Alternatif yollar denemek

Kabul edelim, her konuda “çok para öderim, karşılığını alırım” diyecek bir kitle var, her zaman olacak. Bu alandaki hizmet ve alışverişin bütününe “Lüks pazarı” diyoruz ve alıcısı belli.

Haberin Devamı

Peki, Bodrum’da yapacağınız ortalama bir tatile ultra lüks tatil paket fiyatı ödemeye “lüks turizmi” denebilir mi? Öyle tatiller “lüks pazarı”na dahil edilebilir mi?
Yoksa sıradan hizmete, sıradan yemeklere ödenen fahiş fiyatlar açıkça kazıklanmanın belirtisi mi? Üst düzey kaliteye çok para ödemek, yani “lüks turizmi” ile “sıradan hizmete lüks fiyat” ödemek arasında büyük fark var.
Ne yazık ki, Türkiye sınırları içinde gerçek olan, özellikle yaz sezonu içinde, sıradan hizmete aşırı fiyat ödemek.
Önce tatili konuşalım. Ne kadar alternatif olursa olsun, ısrarla 80’lerde veya 90’larda gibi yaşamayı tercih edenleri anlamak zor. “Paramı öderim, hizmetimi alırım” diyorlar, yeni yöntemler ve alternatifler risk gibi görünüyor. İnternete, sosyal medyaya direnen, onun gücünü küçümseyen “eski toprak”lar gibiler. Ya çok para verip iyi hizmet alacağını düşünüyor ya da ortalama bir tur satın alıp bir haftalık tatilini rezil edeceğini... O da risksiz, daha önce denenmiş olanı seçiyor.
Halbuki çağ değişti, artık yeni yöntemler, yeni imkanlar var. Mesela “couch surfing”...
Çok yeni değil, nereden baksanız 10 senelik mazisi var ancak yaygınlaşması nispeten yeni sayılır. Üstelik sadece sırt çantalı gezginlere mahsus bir konu değil.
Çok özetle, evinizi veya bir odanızı, geçici bir süre için kiraya veriyorsunuz. Airbnb.com gibi siteler, dünyanın istediğiniz yerinde, istediğiniz standartta evler bulmanıza imkan tanıyor, uyduruk bir otele vereceğiniz fahiş fiyatın dörtte birine kendi eviniz standartlarında bir ev bulmanız gayet mümkün.
Bu deneyimi atlayıp hâlâ uyduruk otellere çok para ödemeyi daha risksiz bulanlar çok şey kaçırıyor...
Ben onları, artık bir dolu alternatifi olmasına rağmen sabahları 2,5 saat tek başına Boğaz Köprüsü trafiğinde bekleyenlere benzetiyorum biraz...
Artık metro var, vapur var, bir dene belki seveceksin? Ama yok, otomobilin o “lüks” duygusundan vazgeçmemek diye bir durum var.
Lafı gelmişken turizmden şehir içi seyahatine geçeyim.
Toplu ulaşım artık değişti. Çaresizmiş, alternatif yokmuş gibi otomobil kullanmak artık mecburiyet değil, ancak bir tercih olabilir.
Birkaç gün önce “Dünyanın en pahalı benzinini kullanacağıma, şehir içinde baldır gücüyle seyahat ederim” dedim, bir katlanır bisiklet edindim. Uzaktan çocuk bisikleti gibi görünüyor, tekerleri küçük ve iki yerinden katlanarak ufacık kalıyor.
Çantası bile var, “Bisikletle girilmez, yassah kardeşim” denilen yerlere bile bisikleti katlayıp, çantasına koyup, görevlinin şaşkın bakışları eşliğinde omzunuza asarak girebiliyorsunuz. Resmen hayatım değişti. Siz de deneyin, tavsiye ederim.

Hoş geldin X Bebek!

Haberin Devamı

Bu satırları yazdığım esnada Cambridge Düşesi Kate Middleton’ın dünyaya getirdiği erkek bebeğin ismi açıklanmamıştı. Siz bu satırları okurken belki açıklanmış olacak, bilemiyorum. “Hoş geldin X BEBEK” cümlesini Türk medyası içinde ilk kuracak insan olmaktan beni alıkoyduğu için, öncelikle prensesi buradan kınıyorum. Artık ismi Edward mı olur, Arthur mu olur, Philip mi olur, yoksa kimsenin beklemediği bir isim mi olur, ben bilmem. Ben yine de kendimi sağlama alayım, belki tuttururuz:
Hoş geldin Edward Bebek!
Hoş geldin Arthur Bebek!
Hoş geldin Philip Bebek!
Çık hastaneden artık, biz gazeteciler sana “X BEBEK” demek için yanıp tutuşan yüzde 50’mizi tutamıyoruz!


Yazarın Tüm Yazıları