Paylaş
Evinize giren, girmeye çalışan veya kaçan hırsızı vurup öldürme hakkınız var mı?
İsterseniz önce her zaman olduğu gibi konu ile ilgili mevzuata (yürürlükte bulunan hukuk kuralları) bakalım. Buradaki konu eski tabir ile “meşru müdafaa” ya da yeni tabirle “yasal savunma” dır. İşte bununla ilgili Türk Ceza Kanunu madde 25 şu hükümleri içermektedir.
"(1) Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.
(2) Gerek kendisine gerek başkasına ait bir hakka yönelik olup, bilerek neden olmadığı ve başka suretle korunmak olanağı bulunmayan ağır ve muhakkak bir tehlikeden kurtulmak veya başkasını kurtarmak zorunluluğu ile ve tehlikenin ağırlığı ile konu ve kullanılan vasıta arasında orantı bulunmak koşulu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.”
Keza aynı yasanın 28. maddesi ise ;
“Karşı koyamayacağı veya kurtulamayacağı cebir ve şiddet veya muhakkak ve ağır bir korkutma veya tehdit sonucu suç işleyen kimseye ceza verilmez. Bu gibi hallerde cebir ve şiddet, korkutma ve tehdidi kullanan kişi suçun faili sayılır.” şeklindedir. Yasanın 30/4 maddesi ise
“İşlediği fiilin haksızlık oluşturduğu hususunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişi, cezalandırılmaz.” demektedir.
Hırsız evinize malınızı ya da paranızı almak üzere girmiştir. Bakınız Borçlar Kanununun 49. Maddesi ne diyor?
“Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” demektedir. Yani yasa size zararınızı tazmin etme hakkı vermektedir. Yerine konulamayacak (tazmin edilemeyecek) maddi zarar ya söz konusu olamaz; ya da hiç bir mal yaşam hakkından üstün olamaz. Bunu unutmayın.
Bakınız yargıtay içtihatları genel olarak bu yasal savunma hakkına nasıl bakmaktadır:
“Yasal savunma (meşru müdafaa); bir kimsenin, kendisine veya başkasına yöneltilen ağır ve haksız maddi bir saldırıyı uzaklaştırmak için gösterdiği zorunlu tepkidir. Yasal savunma halinde, işlenen fiil hukuka uygundur. Bunun sebebini, hukuk düzeninin hakkın saldırıya uğramasına izin vermeyeceği esasında aramak gerekir. Hukuk, esasen haksızlığı yenmek, adaletsizliği, saldırıları yasaklamak amacını güder. Hukuku korumak, haksızlığı yenmek için savaşan kimsenin hareketini ise hiçbir hukuk düzeni hukuka aykırı olarak kabul edemez, bu nedenledir ki, savunmanın meşruluğu hukukun kendi görev kavramlarından doğmaktadır. Savunmada bulunmak her canlının ve bu arada, insanın kendisini ve mensup olduğu türü korumak tepkisinin bir sonucudur. Bu tepki aynı zamanda toplumun yararlarına da uygundur. Yasal savunmada hiçbir zaman ve hiçbir ahvalde sanığa kaçma mükellefiyeti yüklenemez ve kaçarak kurtulması istenemez. Failin kaçma olanağının bulunup bulunmadığı da, dikkate alınamaz.
Yasal savunmadan sözedilebilmesi için, maddi mahiyette bir saldırının bulunması, savunma ile saldırının hem zaman alması, savunmanın saldırının devamı sırasında yapılması, savunma ile saldırı arasında uygun oran bulunması gerekir. Saldırı başlamadan önce müdafaaya geçilmesi meşru sayılmayacağı gibi saldırı bittikten sonra savunmada bulunmak da meşru sayılamaz. Ancak, saldırının halen varlığını geniş manada anlamak ve başlayacağı artık muhakkak olan bir saldırıyı başlanmış, keza bitmiş olmasına rağmen tekrarından korkulan bir saldırıyı da henüz sona ermemiş saymak zorunludur. Saldırının bilfiil başlaması beklenecek olursa, birçok hallerde savunma etkisini kaybetmiş olur. Örneğin, elindeki tüfeği ihtara rağmen bırakmayan bir kimse saldırıya başlamış sayılacağı gibi hasmını yere yıkan kişinin bu saldırısını daha ileri derecelere götüreceği anlaşılmakta ise yine saldırı sona ermiş sayılmaz.
