı olacaktı. Başbakan yardımcısı Kurtulmuş anlatıyor: “Aramızda, ya gösteriler nasıl oluyordu, nasıl bitiyordu, işte tahtalar lastikler yakılıyordu, ya bunları yakalım da dumanlardan uçaklar kalkmasın, diye konuştuk. Hemen Kazan Belediye Başkanımıza, ilçe başkanımıza durum iletildi. Sağ olsun, millet elinde ne varsa getirdi, hatta bazıları samanları getirdi, samanlarını yaktı.”
TRT’DE OKUNAN BİLDİRİ MORALLERİ BOZDU
15 Temmuz gecesinin en kritik anlarından biri de TRT’de okunan darbe bildirisiydi. Bakanlar, TRT’den okunan darbe bildirisini birlikte izlediler. Moralleri bozuldu. Numan Kurtulmuş o anı, “Çok kötü bir şey yani” diye anlatıyor. “Çok kanallı televizyonlara sahip olmanın ne büyük bir nimet olduğunu bu teşebbüste görmüş olduk. Eğer 12 Eylül’deki gibi tek kanal olsaydı, TRT’de bildirinin okunmuş olmasıortamı son derece olumsuz şekilde etkileyecekti.”
Tuğrul Türkeş ise 27 Mayıs 1960’ta radyodan darbenin bildirisini okuyan Alparslan Türkeş’in oğluydu. TRT’den okunan darbe bildirisini dinlerken çok farklı duygular içindeydi.
“Yurtta Sulh Konseyi diye o spiker hanım okuyunca benim aklıma ilk gelen, bunların halkın huzuruna çıkacak lider kadrosu olmadığı oldu. Hatta bağlandığım televizyonlarda, ‘Yüzsüzdür bunlar, bu ihtilalin halkın huzuruna çıkacak bir yüzü yoktur’ dedim. Levent Kırca’nın ihtilal parodileri vardı. ‘Bunlar Levent Kırca’nın parodileri gibi’ diye de söyledim. Benim dikkatimi çeken iki noktaydı. Halkın huzuruna çıkacak bir isim, şahsiyet, bir yüz yoktu.”
DARBEYE DİRENME KARARI ALINDI
Çankaya Köşkü’ndeki toplantıda bir yandan Cumhurbaşkanı ve Başbakan’la irtibat kurulmaya çalışılıyor, diğer yandan da ne yapılacağı konuşuluyordu. Meclis açılacak, darbe karşı direnilecekti.
Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, Başbakan’ı arayıp telefonu Meclis Başkanı İsmail Kahraman’a verdi. Kahraman, “Meclis’e gidiyoruz. Meclis’i açık tutacağız” dedi. Başbakan, “İyi olur. Meclis’i açık tutun” karşılığını verdi.
Meclis Başkanı İsmail Kahraman, “Ben Meclis’e gidiyorum, Meclis’i açıyorum. Meclis’e gidelim” dedi.
Süleyman Soylu, Lütfü Elvan, Fatma Betül Sayan Kaya, Mehmet Muş, Abdulhamit Gül, Selçuk Özdağ ve Emrullah İşler Meclis’e gitmek üzere dışarı çıktılar. Koruma polislerinin fenerlerinin ışığında merdivenleri inip, araçlarına bindiler. O sırada büyük bir gürültü koptu. Bir yer bombalanıyordu. Araçlardan inip tekrar köşkün içine girdiler. Bir süre bekledikten sonra tekrar yola çıktılar.
Bu kez de Genelkurmay’daki çatışma nedeniyle mermiler Meclis’e düşüyordu. Çankaya ve Dikmen kapılarına kullanmadılar. Araçların farkları söndürüldü, Meclis Başkanı’nın aracını takip ederek Güvenlik Caddesi kapısından içeri girdiler. Her darbe döneminde ablukaya alınan Meclis’te bu kez darbeye karşı direniş başladı.