AKP’den dört dörtlük muhteşem ret

“BİZ faili meçhul cinayetlerin aydınlatılmasını istiyoruz.”

Helal olsun, işte size demokrat bir iktidar.

Haberin Devamı

“Faili meçhul cinayetler işleniyor, sonra darbe geliyor. Biz darbelere karşıyız, onun için faili meçhul cinayetlerin araştırılması gerek.”
Aslanım, koçum benim, demokrat iktidar dediğin böyle olur.
“Bir ülkede faili meçhul cinayetler aydınlatılmıyorsa, o ülkede gerçek demokrasiden söz edilemez”.
Yiğidim benim, demokrasi dedin mi, ağzından bal damlıyor.
Ağzından bal damlayan bu sözlerin sahipleri, demokrasi aşığı bugünkü iktidarın önde gelenleri.
MECLİS BAŞKANI YAZDI
Bu aşıklar kervanına Meclis Başkanı Mehmet Ali Şahin de katılıyor.
Bir süre önce, bu tür cinayetlerde eşini, babasını, annesini, kardeşini yitiren ailelerin yakınları platform oluşturuyor, cinayetlerde sırların çözülmesini istiyor. Bu amaçla siyasal parti gurupları ile Meclis Başkanını ziyaret ediyor.
Başta AKP’liler, ziyarette o insanlara büyük destek veriyor, umut vaad ediyor. Edebi, tarihi, felsefi nutuklar eşliğinde. Başkan Şahin parti gurup başkanlıklarına yazı yazarak, platform üyelerinin taleplerini gönderiyor, “konuyu bilgi ve takdirlerinize sunarım” diyor.
ALİ RIZA ÖZTÜRK
Bunun üzerine, CHP Mersin milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 34 arkadaşı bir önerge vererek, faili meçhul cinayetlerin aydınlatılması için Meclis araştırması açılmasını istiyor.
Açılsın mı, açılmasın mı, konu dört gün önce Meclis genel kurulunda görüşülüyor. Ali Rıza Öztürk derli toplu bir konuşma ile sorunu bir kez daha özetliyor.
Sonuç ibretlik. Meclis araştırması AKP oylarıyla ret ediliyor. Bu gerçek Meclis tutanaklarına geçiyor. (Birleşim 082, 06.04.2010, saat 19.45).
Bayılıyorum, AKP’nin demokrasi aşkına, darbecileri kovalamasına, sırları açığa çıkartma hırsına.
Ne olmuş yani, faili meçhuller bugüne kadar meçhul kalmışsa kalmış, bundan sonra da kalsa, ölüm yok ya ucunda. Hazır elde Ergenekon var, her derde deva, bir de faili meçhullerle kafa karıştırmanın sırası mı?

Haberin Devamı

Van’da İtiraf Sahnesi ve İkinci Perde

2 Nisan 2010, Van. Deniz Baykal ve arkadaşları saldırıya uğruyor. Orada bulunan CHP Genel Başkan Yardımcısı Yılmaz Ateş Van Emniyet Müdürünü arıyor. Müdür Bey, iki emniyet amiri ile Van Güvenlik Şube Müdürünü gönderiyor.
Yılmaz Ateş: Olanları görmüyor musunuz?
Güvenlik Şube Müdürü: Gerekli önlemleri alıyoruz.
Yılmaz Ateş: Kim bunlar?
Güvenlik Şube Müdürü: Maalesef AKP’liler.
İtiraf emniyetten. Birinci perde kapanıyor.
İkinci perde dün Van Savcılığında. CHP’nin videolu kanıt eşliğinde Van olaylarına karışanları teşhir etmesi üzerine, savcılık değil, Van Emniyeti harekete geçiyor. Saldırı sırasında güvenlik kamerasıyla çektiği filmleri ve fotoğrafları savcılığa gönderiyor.
Savcılığın yanıtı: Bilirkişi tayin edin, kamera görüntülerini incelesinler, sonra bize bildirin.
Pardon, bilirkişi tayin etmek emniyetin görevi mi? Savcılık ağırdan mı alıyor? Asla. Yargı nasıl olsa bağımsız, AKP’den baskı filan yok. Yüzde bin eminim, savcılık saldırganlar hakkında soruşturma açacak.
Aslında, bir Van Dosyası açmak gerek. Son bir kaç yıl içinde olanları  ele almak üzere. Ortaya Bir İktidarın Anatomisi çıkacağına bahse girerim.

Haberin Devamı

Bu ne nutuk, bu ne tank

FRANSA’da Tayyip Erdoğan nutuk atarken, hemen aynı saatlerde Türkiye’de bir tören var.
Tayyip Erdoğan: “İsrail Gazze’de orantısız güce başvuruyor, fosfor bombaları kullanıyor. Barışı baş tehdit İsrail’den geliyor.”
Başbakan alışılmış İsrail eleştirilerine bir yenisini ekliyor.
Aynı saatlerde Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül ile İsrail Savunma Bakan Yardımcısı beraberce bir törene katılıyor.
Türkiye 700 milyon dolar ödeyerek, İsrail’den 170 tane M 60 tankı satın alıyor. Bu tören o tankların teslim töreni.
Nutuk başka, tank başka. Perhiz ve turşuyla karıştırmaya gerek yok. Ne de olsa, tanklar her türlü arazide iş görüyor, termal kameralı, dünyanın en gelişmiş tankları.
Dış politika yürütüyoruz ama, şunun şurasında ülke savunmasını da düşünüyoruz.

Yazarın Tüm Yazıları