Paylaş
Çok değerli Hürriyet Aile okurları, bu hafta sizlerden gelen soruların yoğunlaştığı evlilik dışı çocukların hukuki hakları ve babalık davasını anlatmak istiyorum.
Evlilik birlikteliği olmayan çiftlerin ilişkisinden doğan çocuklar evlilik dışı çocuklardır. Burada önemli olan anne ve baba arasında evlilik bağının olup olmadığıdır. Anne ve/veya baba bir başka kişi ile evlilik bağı içerisinde olabileceği gibi hiç evli de olmayabilirler. Yani evli veya bekar bir erkek ile yine evli veya bekar bir bayanın birbirleri ile evli olmadıkları halde ilişkiye girmeleri ve bu ilişkiden doğan çocuklarının varlığı halinde evlilik dışı doğan çocuk söz konusu olur.
Bu arada yazımızda geçecek birkaç kelimenin tanımını yapalım.
Karine: İpucu; belirti; bilinen bir olgudan bilinmeyen bir olgunun (sonucun) çıkarılması.
Kayyum: Belirli bir işin görülmesi ya da bir malın veya malvarlığının yönetilmesi için sulh mahkemesince atanan kişidir. Yani çocuğun menfaatlerini korumakla görevlendirilen kişidir. Genellikle bir avukat olur.
İrat: Gelir
Hemen belirtelim ki böyle bir çocuğun velayeti Türk Medeni Kanunu 337 maddesi gereğince anneye aittir.
Evlilik dışı bir çocuk doğduğunda baba bu çocuğu TANIMA diye tabir dilen hukuki yol ile çocuğun babası hanesine adını yazdırabilir. Bu durumda babalık davasına gerek kalmaz ve çocuğun soybağı belirlenmiş olur.
Tanıma, babanın, nüfus memuruna veya mahkemeye yazılı başvurusu ya da resmî senette veya vasiyetnamesinde yapacağı beyanla olur. Tanıma beyanında bulunan kimse küçük veya kısıtlı ise, veli veya vasisinin de rızası gereklidir. Başka bir erkek ile soybağı bulunan çocuk, bu bağ geçersiz kılınmadıkça tanınamaz. Yani baba hanesinde başka bir erkek varsa önce bu erkek ile çocuğun arasındaki soy bağının ortadan kalkması gerekmektedir. Beyanda bulunulan nüfus memuru, sulh hâkimi, noter veya vasiyetnameyi açan hâkim, tanımayı babanın ve çocuğun kayıtlı bulunduğu nüfus memurluklarına bildirir. Çocuğun kayıtlı bulunduğu nüfus memurluğu da tanımayı çocuğa, anasına, çocuk vesayet altında ise vesayet makamına bildirir. Ancak tanıyan erkek, yanılma, aldatma veya korkutma sebebiyle tanımanın iptalini dava edebilir. İptal davası anaya ve çocuğa karşı açılır. Ana, çocuk ve çocuğun ölümü hâlinde altsoyu, Cumhuriyet savcısı, Hazine ve diğer ilgililer tanımanın iptalini dava edebilirler.
Dava tanıyana, tanıyan ölmüşse mirasçılarına karşı açılır. Tanıyanın dava hakkı, iptal sebebinin öğrenildiği veya korkunun etkisinin ortadan kalktığı tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde tanımanın üzerinden beş yıl geçmekle düşer. İlgililerin dava hakkı, davacının tanımayı ve tanıyanın çocuğun babası olamayacağını öğrendiği tarihten başlayarak bir yıl ve her halde tanımanın üzerinden beş yıl geçmekle düşer.
Çocuğun dava hakkı, ergin olmasından başlayarak bir yıl geçmekle düşer. Yukarıdaki süreler geçtiği hâlde gecikmeyi haklı kılan sebep varsa, sebebin ortadan kalkmasından başlayarak bir ay içinde dava açılabilir.
Peki baba, çocuğun babası olduğunu kabul etmezse ne olur? Tanıma yolu ile çocuğun babasının belirlenmesi ülkemizde nadir olarak uygulanmaktadır. Bunun sebebi genellikle erkeğin çocuğun sorumluluğundan kaçması, toplum baskısından çekinmesi veya evli ise evliliğindeki eşi ile ilişkilerinin bozulması kaygısından kaynaklanmaktadır. İşte bu durumda BABALIK davası kaçınılmaz olmalıdır. Çünkü evlilik dışı doğan çocuğun hiçbir şeyden haberi ve sorumluluğu olmadığı halde haklarının kaybolması adil olmaz.
Babalık davası, çocuk ile baba arasındaki soybağının mahkemece belirlenmesini ana ve çocuk tarafından istenmesidir. Dava babaya, baba ölmüşse mirasçılarına karşı açılır. Burada dikkat edilmesi gereken en önemli husus, babalık davası, Cumhuriyet savcısına ve Hazineye; dava ana tarafından açılmışsa kayyıma; kayyım tarafından açılmışsa anaya bildirilmelidir. Erkeğin, çocuğun doğumundan önceki üçyüzüncü gün ile yüzsekseninci gün arasında ana ile cinsel ilişkide bulunmuş olması, babalığa karine sayılır. Bu sürenin dışında olsa bile fiilî gebe kalma döneminde davalının ana ile cinsel ilişkide bulunduğu tespit edilirse aynı karine geçerli olur. Erkek, çocuğun babası olmasının olanaksızlığını veya bir üçüncü kişinin baba olma olasılığının kendisininkinden daha fazla olduğunu ispatlarsa karine geçerliliğini kaybeder.
