Güncelleme Tarihi:
Türkiye’nin en tanınmış bloggerı Devletşah Özcan ile röportaj yapmak için çıktık yola. Röportaja gittiğimiz gün minik bir bebeği olan taze bir anne vardı karşımızda. Eve girdiğimizde Halil ile ilk dikkatimizi çeken masa üzerinde çalışır halde olan 4 bilgisayardı. Bunun dışında sehpada minik bir bilgisayar daha vardı. O an teknolojinin içine düştüğümüz gerçeğiyle yeniden yüzleştik.
www.devletsah.com’un sahibi Devletşah Özcan ile daha doğmadan, adına domain adresi alınmış oğlu Sufi, web sitesi ve hayatını konuştuk.
Çok lezzetli bir siteniz var, nasıl başladı internet serüveniniz?
Çocukluğumdan beri yemek yapmaktan ve yemek programı izlemekten hoşlanıyordum. Evlenene kadar hiç yemek pişirmedim. Yemek pişirmeye başlayınca bir yaptığım yemeyi ikinci defa yapamamaya başladım. Çünkü yemek yaparken bir tarife baktığımda, eğer o tarifte biberiye eklenmesi gerekiyorsa ben onun yerine kekik ekliyordum. Her seferinde farklı tariflerle yapıp tarifi de çöpe attığım için arkadaşlarım tarifleri sakladığımı bile düşünüyorlardı. Haliyle her yaptığım yemeyin tadı bir başka oluyordu. En sonunda eşim bütün tariflerimi bir yerde toplamam gerektiğini düşünüp bana bir site açtı.
Emek isteyen bir iş internet sitesi hazırlamak, her zaman güncel tutmak. Bunu nasıl başarıyorsunuz?
Bazen aylarca yazamadığım zamanlar oluyor. Hamileliğim zamanında çok az yazabildim. İş temposu yoğun olunca bazı işlerde istemeden aksayabiliyor. Eğer bir gün atlarsanız yazı yazmayı ikinci gün yazmak çok zor geliyor. Ama ne olursa olsun sürekli yenilikler yapıyorum.
Yemek tarifleri, belgeseller, güncel haberler, sözlük, oyunlar gibi farklı içerikleriniz var. Nasıl hazırlıyorsunuz tüm bunları?
Sitem insanlar arasında gezi ve yemek sitesi olarak geçiyor. Ben aslında bir kadının hayatını anlatıyorum. Bebeğimden, hamilelik sürecimden bahsediyorum. Bir kadının hayatıyla ilgili olan her şeyi paylaşmaya çalışıyorum. Burada olan her şey aslında benim hayatımı yansıtıyor. Çalışırken küçük aralar verebilmek için siteye oyunlar ekledim.
“Erkeklerin kalbine giden yol midesinden geçer” sözüne inanıyor musunuz?
Evet ama çok mız mız değillerse. Bazı erkekler çok yemek seçebiliyor. Eşim bir iki yemek dışında yemek seçmez. O nedenle kalbine giden yol midesinden geçer.
Eşinizin desteğinden her zaman söz ediyorsunuz? “Her eve lazım” bir eşiniz var sanırım.
Geçenlerde bir konferansta konuşma yapıyorduk. Benimle beraber panelde konuşan kişilerden biri “Mutlaka kendiniz yazılım öğrenmelisiniz yoksa dolandırılabilirsiniz” dedi. Ben de “Ya da bu işi bilen biriyle evleneceksiniz” dedim. Bu işin esprisi tabii. Eşim her konuda en büyük destekçim. Gerçekten şanslıyım.
Eşinizin bu sektörde olması eminim işinizi daha rahatlatıyordur.
Kesinlikle. İkimiz de aynı sektörde çalışıyoruz fakat ben yazılımla pek ilgilenmediğim için eşim bu konuda bana çok yardımcı oluyor. Benim eksik yaptığım ya da gözümden kaçırdığım bir şeyi eşim görüyor, düzeltiyoruz. Beraber çalışıyoruz.