1931 tarihli İtalyan Ceza Yasası "Saldırının değil ondan doğan tehlikelerin halen var olmasından" sözetmiştir. Henüz başlamamış bir saldırı da tehlike teşkil edebilir ve sona eren bir saldırının tekrar edilmesi tehlikesi de bulunabilir. Savunmada zorunluluk bulunup bulunmadığı da, her olayın özelliğine göre saptanmalıdır. Belirli bir durumda zorunlu olmayan bir savunma, başka koşullar altında zorunlu görülebilir. Saldırıya uğrayanın bizzat fail olması gerekmez. Üçüncü bir kişinin tecavüze maruz kalması halinde de yasal savunma koşulları gerçekleşebilir. Failin kendisi veya bir başkasını savunurken karşılaştığı koşullarla ve vasıtalarla denk olmayan şekilde savunmada bulunması veya saldırganı etkisiz hale getirdikten sonra da müdafaa ve tepkilerinde ısrar etmesi halinde zaruret sınırının aşılması söz konusu olacaktır. Zaruret sınırının aşılması konusunda; failin o anda içinde bulunduğu ruh halini adil bir tarzda göz önünde tutmak gerekir. Hakimin, failin zaruret sınırını aşma derecesini doğru olarak takdir edebilmesi için kendisini; tecavüze uğrayan ve o anda ruh halinin değişmesi icap eden failin yerine koyması gerekir. Zaruret sınırını aşma derecesi ve cezadan yapılacak indirme oranı, böyle bir inceleme ile tayin ve takdir olunmalıdır. Failin niyeti, fiilin icra tarzına ve ruh haline göre ciddi bir tehlikenin definden ziyade kin duygusunu tatmine yönelik ise "zaruret sınırını" aşma değil, ancak tahrik söz konusu olur. Zaruret sınırını aşma ile tahrik birlikte kabul edilemez. Çünkü aynı sebep bu hallerden her birine dayanak olamaz.”
Burada en önemli husus korunan değer ile gaspedilen değer arasındaki orantıdır. Sizler malınızı korumaya çalışırken; hırsız da olsa bir diğer kişinin canını alamazsınız. Yasal savunma sınırları içerisinde can alma hakkını size ancak sizin vücut bütünlüğünüze verilecek bir zararın tehlikesini berteraf etmek maksadı ile size mevzuat vermektedir. Bu da sizin yaşam hakkınız ve cinsel vücut bütünlüğünüz gibi konulardır. Bundan dolayı “Yatak odasında evinize gireni vurabilirsiniz.” gibi haberler malesef basında çıkmakta ve toplumu yanıltmaktadır. Evinize giren kişi sizin vücut bütünlüğünüze (canınıza ya da cinselliğinize) her yerde kast edebilir. Eve giren hırsız size cinsel tecavüzde bulunacaksa size “Gel yatak odana gidelim.” demez; ya da sizi yatak odanıza zorla götürmez. Cinsel tecavüz ve öldürme her yerde olabilir.
Avrupa insan hakları sözşlemesinin ikinci maddesi ise yaşam hakkı ile ilgili olup aşağıdaki şekildedir.
Yaşam hakkı
1. Herkesin yaşam hakkı yasayla korunur. Yasanın ölüm cezası ile cezalandırdığı bir suçtan dolayı hakkında mahkemece hükmedilen bu cezanın infaz edilmesi dışında, hiç kimsenin yaşamına kasten son verilemez.
2. Ölüm, aşağıdaki durumlardan birinde mutlak zorunlu olanı aşmayacak bir güç kullanımı sonucunda meydana gelmişse, bu maddenin ihlaline neden olmuş sayılmaz:
a) Bir kimsenin yasa dışı şiddete karşı korunmasının sağlanması;
b) Bir kimsenin usulüne uygun olarak yakalanmasını gerçekleştirme veya usulüne uygun olarak tutulu bulunan bir kişinin kaçmasını önleme;
c) Bir ayaklanma veya isyanın yasaya uygun olarak
bastırılması.
Sonuç olarak AİHS'nin 2. maddesinde yer alan yaşam hakkını; vücut bütünlüğünüze bir saldırı (öldürme, yaralama ve cinsel tecavüz gibi) olmadığı sürece; borçlar kanunu gereğince de maddi zararınızı tazmin etme hakkınız yasada size verildiğinden; hırsızın yaşama hakkı da olsa elinden alamazsınız. Hırsızı öldüremezsiniz. Eğer böyle bir durum söz konusu ise yani vücut bütünlüğünüze, sizin yaşam hakkınıza veya cinselliğinize bir saldırı varsa yukarıda arz ve izah ettiğim TCK maddeleri ve yargıtay içtihatları derlemeleri çerçecesinde yasal savunma hakkınızı kullanıp; ceza almadan hırsızı öldürebilirsiniz.
Unutmayınız ki YAŞAM HAKKI en kutsal haktır.
Bilinçli ve yanlış yönlendirilmeyen toplum olmamız temennilerim ile sizleri selamlıyorum.
Paylaş