Paylaş
Değerli Hürriyet Aile Okurları;
Burada buluştuğumuz ilk gün sizlerle temel konumuzun hukuk olmasından dolayı; “Hukuk Nedir?” sorusunun cevabını birlikte arayalım istedim. Çünkü birçok hukukçuların sitesinde bile bu husus tartışılmaktadır. Bu da konunun tam olarak bilinmediğini göstermektedir.
Çok klasik olarak "Hukuk" kelimesi Arapça bir kelime olan “HAK” kelimesinin çoğulu olarak bilinir. Teknik anlamda ise hukuk “Belirli bir toplumda her türlü ilişkiyi düzenleyen ve uyulmadığı takdirde devlet yaptırımlarına bağlanan kurallar bütünüdür.
Yaptırım (müeyyide) konusunu biraz açacak olursak; hukuk alanında yaptırım kamu gücü ile uygulanır. Hukuka uymayı zorlama, uymayanları cezalandırma ve uyulmadığı durumlardaki zararları en aza indirmek için kullanılır. Hukuk düzenini sağlamayı ve korumayı amaçlayan yaptırımlar gene hukuk düzeninin öngördüğü şekilde yerine getirilir.
Toplumu düzenleyici bazı başka kurallar da vardır. Bunlar örf ve adetler, gelenekler ve dinlerdir. Hukuku bunlardan ayıran özellik devlet tarafından güvenceye alınmış ve aksine davranışların devletin cebri yaptırımlarına sahip olmasıdır. Toplumda genel geçerli olan kurallara hukuk ne kadar uygunsa toplumda hukuktan şikayet bu oranda azalır. (Tabii herkese eşit uygulanması gibi kriterler de söz konusudur.) Bu kuralların hukukta ne kadarı aykırı olarak yer alırsa toplumun hukuktan şikayeti de o oranda çok olur.
Bunu bir örnek ile açıklayacak olursak; çok gündemde olan ve sürekli tartışılan “Zina” ülkemizde geçerli olan diğer hiçbir kuralda hoş görülmez ve yasaklanır. Ancak Türk Hukuku’nda zina bir suç değildir. İki insanın karşılıklı rızası ile cinsel ilişkiye girmesine devlet ceza tayin etmez. Taraflardan bir tanesinin evli olması durumunda eskiden bu suç olarak tanımlanmakta ve karşılığında cezai yaptırım uygulanmakta iken; bugün bu suç olmaktan çıkartılmış ve karşılığında cezai bir müeyyide (yaptırım) söz konusu değildir. Ancak hukukta bu haklı bir boşanma nedeni olarak yer almaktadır. Bu yasa değişikliğinin gerekçesi ise Avrupa Birliği’ne uyum yasalarından kaynaklandığı söylenmektedir. Merak eden olursa diye kısaca bu konunun tarihsel gelişimini de aşağıda sizlerin takdirlerine sunuyorum.
“1926 tarihli eski Türk Ceza Kanunu 440. maddesinde kadınlar, 441. maddesinde de erkekler için “zina suçu”nu düzenliyordu. Fakat kadın için sadece “cinsel ilişkinin” yeterli sayıldığı suç erkek için “kendi ikametinde veya diğer bir yerde başka bir kadınla herkesçe bilinecek surette ve karı-koca gibi yaşama” koşullarına bağlanıyordu!
Anayasa Mahkemesi, bu düzenlemenin eşitliğe aykırı olduğu itirazı üzerine 23 Eylül 1996'da 441. maddeyi iptal etti. Mahkemenin verdiği 1 yıllık sürede yeni düzenleme yapılmayınca zina erkekler için suç olmaktan çıktı. Ancak bu iptal üzerine bu kez zina sadece “kadın suçu” haline gelmişti. Bu eşitsizliğe de itiraz üzerine Anayasa Mahkemesi 23 Haziran 1998'de 440. maddeyi iptal etti.
26 Eylül 2004 yılında kabul edilen Yeni TCK da bu ceza yer almadı. Burada önemli konu şudur.
“Avrupa Birliği, zinanın suç sayılmasının tam üyelik müzakerelerine geçişi etkileyebileceğini duyurdu.”
Acaba kanunları yapanlar bundan etkilendimi???!!!!
Bu hususta lehte ve aleyhte düşünceler olabilir. “Devlet toplumu modernize etmede öncü oldu.” diyenler olabileceği gibi; “Zina suç olmaktan çıkınca haklı boşanma nedeninin ispatlanması çok güçleşti. Eskiden evli olan eş zina yapan eşini ihbar edip polisle baskın yapmak sureti ile zina anında yakalayabiliyordu. Şimdi bunu ispat etmek neredeyse imkansız hale geldi.” diyenler veya sonsuz sayıda farklı eleştiri ve görüşler olabilir. Önemli olan bu görüşler değildir. Elbette bu görüşlerin tamamı kendine göre haklı veya haksız yönler içerebilir. Ama uygulama hepsinden önemlidir. Yani mevcut durum; başınıza gelecek olandır. Bundan dolayı her konuda görüşlere de yer vermeye dikkat ederek özellikle mevcut durumu; yani başınıza geleceği sizlere daha ayrıntılı anlatmaya çalışacağım. Ancak bu yazılarımda yazılı olan bilgiler genel bilgiler olup; her olayda kendisine göre farklı cevaplar olabilecektir. Bu nedenle elimden geldiği kadar özel olayları da bana buradan sormanız ve cevap almanız yönünde bir düzenleme yapmaya karar verdik.
Bu arada tarihin babası Heredot olarak anılır. Benzer şekilde dilden dile dolaşan bir çok hukukçunun ofisinde de görebileceğiniz hukuk ile ilgili sözlerin altında imzası bulunan Molierac isimli bir hukukçu vardır. En ünlü sözü de “Görevimizi yaparken kimseye; ne müvekkile, ne hakime, hele ne iktidara tabiyiz. Bizim aşağımızda kişilerin varlığı iddiasında değiliz. Fakat hiçbir hiyerarşik üstte tanımıyoruz. En kıdemsizin, en kıdemliden veya isim yapmış olandan farkı yoktur. Avukatlar, tarih boyu köle kullanmadılar ama hiçbir zaman efendileri de olmadı.” Yine bu şahsa atfedilen bir söz ile bu günkü yazımı sonlandırmak istiyorum. Az bilinen ama benim çok beğendiğim bir sözdür bu.
“Örf, Adet ve Ananeye göre de; hukuk kurallarına göre de haklıysanız ve hakkınızı mevcut Yargı Sisteminden alamıyorsanızYargı sistemini eleştirmek yerine, hukukçuluğunuzu (ya da hukukçunuzu) yeniden gözden geçirmeniz gerekir.”
En derin sevgi ve saygılarımla,
Paylaş