Güncelleme Tarihi:
Sağlıklı olabilmenin temel taşlarından biri yeterli ve dengeli beslenmektir. Beslenme; sağlığı korumak, geliştirmek ve yaşam kalitesini yükseltmek için bilinçli ve kontrollü yapılması gereken bir davranıştır. Fizyolojik olduğu kadar psikolojik, sosyolojik ve bilişsel süreçler ile de iç içedir. Bizler her zaman sadece açlığımızı bastırmak için yemek yemiyoruz. Yemeği stresimizi azaltmak, üzüntü, yalnızlık, öfke, utanç gibi olumsuz duygularla başa çıkmak için de kullanabiliyoruz.
Duygusal yeme (stres yeme davranışı), fiziksel açlıktan farklı olarak gıdaları daha iyi hissetmek için tüketmek, duygusal ihtiyaçlar için yemek olarak tanımlanabilir. Kişi, olumsuz duygularını düzenlemek amacıyla aç olmadığı halde gıda tüketimine yönelebilir. Evde canı sıkılan kadının kendini buzdolabının önünde bulması, patronuna kızan elemanın fast food restoranına koşması, sevgilisinden ayrılan gencin çikolata kavanozuna düşmesi hepimize tanıdık gelen senaryolardır. Karbonhidratların ve şekerli yiyeceklerin beyinde duygu durumunu düzenleyici bir etkiye sahip oldukları bilinmektedir.
Yeme atağı otomatik bir tepki olarak ortaya çıkar
Ruh halinde gelişen olumsuzlukları kontrol etme dürtüsüyle ortaya çıkan bu yeme davranışında sık gözlemlenen durumlardan biri de normalden çok daha fazla yemektir. Yeme atağı otomatik bir tepki olarak ortaya çıkar. Başlangıçta kişi kontrolü kaybetmiş ve transa geçmiş gibi hisseder. Ne yaptığının farkına vardığında kendinden iğrenme, tiksinme, yetersizlik, öfke, korku gibi birçok olumsuz duygu gün yüzüne çıkabilir. Duygusal yemenin altında baş etme mekanizmalarının yetersiz kalması, öğrenilmiş davranışlar, sosyal çevre, sıkılma hissi ve stres gibi çeşitli nedenler yer alabilir.
Tıkınırcasına yeme ve diğer yeme bozukluklarında kendini tekrar eden ve kırılması zor kısır döngüler oluşur. Bu döngüler tedavi edilmediği sürece sağlığı tehdit eden ciddi yeme bozukluklarına dönüşme riski ile karşı karşıyadır. Yeme bozuklukları, yeme davranışı ve yemekle ilgili duygu ve düşüncelerin kişiye ciddi boyutlarda rahatsızlık vermesiyle ortaya çıkar. Diyet yapmak, yeme bozukluklarının gelişimine yol açan uyarıcılardan biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Kişinin yiyeceklere, kilosuna ve görünüşüne aşırı derecede takıntılı olması; bedensel sağlığına, sosyal ilişkilerine ve günlük aktivitelerine olumsuz yönde etki etmektedir. Yeme bozuklukları, sadece yemek ve kilo ile ilişkili değildir. Bedensel semptomlar ön planda gibi görünse de çeşitli psikolojik sorunlarla birlikte ilerler. Oluşan bir yeme bozukluğu, kişinin duygu durumunda yaşanan karmaşaya dışsal, somut bir çözüm getirmektedir.
Bu problemler yeme bozukluğuna zemin hazırlayabilir
Peki, bedeniniz ve kilonuz hakkında aşırı endişe ne anlama gelir? Çoğu kişi kendini hayatın çeşitli alanlarında nasıl performans gösterdiği ile değerlendirirken yeme sorunları yaşayan kişiler varlıklarını bedenleri, kiloları ve bunu kontrol etmedeki becerileri ile ölçerler. California Los Angeles Üniversitesi’nden Michael Strober, yeme sorunu olan kişilerle yürüttüğü çalışmaların sonucunda bu kişilerin başkaları tarafından yetersiz veya ortalama görünmekten korktuklarını, riskli veya yeni durumlar karşısında isteksiz olduklarını, kendiliğinden harekete geçme ve duygularını ortaya koyma konusunda da geri planda kalmayı tercih ettiklerini belirtmektedir. Yeme bozukluğu yaşayan kişiler “ya hep ya hiç” şeklinde iki uçta gidip gelen düşünme biçimlerine sahiptir. Mükemmeliyetçi yapı, düşük benlik saygısı, takıntılı düşüncelere eğilim, her şeyi kontrol etme arzusu, dürtüsellik, depresyon, çarpık beden algısı ve aile içi problemler yeme bozukluklarına zemin hazırlayabilir. Medya ve moda dünyasının yarattığı güzellik ve beden algısı da yeme bozukluklarının gelişimine neden olabilir. Yeme bozukluğuyla ilgili belirtiler, kişinin problemlerle yüzleşmeyi reddetmesinin bir yoludur ya da yaşamının kontrolünü ele geçirme girişimidir.
Profesyonel yardım almaktan çekinmeyin
Kişinin kendine rahatsız edici duyguları hissetmek için izin vermesi korkutucu olabilir. Çok yemek ya da yememek bu duygulardan kaçınmayı sağlayan bir savunma mekanizması haline gelebilir. Ancak uzun vadede çözümlenmemiş psikolojik süreçler kişiyi bedensel ve psikolojik olarak daha derin bir çöküntüye sürükler. Yemek yemenin olağan yaşamın sürdürülmesi için gereken bir davranıştan çıkıp fazla gündeme oturduğu süreçlerde profesyonel yardım almaktan çekinilmemelidir.