Paylaş
Gelin önce olayları bir ortaya koyalım. Sonra hukuki olarak her zaman olduğu gibi birlikte konuyu inceleyelim. Öncelikle bu olay nasıl alevlendi bir hatırlayalım.
Öğrenci evlerine denetim tartışmalarına ilişkin bir soru üzerine Başbakan Erdoğan, "Bir defa kız erkek artık karışık yurt dönemini biz kapattık. Şu ana kadar yüzde 75 düzenlemeyi Kredi Yurtlar Kurumu’ndaki çalışmalarımızı da yapmış vaziyetteyiz. Dolayısıyla kızlarla erkeklerin aynı kampüsü paylaştıkları yurtlar, aynı yerlerde kalmalarına fırsat verecek yurtlar bundan böyle olmayacak. Ev olayına gelince, aynı daireyi kız ve erkeklerin birlikte paylaşımı noktasında ciddi şikâyetler var. Bu konuyu ben sizlerin takdirine bırakıyorum. Muhafazakâr, demokrat bir iktidar olarak da ne gibi düzenlemeler yapılabilir psikolojik, sosyolojik neticeleri nedir, ne değildir bu çalışmaları yapıp bu şikâyetleri değerlendireceğiz" diye cevapladı.
Bir muhabirin evlerin özel ve müstakil olduğunu söylemesi üzerine Başbakan, şunları söylemiş;
"Kişilerin müstakil özel evlerinde bir farklı kız, bir farklı genç ikisinin aynı evde kalması acaba ne denli uygun olabilir? Siz kızınız, oğlunuz için böyle bir şeyi hoşgörü ile karşılayabilir misiniz? Yok, yarın anne olduğunuz zaman veya annemisiniz bilemiyorum. Kızınıza, çocuğunuza böyle bir şeyi eğer siz uygun buluyorsanız, sizin için hayırlı olsun. Ama eğer bir yasal düzenleme yapılması gerekiyorsa, biz konuyla ilgili yasal düzenlemeyi de yaparız. Şu anda valiliklerin bu konuda insiyatifleri varsa, bu inisiyatifleri de kullanması gerekir. Çünkü bunun bedeli yarın, çok farklı bir şekilde bizim karşımıza gelebilir."
Daha sonra birileri bu konuya benzin döktü. Ve konu başladı alev alev ülke gündeminde yanmaya. Terör diyen oldu, ahlak diyen oldu. Oldu da oldu.
Şimdi gelin bu açıklamayı parçalara bölelim.
1. Karma öğrenci yurtları konusu.
2. Karma öğrenci evleri diye de adlandırılan pansiyon, hotel oda kiralama v.b. konu
3. Birkaç üniversite öğrencisi arkadaşın bir araya gelip sosyal ve ekonomik dayanışma içerisinde bir ev kiralamaları.
Buradaki ilk iki konu ile ilgili yasal düzenlemeler mevcut. Bu düzenlemeler yeterli mi yetersiz mi ve en önemlisi toplumun beklentilerini karşılıyor mu karşılamıyor mu? Konular burada toplanmakla birlikte; eğer bu konulara girecek olursak bana ayrılan yere sığmayacak bir yazı ortaya çıkar. Şimdi en önemli konuya yani yukarıdaki 3. konuya yani “Birkaç üniversite öğrencisi arkadaşın bir araya gelip sosyal ve ekonomik dayanışma içerisinde bir ev kiralamaları” konusuna dönecek olursak önce yasal düzenlemelere bir göz atmamız gerekecektir.
Öncelikle evi arama konusunda mevzuat neler diyor bir bakalım. Arama mevcut yasal düzenlemelerimizde iki ana bölüme ayrılmıştır. Bir tanesi adli arama diğeri ise önleyici aramadır.
Adli arama: “Madde 5 - Adlî arama, bir suç işlemek veya buna iştirak veya yataklık etmek makul şüphesi altında bulunan kimsenin, saklananın, şüphelinin, sanığın veya hükümlünün yakalanması ve suçun iz, eser, emare veya delillerinin elde edilmesi için bir kimsenin özel hayatının ve aile hayatının gizliliğinin sınırlandırılarak konutunda, iş yerinde, kendisine ait diğer yerlerde, üzerinde, özel kâğıtlarında, eşyasında, aracında 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile diğer kanunlara göre yapılan araştırma işlemidir.”
Önleme araması: “Madde 19 - Önleme araması;
a) Millî güvenlik ve kamu düzeninin, genel sağlık ve genel ahlâkın veya başkalarının hak ve hürriyetlerinin korunması,
b) Suç işlenmesinin önlenmesi,
c) Taşınması veya bulundurulması yasak olan her türlü silâh, patlayıcı madde veya eşyanın tespiti, amacıyla, hâkim kararı veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde mülkî âmirin yazılı emriyle ikinci fıkrada belirtilen yerlerde, kişilerin üstlerinde, aracında, özel kâğıtlarında ve eşyasında yapılan arama işlemidir.”
