Güncelleme Tarihi:
Yüz yüze eğitimin kapsamı genişletilerek anaokulu ve 1.sınıfların ardından 2, 3, 4, 8 ve 12.sınıf öğrencileri de yüz yüze eğitime başladı. Rektör Yardımcısı ve Koruyucu Sağlık Uzmanı Prof. Dr. Oğuz Özyaral, okul, aile ve öğrenci üçgeninde koronavirüs salgınından nasıl korunabileceği hakkında tavsiyelerde bulundu. Prof. Dr. Özyaral, en önemli konunun hijyen olduğuna dikkat çekerek, Hijyen kurallarının doğru öğretilmesi ve bunun oyunla yapılması gerekmektedir. Ailelerin bunu korkutucu unsur olarak tanımlamalı. Korku ve endişe birbirine karıştığı zaman çocuklar için ileride travmatik başka problemler ortaya çıkar. Olayı doğru ifadelerle anlatmak gerekiyor diye konuştu.
Hijyen kurallarını iyi benimsetmek gerekiyor
Prof. Dr. Özyaral, hijyen kurallarının çok iyi benimsetilmesi gerektiğini vurgulayarak, Çocuk doğup büyüdüğünde oraya dokunma, kirlidir, ellerimizi yıkıyoruz tanımlaması yapıyorsak bunun gene aynı şekilde devam etmesi gerekmektedir. 3-4 yaşındaki çocuklar maskesiz neredeyse çıkmıyorlar, onlar çok daha kolay ve çabuk öğrenebiliyor. Yaşanılan bölgeyi de iyi tanımak gerekiyor. Etraftaki kişilerin sosyokültürel durumu nedir ve nasıl davranıyorlar? Siz ne kadar anlatırsanız anlatın, dış ortamdaki kişilerin davranışları da çocukların üzerinde olumlu ya da olumsuz etkiler yaratacaktır. Halkla yapılan temasta, alışveriş süreçlerinde maskenin önemini de defalarca dile getirmek gerekiyor ifadelerini kullandı.
Dezenfeksiyon, asepsi ve antisepsi kurallarını uygulamak gerekiyor
Okul yönetimlerinin dezenfeksiyon, asepsi ve antisepsi kurallarını mutlaka uygulaması gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Özyaral, “Dezenfeksiyon, asepsi ve antisepsiyi birbirine karıştırmamak gerekiyor. Dezenfeksiyon da dezenfektan maddeler yüzeylere, masalara, yerlere ve eşyalara kullanılır. Oradaki ortamı mikropsuzlaştırma için yapılan bir çalışmadır. Asepsi-antisepsi kurallarına bakıldığında insanın elleri, vücudu için kullandığı ve dokunduğu yerlerden eline geçen mikroorganizmaların kendisine bulaş getirip hastalık yapmaması ve aldığı mikroorganizmayı bir başka yere taşımaması için yapılan sistemdir. Bütüncül olarak bakıldığında hijyen kurallarından söz etmiş oluyoruz” dedi.
Silgi- kalem alışverişi ve oyun kurallarına dikkat!
Ailelerin çocuklarına öğretmesi gereken küçük ama etkili birkaç nokta olduğunu ifade eden Prof. Dr. Özyaral, sözlerini şöyle sürdürdü:
Çocuklar, silgi ısırırlar, kalem ısırırlar, masaya bırakırlar, bu eşyaları ortak kullanırlar Burada hiçbir şeyin ortak kullanılmaması gerekiyor. Paylaşımın bu şekilde yapılmaması gerektiği konusunda ailelerin bilgilendirmeye devam etmeleri gerekmektedir. Çok küçük çocuklar için zor bir süreç çünkü onlar koşup, birbirlerini yakalamak isteyecek. Oyun planlamacısı ve kurgulayıcısı da mutlaka öğretmenlerin kendisi olmalı. Eğitimin en önemli parçası oyun oynayarak öğrenmedir. Buradaki oyun kurallarını da MEB yeniden yazdı. Anne ve babaya bu oyun kurallarını öğretme görevi de düşüyor. Arkadaşlarıyla yapacağı oyunlarda 2 metrelik mesafenin önemini anlatmak lazım. Bunların hepsi son derece önemli. Çok küçük çocuklarımız için ne kadar bilgi tabelası asarsak asalım, şemalaştırılmış, anime edilmiş karakterler çok daha önem arz ediyor. Kamu spotlarını iyi takip edelim.
Su ve sabundan vazgeçmeyin
Günde ortalama 150 farklı yere dokunduğumuzu hesaplarsak sizden önce de oraya başkalarının dokunduğu hesaplandığında binlerce faktörün ellerimiz tarafından kirlilik unsuru olarak alınabileceğini biliyoruz diyen Prof. Dr. Özyaral, “Yapılması gereken yemek yemeden önce ve sonra, tuvaletlere girmeden önce ve sonra, dersliklere girmeden önce ve sonra mutlaka ellerin bir antiseptikle temizlenmesi gerekiyor. Burada da bunu aşırı uçlara kaçırmamak için öğretmenin ve ailenin rolü çok önemli. Bazı temizleyici maddeler belli bir süreden sonra etkinliğini yitiriyor ya da sürekli kullanıldığında egzama gibi sorunlar yaşanabilir. Doğal mikrobiyal yük kalktığı için hastalık unsuru olan mikroorganizmaların girişi için bir odak noktası olacaktır. Aşırıya kaçmadan en doğrusu su ve sabunla yıkamaktır. Sabunu da toplu yerlerde sıvı tercih etmek gerekir” diye konuştu.
Beslenme çantası tavsiyesi
Okula gidecek çocukların beslenme çantaları için de önerilerde bulunan Prof. Dr. Özyaral, her gün avuç içi kadar kuru yemiş tüketilmesi gerektiğine dikkat çekerek, sözlerini şöyle tamamladı:
Beslenme çantalarının içerisinde hiçbir şekilde kutulanmış ürünler koymamak gerekiyor. Meyve suyunu kendiniz sıkıp çocukların suluklarına yerleştirmelisiniz. Tercihim mevsim sebze ve meyveleri tüketmeleridir. Mevsim olarak brokoli, karnabahar geldiği için onları çok hafif haşlayıp sunmaktır. Bunlar C vitamini açısından oldukça yüksektir. Eğer çocuk seviyorsa domates, biber yemelidir. Eser elementleri alması açısından mevsim sebze ve meyvesi tüketmek çok önemli. Her gün ceplerine onların avuç içi kadar 1-2 adet badem, fındık, ceviz, kuru incir, kuru kayısı, kuru erik koyabilir. Herkesin avuç içi kalbi kadardır. Kaju ve yer fıstığından kaçınıyoruz çünkü çocuklar bunlara alerjik reaksiyon gösterebiliyor. Küçük yaştaki çocuklarımız için bunlar hariç diğer kuru meyve ve kuru yemişleri tuzlanmamış, sade ürünleri tercih etmeleri gerekiyor. Ayran, süt, kase yoğurt tüketmelerinde her zaman büyük fayda var. Kalsiyum almadan D vitamini, D vitamini almadan da kalsiyum bir işe yaramıyor. Demir ve B12 açığını kapatmak için tencere yemeklerini yapmamız gerekiyor. Tencere yemeklerinin de en önemli özelliği günlük ihtiyaç olan vitamin ve eser elementlerin net bir şekilde yemeğin suyuna geçmiş olmasıdır. Bazı gıdalardaki besleyici unsurlar ancak piştiğinde yemeğin suyuna geçerek bize fayda sağlayabilir.