Paylaş
İnsan ömrünün yaklaşık üçte biri uykuda geçmektedir. Uyku yalnızca organizmanın yavaşlaması değil, kendi içinde evreleri olan bir süreçtir. Uykuda beynin çalıştığı, öğrenilen bilgileri ayıklayıp depoladığı bilinmektedir. Yetişkin kişinin günlük uyku gereksinimi 7-8 saattir. Fakat bu gereksinim kişiden kişiye değişir. Her insanın uykusu zaman zaman bozulabilir. Ruhsal sıkıntılar, bedensel hastalıklar uykunun süresini, düzenini geçici olarak bozabilir. Horlama ve uyku apnesi uyku kalitesni, düzenini bozan önemli bir rahatsızlıktır. Kulak Burun Boğaz istatistiklerine göre normal erişkin insanların en az %45'i zaman zaman horlamaktadır. %25'i sürekli olarak horlamaktadır. Otuz yaş altındaki erkeklerde basit horlama oranı %10 iken 60 yaşın üzerindeki erkeklerde oran %60’a kadar çıkmaktadır.
Horlama ve uyku apnesi üst solunum yollarındaki her türlü darlık bu problemlere neden olur. Bazen de kesin sebep bilinemez. Kilo fazlalığı olanlarda, kısa ve kalın boyunlularda daha sık görülür. Bazen kullanılan ilaçlar, yüzdeki anatomik bozukluklar horlama ve apne nedeni olabilmektedir.
Uyku apnesinin gürültülü horlama, sabahları yorgun uyanma, uykusuzluk, baş ağrısı, yüksek tansiyon, aşırı-hızlı kilo alma, uykuda aşırı terleme, sık idrara çıkma, cinsel fonksiyon bozuklukları ve kalp yetmezliği gibi sonuçları ortaya çıkmaktadır.
Horlama ve uyku apnesinin tedavisi her zaman kolay değildir. Ancak hasta -hekim işbirliği içinde son derece yüz güldürücü sonuçlar alınmaktadır. Çeşitli nedenlerle cerrahi uygulanamayan, CPAP kullanamayan ve hafif uyku apnesine sahip hastalarda bazı ilaçlar kullanılabilmektedir.
Yine son zamanlarda horlamanın çözümü için yüzey gerilimini azaltan bitkisel kaynaklı ilaçlar piyasaya sürülmüştür. Yatmadan önce ağıza sıkılarak kullanılan bu ilaçlarda amaç boğaz bölgesinin yağlandırılmasıyla sürtünmeyi azaltmak; horlama sırasındaki ses şiddetini düşürmektedir. Basit horlama olgularında rahatlıkla kullanılabilecekken uyku apnesine etkisi fazla olmamaktadır.
Uyku apnesi sendromu hastalarında cerrahiye alternatif bir yaklaşımdır CPAP. Uyku apneli hastalarda özellikle de REM uykusunda oluşan negatif basınç üst solunum yollarının çökmesine yol açar. CPAP’da cihazla sağlanan pozitif basınçla nefes alma sırasında hava yolunda çökmeye neden olan negatif basıncın dengelenerek pasajın açık tutulması hedeflenir. Cerrahiyi kabul etmeyen, cerahiden yeterince fayda görmemiş veya cerrahi yapılamayan hastalarda CPAP kullanılmalıdır. Ayrıca cerrahiye hazırlanan hastalarda da geçici olarak CPAP kullanılabilir.
Son yıllarda çok sayıda ve çeşitte kullanıma giren ağız içi apareylerin dili öne çekenler ve alt çeneyi öne çekenler olmak üzere başlıca iki tipi vardır. Alt çenenin öne gelmesi boğaz ve dil kökünde hacmi artırırken dilin öne gelmesi ile dil kökü ve boğazın yanında damak arkası bölgede de genişleme olmaktadır. Uyku apnesi sendromunda hafif-orta şiddetli olgularda faydalı olabilecekken ağır olgularda faydasının bulunmadığı düşünülmektedir.
Öncelikle üst solunum yollarında darlık yapan nedenler bulunursa bunlar tedavi edilmelidir. Burundaki et veya kemik ameliyatla düzletilebilir. Damak veya küçük dildeki sarkmalar yine ameliyatla düzeltilebilir. Damak veya küçük dile uygulanabilecek ameliyatlar klasik cerrahi yöntemler ile yapılabileceği gibi radyofrekans ile uygulanabilir. Radyofrekans ve klasik cerrahi kombinasyonu ile son yıllarda son derece başarılı sonuçlar alınmaktadır. Radyofrekans burundaki et büyümelerini küçültmek için de kullanılır. Yumuşak damağa, dil köküne ve küçük dil yukarısına radyofrekans uygulanabilir. Bu yolla hem hacim küçülmesi sağlanır, hem de bu bölgelerde tonus artışı- gerginlik sağlanır.
Yüzün ve dilin anatomik yapılarının düzeltilmesiyle ilgili daha büyük ameliyatlarda vardır ancak bunlar nadiren uygulanır.
Sonuç olarak horlama ve tıkayıcı uyku apnesi ciddiye alınması gereken bir sağlık problemidir, hasta ve hekimin birlikte uyumlu ve özenli çalışması ile tedavide başarılı sonuçlar alınmaktadır.
Paylaş