Güncelleme Tarihi:
Genç yetişkinler arasında kanser vakalarının artışı, sağlık alanında ciddi bir endişe kaynağı haline geldi. Özellikle safra kesesi kanseri gibi nadir hastalıkların gençler arasında sık görülmesi, sağlık alanında kaygıları artırıyor.
İngiltere Kanser Araştırmaları Derneği’nin yayımladığı son verilere göre, 24-49 yaş aralığındaki bireylerde safra kesesi kanser vakalarında 1990’lardan bu yana yüzde 84’lük bir artış yaşandı.
Dünya çapında tanınmış onkologlar, genç yetişkinler arasında kanserin erken yaşta görülme sıklığındaki artışın endişe verici olduğunu vurgularken Dünya Sağlık Örgütü’nün kanser programının eski şefi Prof. Dr. Karol Sikora, bu trendin 1990’lı yıllardan beri belirgin hale geldiğini, vakaların giderek arttığını, hastaların yaşının ise önümüzdeki yıllarda daha da düşeceğini söyledi.
SALGIN OLARAK NİTELENDİRİLİYOR
Birmingham Üniversitesi’nden Onkolog Dr. Shivan Sivakumar ise bu durumu ‘salgın’ olarak nitelendirerek, genç nüfus arasında artan kanser vakalarının ürkütücü olduğunu vurguladı.
* Peki neden safra kesesi kanserinde artış yaşanıyor?
* Ülkemizde de benzer bir durum görülüyor mu?
Bunun gibi pek çok soruya Tıbbi Onkoloji ve İç Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Osman Köstek ile cevap aradık.
“Gençlerde bu kanser türünün artış göstermesi, çevresel, genetik ve yaşam tarzına bağlı faktörlerin bir araya gelmesiyle açıklanabilir” diyen Doç. Dr. Osman Köstek, “Obezite ve metabolik sendrom gibi durumların artışı, kolanjiokarsinom ve safra kesesi kanseri riskini artırıyor” dedi. Köstek, şu önemli bilgilerin altını çizdi:
-- Batı tipi diyetin yaygınlaşması, yüksek yağlı ve düşük lifli gıdaların tüketimiyle birlikte, safra taşı oluşumuna ve kronik inflamasyona zemin hazırlayarak gençlerde bu risk faktörlerini artırabiliyor. Ayrıca, artan alkol ve tütün kullanımı da önemli bir risk etmeni olarak öne çıkıyor.
-- Enfeksiyöz etkenler de gençlerde kanser oranlarının artışında rol oynuyor. Hepatit B ve C virüsleri, genellikle daha ileri yaş gruplarıyla ilişkilendirilmiş olsa da son yıllarda gençlerde çok sık görülüyor. Özellikle hepatit B'nin yaygınlığı bu riski daha da güçlendiriyor. Bununla birlikte, karaciğer flukesi gibi parazit enfeksiyonları Asya’da yaygınken, göç ve seyahat nedeniyle Avrupa ülkelerinde de görülmeye başladı.
-- Genetik faktörler ve aile öyküsü de önemli... Safra yolları kanserlerinde bazı genetik mutasyonların (örneğin, BAP1 ve BRCA mutasyonları) etkisi biliniyor. Gençlerde bu tür genetik faktörlerin etkisi daha belirgin olabilir. Ayrıca, primer sklerozan kolanjit (Safra yollarının ilerleyici hasarıyla karakterize olan son dönem karaciğer yetersizliğine de neden olan hastalık), özellikle gençlerde inflamatuar bağırsak hastalıklarıyla ilişkili olarak safra yolları kanseri riskini artırabilir.
Dünya genelinde safra kesesi kanseri eğilimleri, Dünya Sağlık Örgütü’ne bağlı Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı (IARC) tarafından geliştirilen bir veri tabanı olan GLOBOCAN verilerine göre coğrafi bölgelere göre büyük farklılıklar gösteriyor.
Özellikle İngiltere’de, yaşa göre standardize edilmiş insidans oranlarında (ASR) son yıllarda genel bir artış gözlemlendiğine vurgu yapan Doç. Dr. Osman Köstek, “1995-2000 yılları arasında İngiltere genelinde erkeklerde ve kadınlarda bir düşüş yaşanmasına rağmen, 2000’li yıllardan itibaren düzenli bir artış trendi ortaya çıkmış. Genç popülasyon, yani 20-49 yaş aralığındaki bireyler arasında da ASR’nin arttığı anlaşılıyor” dedi.
“Türkiye’de ise safra kesesi kanseri insidansına dair GLOBOCAN verileri incelendiğinde, Türkiye'deki erkeklerin ASR'sinin İngiltere'ye göre belirgin şekilde daha yüksek olduğu görülüyor” diyen Köstek, “Örneğin, erkeklerde ASR 4.0 seviyesine kadar çıkarken, İngiltere'de bu oran yaklaşık 2,5 seviyesinde. Kadınlarda ise Türkiye'deki ASR, erkeklere kıyasla çok daha düşük seyretmekte ve İngiliz kadınlara benzer şekilde 2.0-2.5 seviyelerinde kalmakta. Bu veriler, Türkiye'de erkeklerin safra kesesi kanserinden kadınlara göre daha yüksek risk altında olduğunu gösteriyor” ifadelerini kullandı.
