Paylaş
Uçağa binersiniz yüreğinizin sesi, uçan kuşun pırpırlarına karışır. Aylardan sonra doğduğunuz, yaşadığınız ve terkedip gittiğiniz 'güzel ve yalnız' ülkenize dönersiniz.
Her şey siz daha havada iken başlar.
Korkular yan yana gelir. Görmediğiniz sevdikleriniz için 'gözden ırak gönülden ırak' olup olmadığınıza, gündelik hayatın parçası olmadan sevilip sevilemeyeceginize takılırsınız. Sanki on yaşındasınızdır.
Yanınızda küçük bir kız çocuğu vardır. O korkmaz, merakla yaz tatilini beklemiştir ve şımarıklığın doruklarında gezineceği topraklara gitmeye çok heveslidir.
Saatler sonra uçak alçalmaya geçer, heyecan dorukta...
Aylardır ayrı kaldığınız, yıllarca özlemini taşıdığınız toprakları, İstanbul’u kuş bakışı gördüğünüz anda ağlamak istersiniz.
Pasaport kuyruğu ve bavul bekleme külfetlerinin ardından, açılan kapıdan çok sevdiğiniz bir çift göz sizi bekliyorsa eğer, deymeyin keyfinize...
Hep hazır gözyaşlarınız akıvermek için yer ararken, kendinizi tutmak için çaba göstermeniz yersizdir, olan olmuştur. Hayatınız ayrılıklar ve kavuşmalarla geçecektir, bunu bilip sakinliğe sığınırsınız.
Anne babanız siz onları görmediğiniz zaman içinde, bir yaş daha almıştır. Ama siz uzaklarda yarattığınız memleket cennettinde onları hep 50’li yaşlarda düşlersiniz. 40’a geldiğinizi unutarak... Sonra yıllar önce çıkıp gittiğiniz ana-baba ocağına dönmek her ne kadar ilk günlerde sevinçli bir oyun gibi görünse de aslında zorlu bir mücadeledir.
Sonrasında yetişkin insanın çocukluğuna kaydığı, kapandığını sandığı defterlerin aralandığı, sarıp sarmalandığı, bitti gitti dediği yaraların açıldığı günler gelir. Belki de aile buluşmalarının ilk haftaları hep birbirine alışmaya çabalamakla geçer.
Anne babanız ile 'çocuk, siz, anne' rollerine bürünürsünüz. Ama siz çocuk olmak isteğiyle geldiyseniz eski yuvanıza, yandınız demektir. Sadece çocukluğun getirdigi bütün yükleri taşırsınız, artık bir anne olarak sorumluklarınız vardır.
Derken 'hain evlat ökkeş' sendromuna yakalanıp, bağırıp çağırmaya başlarsınız. Evdekiler önce ne olup bittiğini anlayamaz. Tartışmalara küslükler bile karışır. Demiştim, 'yabancı'sınızdır kendinize.
Ne olup bittiğini anlamanız haftalar sürer. Sakinleştiğinizdeyse tatilin sonu görünmüştür.
Aslında ne kadar tutkulu bir şekilde onları sevdiğinizi yeniden anlar, yaşlı gözlerle kendi kurduğunuz, yarattığınız sizin olan uzaklardaki hayatınıza, evinize dönersiniz.
Her ayrılışta biraz daha büyürken, yanınızda gözyaşları döken küçük kızı avutmaya çabalarken aslında üzüntüden küçücük olan yüreğinize laf yetiştirirsiniz.
Sevdiklerinizi bir dahaki buluşmaya kadar göklere emanet eder, şükredersiniz.
Sağlıkla tekrar kavuşmayı dileyerek, küçük uğur böceğimin elini tuttuğumda kendimi yeni bir pasaport sırasında beklerken buldum.
Merhaba...
Paylaş