İlk iki konu ile ilgili yasal düzenlemeler zaten mevcut. Adli ve önleme aramaları yönetmeliğinin “Önleme araması ve kapsamı” başlıklı 19 maddesinin “Önleme araması aşağıdaki yerlerde yapılabilir” başlığı altındaki; e maddesi “Umumî veya umuma açık yerlerde veya öğrenci yurtlarında veya eklentilerinde,” demektedir.
İkametgâh, yerleşke veya konut gibi benzeri tanımlarla; insanların yaşadıkları barındıkları yerlere gelince durum değişmekte ve özgürlükler haklı olarak devreye girmektedir. Bu konuda uluslararası sözleşmelerle de güvence altına alınmış olan hususlardır. İşte konu bir anda buraya çekilerek ülke sınırlarını da aşacak şekilde suni bir gündem yaratılmakta ve toplumsal barış zarara uğratılmaktadır.
Anayasanın 58. maddesi gereği hükümet kendisinde bazı düzenlemeler yapma görev ve yetkisinin olduğunu ifade etmektedir. Nedir bu madde bir de buna bakalım.
“A. Gençliğin korunması: Madde 58 – Devlet, istiklal ve Cumhuriyetimizin emanet edildiği gençlerin müspet ilmin ışığında, Atatürk ilke ve inkılapları doğrultusunda ve devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü ortadan kaldırmayı amaç edinen görüşlere karşı yetişme ve gelişmelerini sağlayıcı tedbirleri alır.
Devlet, gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri alır.”
Peki, olay il, örnek verilen ildeki öğrencilerimizin konu ile ilgili durumları nedir? Gelin bu verilere bir bakalım.
Pamukkale Üniversitesi'nde yaklaşık 45 bin öğrenci var. Ancak Kredi Yurtlar Kurumu'na ait yurtlar kapasitesi 5 bin dolayında. Özel yurtlar kapasitesi ise ancak bin öğrenciye cevap verebilmekte. Geri kalan öğrenciler başının çaresine bakmak zorunda. Bu nedenle öğrencilere yönelik bir apart sistemi kendiliğinden gelişmiş durumda.
Bu durumda ise somut olarak ne terör ne fuhuş ne de benzeri bir suç patlaması olmadığı halde hükümeti bu konuları öne sürerek tedbir alacağı açıklamasına itiyor. Hükümetin ise az evvel söylediğimiz Anayasa’nın 58. Maddesi gereği görevini yapması gerekiyor. Yani gençlerin derdine çare olmak onların görevidir. Ancak güvenlik ve benzeri konular öne sürülerek “kızlı erkekli öğrenciler bir evde nasıl kalır?” konusu gençlerin sorunlarının çözüleceği anayasal görevin önüne çıkartılıyor. Hemen birileri suç duyurusunda bulunuyor. Hükümet ve iktidar partisi ise halk önünde bu konu gündem oluşturulduğu için; ve kendileri demokrasi gereği halka karşı kendilerini anlatma yoluna giderken; bir anda rakiplerine karşı savunma içerisine düştüklerinin farkına varamıyorlar.
Değerli okurlar, yasal düzenlemeler DEMOKRASİ’lerde toplumun beklentilerine cevap vermek ve toplumsal barışı sağlamaya yönelik olmalıdır.
YÜKSEKÖĞRETİM KURUMLARI ÖĞRENCİ DİSİPLİN YÖNETMELİĞİ’nde değişiklikler yaparak; eğer toplumu rahatsız eden bir olgu var ise kız ve erkek öğrencilerin aynı evde kalmasını önleyebilir mi? Bu yönetmeliğe bu linkten ulaşabilirsiniz.
Ben inanıyorum ki toplumumuzda kızı ile erkek arkadaşının üniversitede okurken aynı evde kalmasına çoğunlukla ebeveynler karşı çıkacaktır. Ancak şu anda ülke gündemi bu mu olmalıydı? Yoksa öğrencilerin yurt ve barınak problemlerinin çözülmesi mi olmalıydı? Yoksa daha önemli başka konularımız yok muydu? Takdir siz okuyucularımızın.
İşte bu nedenle sağduyulu herkes toplumu gerecek; toplumsal barışa zarar gelecek hususlarda dikkatli olmalı.
“UZLAŞAMAYACAĞIMIZ HİÇBİR ŞEY YOK.” Biz “TÜRKİYE VATANDAŞLARI BİRİZ” dediğimiz anda “FARKLI FİKİRLERE EYLEME GEÇİP HAK VE HÜRRİYETLERE ZARAR VEREREK TOPLUMSAL DÜZENİ BOZMADIĞI SÜRECE SAYGI DUYARIZ.” demediğimiz sürece; MAALESEF ÜLKEMİZ VE BİZ BU ÜLKE VATANDAŞLARI ZARAR GÖRÜRÜZ.
Üniversite gençliğinin sorunlarının bir an çözülmesi; ve toplumsal barış ve huzur içerisinde yaşayacağımız günler için halk olarak bizim de katkıda bulunmamız gerekir düşüncesi ile yazımı noktalıyor ve saygılarımı sunuyorum.
Paylaş