ERKEKLERDE SIK GÖRÜLMESİNİN NEDENİ NEDİR?
Erkeklerdeki yüksek insidans oranı, sigara kullanımı, obezite ve kronik safra taşı hastalıkları gibi risk faktörlerinin erkeklerde daha yaygın olmasından kaynaklanıyor olabileceğine dikkat çeken Doç. Dr. Osman Köstek, “Genç popülasyon arasında ise, Türkiye'de 20-49 yaş aralığındaki genç erkeklerde ASR’de 2000’li yılların başında belirgin bir artış yaşanmış, ancak bu oran 2010’lu yıllarda düşüşe geçmiş. Bu durum, gençlerde bir dönem etkili olan risk faktörlerinin, beslenme alışkanlıkları veya çevresel faktörler gibi, daha sonra azalmış olabileceğini düşündürüyor. Ancak yine de dikkatli olmak gerekiyor. Genç kadınlarda ise ASR'nin düşük seyretmekte olduğunu söyleyebilirim” şeklinde konuştu.
Safra kesesi kanserinin belirtilerine de değinen Doç. Dr. Osman Köstek, “Belirtiler genellikle spesifik değildir ve sıkça diğer safra yolu hastalıklarıyla, örneğin safra taşlarıyla karıştırılabilir. Kanser, genellikle belirsiz ve hafif bir sağ üst karın ağrısıyla kendini gösterebilir; özellikle yemeklerden sonra sağ üst kadranda görülen bu ağrı, daha yaygın bir durum olan safra taşlarıyla ilişkilendirilebilir. Safra kesesi kanseri çoğu zaman, safra taşları nedeniyle yapılan cerrahi işlemler sırasında tesadüfen tespit edilir. Bu nedenle, hastalarda başlangıçta tipik safra taşı belirtileri görülebilir” dedi.
“Ayrıca, safra yollarının tıkanması durumunda cilt ve gözlerde sararma (sarılık) ortaya çıkabilir” diyen Köstek, şöyle devam etti:
“Bu genellikle daha ileri evrelerde görülen bir belirtidir. İştahsızlık ve buna bağlı kilo kaybı da sık görülen belirtiler arasında yer alır. İleri evrelerde, karında ele gelen bir kitle hissedilebilir veya ultrason ya da bilgisayarlı tomografi incelemelerinde görülebilir. Laboratuvar testlerinde ise karaciğer fonksiyon testlerinde bozulma gözlemlenebilir.”
‘TEDAVİDE GEÇ KALINMASI SEÇENEKLERİN AZALMASINA YOL AÇARAK DAHA CİDDİ SONUÇLAR DOĞURABİLİR’
“Tedavide geç kalınması, safra kesesi kanserinin ilerlemesine ve tedavi seçeneklerinin azalmasına yol açarak daha ciddi sonuçlar doğurabilir” uyarısında bulunan Doç. Dr. Osman Köstek, “Hastalık ilerledikçe, tedavi etkinliği düşer ve kanser diğer sağlık sorunlarıyla birleşerek daha büyük bir problem haline gelebilir. Bu durum, ölümcül sonuçlar doğurabilir" dedi. Köstek, şu bilgileri paylaştı:
“Erken evre hastalıklarda cerrahi müdahale, en etkili tedavi yöntemi olarak öne çıkıyor. Eğer tümör cerrahi olarak çıkarılabiliyorsa, safra kesesi ile birlikte komşu karaciğer dokusu ve lenf düğümleri de alınabilir. Erken evrede cerrahi tedavi gören hastalarda kür oranı yüzde 60-70 arasında değişirken, ileri evrelerde bu oran yüzde 10-25'e düşer. İleri evre veya ameliyat edilemeyen durumlarda, sistemik kemoterapi en yaygın tedavi yöntemi olarak kabul ediliyor. Ayrıca, kemoterapi ile birlikte bağışıklık sistemi tabanlı tedavi (immünoterapi) uygulanarak sağkalım oranı da artırılabilir.”
Sağlıklı bir beslenme ve yaşam tarzı, safra kesesi kanseri riskini azaltmanın etkili bir yolu olarak öne çıkıyor. Lif açısından zengin, sağlıklı yağlarla desteklenen bir diyet ve düzenli fiziksel aktivite, hem safra kesesi sağlığını koruyor hem de genel kanser riskini azaltıyor. Bu nedenle, sağlıklı bir yaşam tarzı benimseyerek ve risk faktörlerinden kaçınarak bu hastalıktan korunmak mümkün. Ancak bazı bireyler genetik veya diğer nedenlerle daha yüksek risk altında olabilir. Bu gruptaki kişilere özel öneriler arasında, ailede safra kesesi kanseri öyküsü bulunanların düzenli sağlık kontrolleri yaptırması yer alıyor. Özellikle bu bireylerin, sağlıklı yaşam alışkanlıklarına ekstra dikkat etmeleri büyük önem taşıyor.
Doç.Dr. Osman KöstekFotoğraflar: iStock