Güncelleme Tarihi:
Çocukluk döneminde suçiçeği hastalığı geçirilmesine ve aşı olunmasına rağmen virüs vücuttan tamamen atılmamaktadır. Duyusal sinir köklerinde ömür boyunca uyku halinde saklı kalır. İlerleyen yaş ve kronik hastalıklar ya da enfeksiyonlar nedeniyle zayıflayan bağışıklık sistemi, hastalığın yeniden uyanmasına neden olur. Stres, depresyon, üzüntü ve aşırı yorgunluk da hastalığı tetikleyen diğer nedenler arasında yer almaktadır. Bu etkenlerle virüs yeniden aktive olduktan sonra hızla deriye ilerler ve ağrı, yanma, kaşınma, kızarıklık, su dolu kabarcıklar şeklinde döküntülere yol açar.
Belirtilerin şiddeti ve süresi hastanın yaşına ve bağışıklık sisteminin durumuna bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Çoğunlukla döküntülerden birkaç gün önce ağrı, yanma kaşınma şeklinde şikayetler başlar. Genç yaşta ve bağışıklık sistemi güçlü olan kişilerde şikayetler oldukça hafiftir. Yaşlı ve bağışıklık sistemi zayıf kişilerde ise şikayetler uyku uyutmayacak kadar, hatta ağrı kesici ilaçlarla hafiflemeyecek kadar şiddetli olabilmektedir.
Hastalık belirtilerinin ortaya çıkmasında bazen değişiklikler olabilir. Hastalık, döküntülerden önce şiddetli ağrı ile de kendini gösterebilir. Bu durum, ağrının olduğu bölgeye göre sıklıkla kalp krizi, böbrek taşı veya apandisit ile karıştırılabilmektedir. Böyle durumlarda deri döküntüleri genellikle ağrı başladıktan birkaç gün sonra ortaya çıkmaktadır.
Zonanın en sıkıntı veren bulgusu ağrıdır. Ağrı ve döküntülerin kontrolü açısından tedaviye erken başlanması büyük önem taşımaktadır. Döküntüler ortaya çıktıktan sonra ilk 96 saat içinde yapılan etkili tedavi; döküntü, ağrının şiddeti ve zonanın uzun dönem etkilerini belirgin şekilde azaltmaktadır.
Döküntüler vücudun herhangi bir yerinde olabilir. Ancak tipik olarak vücudun bir yarısında görülür. Yaş faktörü, bağışıklık sistemi ve kişinin yandaş bir hastalığı olup olmadığı döküntülerin şiddetinde de farklılıklara yol açabilir. Bağışıklık sistemi güçlü ve genç hastalarda birkaç tane böcek ısırığını andıran kabarcıklar şeklinde olabilirken, yaşlı ve bağışıklık sistemi zayıf kişilerde yanık benzeri içi su veya kan dolu kabarcıklar halinde görülebilir.
Zona döküntüleri nadiren iç organlarda, hatta gözde de görülebilir. Özellikle dil ve ağız içindeki zona döküntüleri son derece acı vericidir. Gözde olması görme sorunlarına; kulakta olması ise kulak çınlaması ve duyma problemlerine yol açacağı için yakın takip gerektirir.
Hastalık genç hastalarda 2-3 haftada, yaşlı kişilerde ise 6-8 haftada iyileşir. Zona hastalarının büyük çoğunluğu hastalığın herhangi uzun süren etkilerini yaşamazken, yaklaşık %3’ünde zonaya bağlı nöropati denilen uzun dönemde gerileyen bazı etkiler ortaya çıkabilmektedir.