Ankara, Kazanlıydı Lezgi. Pursaklar, Saray’da ikamet ediyordu. Evliydi. En küçüğü 22, en büyüğü 32 yaşında olmak üzere dört çocuğu vardı.
Kızı anlatıyor:
“Babam herkes tarafından sevilen biriydi. Çocukla çocuk, büyükle büyük olurdu. Dört torunu vardı. Çocuklar çok özlüyor onu. Mezarlığa ziyarete gittiğimizde ağlıyorlar. ‘Hadi dede, kalk bizimle oyna’ diyorlar. Ablam ve kız kardeşim hamileydiler babamı kaybettiğimizde. Onların çocuklarını göremedi babam... Erkek kardeşimin okulu bitirmesini, onun evlendiğini görmeyi çok istiyordu. Kısmet olmadı.”
Ailenin yaşadığı tek acı da bu değil üstelik. Lezgi Ailesi bir yandan babalarının yasını tuttu bu geçen bir senede, bir yandan da evlatlarını yaşatmaya uğraştı. 15 Temmuz gecesi Yasin Lezgi de babası Ali İhsan Lezgi gibi darbecilerin hedefindeydi. Kütahya’da Edebiyat okuyan Yasin Lezgi, 74 kiloda, sağlıklı bir gençti. 15 Temmuz’dan sonra geçirdiği 35 ameliyattan sonra 39 kiloya düştü.
“Karın duvarı yoktu hastaneye geldiğinde. Bağırsakları dışarıdaydı. Patlamadan sonra, 45 dakika kimse müdahale edemediği için çok kan kaybetmiş. Enfeksiyon kaptığı için de çok uzun süre ameliyata alamadılar. Günler boyu öylece bekledik. Biraz toparlayınca ameliyatları başladı. Bir yıldır girmediği ameliyat kalmadı. Yeni yeni düzeliyor. Şimdi bir kilo sorunu var, bir de karnını kafasına takıyor. Bacağından parça aldılar karnını kapatmak için ama tamamen kapanmadı. Genç çocuk tabii... Ama biz şükrediyoruz. Yaşama şansı yüzde 5’ti. Şimdi çok şükür bizimle” diyor ablası.
‘Zaman her şeyin ilacı’ denir ama, bazı acılara zaman bile merhem olmıyor galiba. Öztürk, “Bir yıl oldu. Değişen bir şey yok. Zaman geçiyor sadece, acımız hep aynı. Hatta daha da katlanıyor” diyor.