Babalık davası, çocuğun doğumundan önce veya sonra açılabilir. Ananın dava hakkı, doğumdan başlayarak bir yıl geçmekle düşer. Çocuğa doğumdan sonra kayyım atanmışsa, çocuk hakkında bir yıllık süre, atamanın kayyıma tebliği tarihinde; hiç kayyım atanmamışsa çocuğun ergin olduğu tarihte işlemeye başlar. Çocuk ile başka bir erkek arasında soybağı ilişkisi varsa, bir yıllık süre bu ilişkinin ortadan kalktığı tarihte işlemeye başlar. Bir yıllık süre geçtikten sonra gecikmeyi haklı kılan sebepler varsa, sebebin ortadan kalkmasından başlayarak bir ay içinde dava açılabilir.
07.02.2012 tarihli resmi gazetede yayınlanan bir anayasa mahkemesi kararı ile bu konulardaki bazı maddeler değişmiş olmakla birlikte şu anda halen bu uygulamaya devam edilmektedir. Yeni uygulama 07.03.2012 tarihinden itibaren başlayacaktır.
Kendi başına doğum yapmış, en önemli maddi manevi ihtiyaçlarının olduğu dönemde anne yalnız bırakılmışsa elbette annenin bu konuda da hakları vardır. Ana, babalık davası ile birlikte veya ayrı olarak baba veya mirasçılarından aşağıdaki giderlerin karşılanmasını isteyebilir:
1. Doğum giderleri,
2. Doğumdan önceki ve sonraki altışar haftalık geçim giderleri,
3. Gebelik ve doğumun gerektirdiği diğer giderler.
Çocuk ölü doğmuş olsa bile hâkim, bu giderlerin karşılanmasına karar verebilir.
Üçüncü kişiler veya sosyal güvenlik kuruluşlarınca anaya yapılan ödemeler, hakkaniyet ölçüsünde tazminattan indirilir.
Ayrıca çocuğun bakımı, eğitimi ve korunması için gerekli giderler ana ve baba tarafından karşılanır. Ana ve babanın bakım borcu, çocuğun ergin olmasına kadar devam eder. Çocuk ergin olduğu halde eğitimi devam ediyorsa, ana ve baba durum ve koşullara göre kendilerinden beklenebilecek ölçüde olmak üzere, eğitimi sona erinceye kadar çocuğa bakmakla yükümlüdürler. Küçüğe fiilen bakan ana veya baba, diğerine karşı çocuk adına nafaka davası açabilir. Ayırt etme gücüne sahip olmayan küçük için gereken hâllerde nafaka davası, atanacak kayyım veya vasi tarafından da açılabilir. Ayırt etme gücüne sahip olan küçük de nafaka davası açabilir.
Nafaka her ay peşin olarak ödenir. Hâkim istem hâlinde, irat biçiminde ödenmesine karar verilen nafakanın gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir.
Evet anneler, buraya dikkat!
Siz istemezseniz ileriki yıllara ait artışlara hakim kendiliğinden karar vermez. Daha sonra tekrar tekrar dava açmak zorunda kalırsınız. Hem boşanma davalarında hem de bu davalarda istenen nafakanın ileriki yıllarda artışı maalesef ülkemizde istenmemektedir. Bunu istemeyi unutmayın.
Babalık davası ile birlikte nafaka istenir ve hâkim, babalık olasılığını kuvvetli bulursa, hükümden önce çocuğun ihtiyaçları için uygun bir nafakaya karar verebilir. Burada da dikkat edin, daha dava sonuçlanmadan nafaka almaya başlayabilirsiniz. Hatta ana ve baba nafaka yükümlülüklerini sürekli olarak ve ısrarla yerine getirmezlerse ya da kaçma hazırlığı içinde bulundukları, mallarını gelişigüzel harcadıkları veya heba ettikleri kabul edilebilirse hâkim, gelecekteki nafaka yükümlülüklerine ilişkin olarak uygun bir güvencenin sağlanmasına veya gerektiğinde diğer önlemlerin alınmasına karar verebilir. Babalık davası açacaklara birde ceza davası açmalarını tavsiye ederim. Türk Ceza Kanunu'nda bununla ilgili bakın ne hükümler var?
Türk Ceza Kanunu Madde 233'e bakalım ne diyor:
(1) Aile hukukundan doğan bakım, eğitim veya destek olma yükümlülüğünü yerine getirmeyen kişi, şikayet üzerine, bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Hamile olduğunu bildiği eşini veya sürekli birlikte yaşadığı ve kendisinden gebe kalmış bulunduğunu bildiği evli olmayan bir kadını çaresiz durumda terk eden kimseye, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir.
Ve son olarak mahkemelerde açtığınız babalık davasında Türk Medeni Kanunu Madde 295’e göre, hakimler kendiliğinden araştırma ilkesi uygularlar. Dahası da var. Kamu düzenine ilişkin hallerde, örneğin babalık davasında, mahkeme, kamu düzeni düşüncesi ile, talepten fazlasına karar verebilir. Bu da Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun kararıdır. Özet olarak her şekilde kanunlar ve mahkemelerdeki hakimler sizin yanınızda.
Anneler çekinmeyin; çocuğunuza ve kendinize sahip çıkın. Hemen harekete geçin hak düşürücü sürelerden dolayı kendinizin ve çocuğunuzun mağdur olmasına sebebiyet vermeyin.
Paylaş