Paylaş
Heyecanla "o anı" beklerken geçirdiğimiz 9 ay boyunca iyisiyle kötüsüyle gerçekleşen bir sürecin içinde buluyoruz kendimizi. İlk zamanlar yakınlarımızla mutluluğumuzu paylaşıyor daha sonra bebeğin hayatımıza kısa bir süre sonra dahil olacağını karnımızdaki hareketlenmeler, tekmeler çoğaldıkça daha fazla hissediyor, kendimizi, eksikleri tamamlamak, her şeyin kusursuzca gerçekleşmesini sağlayabilmek için büyük bir koşuşturmanın içinde buluyoruz.. Bir de bakmışız ki o büyük güne çok az bir zaman kalmış. İşte o zaman o meşhur soru ve ikilem aklımızı kurcalamaya başlıyor! Sezeryan mı? Normal doğum mu?
Çevremizde mutlaka sezaryen veya normal doğum tecrübesi yaşamış akrabalarımız, arkadaşlarımız kendi hikayelerini anlatıyor olacaktır. Hamile bir kadına kötü hikayeler anlatmak nasıl bir düşünce tarzıdır hiç anlamış değilim. Herkesin hamileliği, yapısı, acı eşiği ve tabii ki bebeği birbirinden çok farklıdır. Bunu göz önünde bulundurarak anlatılan korkutucu, ürpertici hikayeler yüzünden bizler için en özel duygudan ve o muhteşem deneyimden sakın vazgeçmeyin. Neden mi bahsediyorum? Tabii ki normal doğum!
Sevgili anne adaylarım, belki de sadece bir defaya mahsus yaşayabileceğiz kimbilir. Benim kendimi ruhen ve bedenen hazırladığım, ilk günden beri pozitif düşüncelerle hayalimde canlandırdığım olay kesinlikle normal doğumdu. Bu konuda motive edici ve sizleri bu özel güne hazırlayan harika kitaplar var. Mutlaka okumalısınız. Ne kadar okursanız o kadar bilgi ve güven sahibi olursunuz. Aslında olması gerekenin bu olduğunu, size ve bebeğinize ne kadar fayda sağladığını daha iyi benimsersiniz.
Tüm dünya oranlarına bakıldığında en çok sezaryen gerçekleşen ülke maalesef Türkiye.
Kadınlarımızın gözü korkutulduğu, doktorlarımızın birçoğunun maalesef hala sezaryene teşvik etmeleri sonucu ve kolaya kaçmanın tercih edildiği durumlardan ötürü bu haldeyiz. Oysa ki doktorlarımız normal yolları tercih etse, etrafımızdaki "sözde" bizlere yardımcı olmaya çalışan ama maalesef korkutmaktan başka bir şey yapmayan tanıdıklarımız keşke biraz daha ılımlı yaklaşsa ve bizler normal doğum hakkında daha çok bilgi sahibi olmaya çalışsak her şey harika olurdu!
Normal doğumun, bebeğin omurgalarından, organlarına hatta gelişimine kadar birçok faydası var. Sırf bebekle sınırlı değil biz kadınlar için de sağladığı faydalar sonsuz diyebilirim. Öncelikle ameliyat izi diye bir şey hayatınızda olmuyor. Ertesi gün, hatta aynı gün ayağa kalkıp günlük aktivitelerinizi yerine getirebiliyorsunuz. Kilo ve ödemler çok daha hızlı bir şekilde sizi terk ediyor. Sütünüz ise vücut doğumu algıladığı için sezaryen yapan kadınlara göre çok daha aktif bir şekilde gelmeye başlıyor. Eğer normalde spor yapan biriyseniz sadece 1 ay sonunda tekrar başlayabiliyorsunuz. Fakat sezaryende 2-3 ay aralığında bir süreç geçmesi gerekiyor.
Ne kadar kadını teşvik edebilirsem benim için o kadar büyük mutluluk olur. Ancak bazı durumlarda sezaryen kaçınılmaz bir gerçektir! Hayat kurtarma operasyonu olabilir. Bebeğin durumu, annenin sağlığı ve daha birçok etken göz önünde bulundurulduğunda tüm kapılar sezaryene çıkıyorsa sakın kendinizi üzmeyin. Bebeğiniz her halükarda kucağınızda olacak ve siz de normal hayatınıza kısa zamanda geri döneceksiniz! Ama ilk tercihiniz hiçbir tehlike olmamasına rağmen sezaryen olmamalı.
SONUNDA "İYİ Kİ" DİYECEKSİNİZ!
Doktorunuz ise mutlaka güvendiğiniz biri olmalı. "Acaba mı?" diye kendinize soru soruyorsanız eğer, doğuma 2 hafta bile kalmış olsa doktorunuzu mutlaka değiştirmenizi tavsiye ederim. Benim tercihim normal doğumu destekleyen ve gerektiği durumda sezaryen müdahalesi yapmayı doğru bulan bir profesördü. Tabii ki çok kolay olmayacaktır. Muhakkak ağrı, sancı, heyecan, mutluluk her şey bir arada yaşanacaktır.
Eğer biraz sabredip dayanabilirseniz eminim sonunda iyi ki diyeceksiniz!
Paylaş