Ankara’daki lojmanda ailece televizyon seyrediyorlardı. TRT’de bildiri okundu, telefon çaldı. Türksat’takiler Ali Karslı’ya hemen gelmesini söylüyorlardı, “Darbeciler buraya gelecek” diyorlardı. Büyük oğlu Osman Sefa Karslı’yla birlikte yola çıktılar. Gerisini oğul Osman Sefa Karslı anlatsın:
“Biz sekiz kişi dışarıda kaldık, babam müdürleriyle birlikte ana nizamiyeye gitti. Teknik odalara bakmaya... Tam o sırada bir helikopter sesi duyduk. Işıklarını kapatmış halde üzerimize doğru geliyordu. Yardım için geliyorlar sandık. Ama ön kısmını bize çevirdi. Pilotun ateş açacağını anladım, ‘Kaçın’ diye bağırdım. Biz kaçışırken üzerimize mermi yağdırdılar. Koşup tuvalete saklandık. Lojmanlara, parka ateş ettiler. Saldırı kesildikten sonra babam, diğer Türksat şehidi Ahmet Özsoy’la kampus dışına devriyeye çıkmış. Aldıkları emir doğrultusunda tankı durdurmaya gitmişler. Kendi aralarında ‘En fazla ölürüz, yeter ki memleket kurtulsun’ demişler. Bir ara ben de konuştum onunla, ‘Güvenlikten sorumlu arkadaş vurulmuş, ona bakıp eve geleceğim’ dedi ama bu konuşmadan hemen sonra çapraz ateş başlamış, o esnada şehit olmuş.”
Oğlu, “Sadece babam değil en yakın arkadaşımdı” diyor Ali Karslı için. Kin tutmayan, hep güleryüzlü biri olduğunu anlatıyor. En büyük hayaliyse emekli olmakmış, sonra da bir tatil beldesine yerleşmek. Bir de ‘kısmet olursa’ dünya turuna çıkmak... Olmadı. Ne istediği tatile gidebildi ne de dünya turuna... Şehit oldu...