Çok taze bir anne var karşımızda. Alışabildiniz mi genişleyen ailenize?
Sufi’yi 25 Haziran’da kucağımıza aldık. Eşim çok farklı bir insan oldu sanki. O nedenle keşke daha önce doğursaymışım dedim (Gülüyoruz). Çok farklı bir his. Eskiden kendimi iyi hissetmek için gözlerimi kapattığımda güzel bir yerde olduğumu ya da eskiden yaptığım güzel bir şeyi düşünürdüm. Şimdi gözümü kapattığım zaman bu ufaklığı görüyorum, hiçbir şey düşünmeme gerek kalmıyor.
Çok sık sorulan ve sorulmaya devam edecek o soruyu soruyorum:“Neden Sufi?”
Birdenbire oldu. Hamileliğimin 3. ayında cinsiyeti belli oldu. İsim arayışlarına girdik. Bir sabah sohbet ederken hangi ismi koyacağımıza karar veremedik. Düşündüğümüz isimlerin domain adresleri alınmış mı diye kontrol ediyorduk. Mail adresi açısından Türkçe karakterli bir isim olmaması gerektiğine kadar düşündük En sonunda eşime “Bu iş böyle olmayacak, bir hafta sonumuzu sadece bu işe ayıralım ve buluncaya kadar çıkmayalım” dedim. O sırada mutfağa gidip çay bardağını koydum ve eşimin yanına dönüp “Sence Sufi nasıl olur?” dedim. Eşim de çok beğendi ve bu şekilde bebeğimizin adını Sufi koymaya karar verdik.
Yardımcı düşünüyor musunuz?
Hamilelik sürecim biraz zor geçtiği için bu sıkıntıları çekip de çocuğuma başkasının bakması bana biraz zor geliyor. İşe bir süre dönmeyeceğim. Çocukların ilk üç yaşının hem fiziksel hem ruhsal gelişimlerinin en önemli dönemi olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden de mümkün olduğunca bebeğimle beraber vakit geçirmek istiyorum.
Siz ve eşiniz internet camiasında güzel işlerinizle tanınıyorsunuz. Siteleriniz, Twitter sayfalarınız, Facebook profilleriniz çok aktif haliyle. Sufi’nin sitesi ve Facebook sayfası var. Tam bir internet çocuğu olacak sanırım.
Evet. Aslında bizim evliliğimiz de internet evliliği oldu (Gülüyor). Flört dönemimizde sadece ikimizin girebildiği bir internet sitemiz vardı. Dolayısıyla biz hem bu dünyada hem de internet dünyasında yaşayan bir çiftiz. Sufi de bu dünyaya doğdu. Bizim yaşam stilimiz bu. Sufi de büyüdüğünde ne yapmak istediğine kendi karar verecek.
İnternetin Türkiye’deki gidişatını ve gelişmeleri nasıl buluyorsunuz?
Yazmaya başladığım zamanlarda genellikle teknik konularla ilgili yazanlar vardı. Blogların yerini zamanla Twitter almaya başladı. Fakat ben blogların daha keyifli olduğunu düşünüyorum.
Blog hazırlayan, kendi sitesini yapmaya çalışan çok insan var. Bu kişilere önerileriniz neler?
Bu benim belki de en çok destek verdiğim konu. Birçok kişi bana “Nasıl blog açabilirim” diye de sormuştur hatta hala sormaya devam ederler. Birçoğunun blogunda yazıyor “Bu blogu Devletşah Özcan açmıştır‘ diye. Blog açmak isteyenlere benim tavsiyem, teknik olarak her şeyin çok mükemmel olmasına gerek yok. Önemli olan samimi olsunlar ve kendi içlerine sinen bir iş yapsınlar.
Değerli paylaşımlarından ötürü Sayın Devletşah Özcan’a teşekkür ederiz.
Röportaj: Pınar Eslek
Fotoğraf: Halil Yücer