Altmışındaki ’o çocuklar’ kendini tutamıyorkatıla katıla ağlıyor

Rusya’nın TV1 kanalındaki "Beni Bekle, Seni Bekliyorum" adlı program 2. Dünya Savaşı yıllarına gidiyor.

Rusların altmış yıl önce işgal ettiği Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Macaristan, Polonya ve Almanya’da kadınlara yapılan tecavüzleri, oradaki yasak aşkları anlatıyor. O ilişkilerden doğan, yaşları şimdi altmışı geçmiş kadınları ve erkekleri, eğer hayatta kaldılarsa Rus babalarıyla buluşturuyor. Altmışındaki "o çocuklar" TV’de kendilerini tutamıyor, katıla katıla ağlıyor.

Sokakta oynarken, arkadaşları onunla "İvan" diye, alay ediyor. Oysa, adı Jan./images/100/0x0/55ea6cd9f018fbb8f87f1197

Alaya sınıf arkadaşları da katılıyor. Hatta, zaman zaman onu ağaca bağlıyor ve "Rus dölü" diyerek, çevresinde dans ediyorlar.

Sekiz yaşındaki Çek asıllı Jan annesinden olayı önce gizliyor. Ancak iş çığrından çıkınca, hıçkıra hıçkıra eve gelip annesine bu aşağılamanın nedenini soruyor. Demek, herkesin bildiği, ama onun bilmediği bir şey var. Annesi gözyaşları arasında anlatıyor:

"Ruslar işgal etmişti burayı. Yanı başımızda bir çiftçi oturuyordu. Bir gün Rus askerler onun evine yaklaşırken, çiftçi durumu anlamış. Evinde üç genç kızı var. Askerleri bizim eve getirdi. Ben yalnızdım. Dört Rus askeri bana sırayla..."

Hıçkırıklar içinde, cümlesini tamamlamaya gerek kalmıyor. Sekiz yaşındaki Jan o yaşta korkunç gerçeği anlıyor. Evet, doğru, ne zaman sorsa, annesi ona babasının savaşta öldüğünü anlatıyor. Oysa, o Rus askerlerden birinin oğlu. Ama, hangi askerin belli değil. Rus babası nerede belli değil. Annesi de bilmiyor. Zaten Rusları bir daha hiç görmemiş. Gebe kaldığını çok geç fark ediyor. Ettiği anda, "Benim bebeğim" diyerek, doğuruyor. Adını, Jan koyuyor.

İŞGAL ALTINDA TECAVÜZ

Rusya’da TV1 kanalı dört, beş aydır bir program yayınlıyor. "Jdi Menya, Ya Jdu Tyebya", Beni Bekle, Seni Bekliyorum, adlı bir program.

Rusya’da bir firmada çalışan bir arkadaşım geçenlerde beni arıyor ve bana o programdan söz ediyor. Bunun üzerine Moskova’yı arayıp ayrıntılı bilgi alıyorum. Program, 2. Dünya Savaşı yıllarına ait. Rusların elli-altmış yıl önce işgal ettiği Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Macaristan, Polonya ve Almanya’da kadınlara yaptıkları tecavüzleri ya da oradaki yasak aşkları anlatıyor.

O ilişkilerden doğan, yaşları şimdi elliyi, altmışı geçmiş kadın ve erkekleri "Beni Bekle, Seni Bekliyorum" programına çıkartıyor. Hayatta kaldılarsa Rus babalarıyla onları canlı yayında buluşturuyor. Müthiş sarsıcı. Babasını tanımayan, ama Çek Cumhuriyeti’nde, ama Macaristan’da, ama Polonya’da yaşayan insanlar, ömürlerinde ilk kez Rus babalarıyla karşılaşıyor.

Ruslar bazı babaların mezarlarını buluyor. Bazıları hayatta. Rus adam, onun için artık çok gerilerde kalmış bu "hikayeyi" yeniden yaşıyor. Bazısı, "Evlenecektik, ama olmadı" mazeretinde, bazıları "Aşık olmuştum, ama savaş koşullarında Rusya’ya geri dönmek zorunda kaldım" kaçamağında. Olayı yine de hepsi doğruluyor.

STALİN DÖNEMİNDEN ARINMA

1940’lar, 1950’ler ve 1960’larda Kızılordu’da disiplin çok sıkı. Bırakın Kızılordu eri ya da subayı olmayı, herhangi bir Rus vatandaşının bir yabancıyla evlenmesi kesinlikle yasak. "Casusluk yapmak" kapsamında. Vatana ihanete, Sibirya’ya sürgüne kadar gidiyor.

Aşk ya da tecavüz, o askerlerden hiçbiri o kadınlara dönmeyi göze alamıyor. Yaşadığı bir gecelik ya da birkaç aylık ilişki orada kalıyor. Geride çocuk bırakıp bırakmadığını merak bile etmeden. O kadınların, o çocukların yaşadığı acıları hiç düşünmeden. O kadar insafsız, o kadar sorumsuz. Yaşananları hep unutarak, hep kaçarak.

Köşe bucak saklanan siyah-beyaz fotoğraflar. Annelerin yıllardır, herkesten kaçırdığı fotoğraflar. TV’deki programda buluşmaya yarayan, ipucu veren fotoğraflar.

Rusya bu programı bilerek yayınlıyor. Arkasında devletin yeni politikası var: "Stalin döneminden arınma, insani değerlere dönüş." Kendi tarihiyle yüzleşmek. Bireysel dramlar üzerinden, insanlıktan özür dilemek. Kirli siyaseti şalla örtmek.

Bu iyi niyetli çaba olsa bile, işlenen insanlık suçlarını yine de unutturmuyor. Unutamadıkları için, ellisindeki, altmışındaki "o çocuklar" TV’de kendilerini tutamıyor, katıla katıla ağlıyor.
Yazarın Tüm Yazıları