Paylaş
Uzun bir ayrılıktan sonra sizlerle avukatlık mesleği üzerine çok beğendiğim bir mitolojik öykü paylaşarak yüksek müsaadelerinizle avukatların yaptıkları işlerin anlaşılmasını sağlamak istiyorum.
Bir fıkra vardır. Bir adam bir mitingde tüm mitinge katılanların gözleri önünde konuşmacıyı öldürür. Zaten mitingin güvenliğini sağlamak üzere orada olan polisler adamı kelepçeleyip emniyete götürürler. Katil zanlısının yani şüphelinin ifadesini almadan önce adama sorarlar. "Avukat tutma hakkınız var. Siz avukat tutamayacak durumda iseniz devlet size bir avukat görevlendirecektir. İfade verecek misiniz? Yoksa avukat ister misiniz?" Adam kesin kararlı olarak "Elbette avukat istiyorum." der. Polislerin içinden biri bu durumda adama döner ve "Ya arkadaşım binlerce görgü şahidinin önünde konuşmacıyı öldürdün. Avukat ne yapacak?" Adam yine hemen düşünmeden cevaplar. "Ben de onu merak ediyorum. Onun için avukat istiyorum" der.
Şimdi başlangıçta anlatacağımı söylediğim mitolojik hikâyeye gelecek olursak;
İnsanlık, adaletin gerçekleşmesi için savunmanın vazgeçilmez olduğunu en eski çağlarda keşfedip, efsanelerine konu etmiştir. Mitolojide savunma görevini üstlenenler, Zeus’un kızları olan Litai’lermiş. Yargıçlara, “suç işleyenlerin kandırıldıklarını” anlatırlar ve Zeus’tan onları bağışlamasını talep ederlermiş. Bu yüzden, bazı kesimlerce avukatlık mesleğinin ilk temsilcileri olarak kabul edilirler.
Ate; kötü ruhlu, kışkırtıcı, günaha ve suça teşvik edici olduğu için Suç Tanrıçası olan Ate’nin kız kardeşleri olan Litai’ler, hem iyilerin savunucusu, hem de suç ve günah işleyenler adına af dileyiciymişler. Litai’lerin Ate’nin etrafında dönmelerinin nedeni ise onun insanları suça ve günaha teşvik etmesine engel olmakmış.
Çirkin görüntülerinin aksine yüce bir ruhla görev yapan Litai’ler, günümüzde avukatların yaptıkları şeyi yapmışlar, yani insanları suç ve cezanın dehşetinden korumaya, onları savunmaya çalışmışlar.
Şimdi de Homeros’un, ölümsüz eseri İlyada’da Litai’lerin nasıl anlatıldığına bir bakalım.
Gün olur yanılır, suç işler insanlar,
Güzel adaklar, sunularla yalvarırlar,
Kurban yağlarıyla yumuşatırlar tanrıları
Ulu Zeus’un kızlarıdır Litai’ler,
Topal, yüzleri buruşuk, gözleri şaşı,
Koşarlar Suç’un arkasından dertli dertli,
Ama güçlüdür, çevik ayaklıdır suç,
Litai’lerden çok önde koşar,
İnsanlara kötülük ede ede dolaşır yeryüzünü,
Litai’ler ise yetişir, kötülüğü düzeltmeye kalkarlar,
Dinlerler kendilerine saygı gösterenleri,
Onlara yardım ederler canla başla,
Kulak asmayan olursa, yalvarırlar Zeus’a,
Suç takılsın ona, ettiğini bulsun derler.
Peki, bu kadar konuya girmişken bir de adalet tanrıçasının anlamına bakalım. "Kılıç" adaletin verdiği cezaların caydırıcılığını ve gücünü, "Terazi" adaleti ve bunun dengeli bir şekilde dağıtılmasını simgelemekte. "Kadın" ve "Bakire" olması bağımsızlığı ifade etmektedir. Ayrıca kadının gözü bağlıdır. Bu da tarafsızlığını simgelemektedir. Hukukun evrensel ilkelerini simgesel olarak taşıdığı için Themis heykeli adaleti en iyi şekilde ifade ettiği kabul edilmekte ve mitolojide bilinen en az 3 adalet tanrıçası olduğu halde {Dikkat hepsi bayandır. Hanımlar kendinize paye çıkarabilirsiniz. :) } adalet tanrıçası olarak yaygın bir şekilde bu kabul edilmiştir.
Günümüze gelecek olursak; biz avukatlar ilkel dediğimiz bu çağlardaki duruma düşürülmeye bilerek ya da bilmeyerek zorlanmaktayız. Yargıçlara yalvaran duruma. Bu durumu açıklarken sanırım avukatların ne yapması gerektiği ve ne yapabildikleri daha iyi anlaşılacaktır. Bir ceza yargılamasının safahatlarına bir bakalım. Ceza yargılamasında kamu (millet) adına iddia makamı olan bir savcı vardır. Buna karşılık savunma yapan bir avukat. Her iki tarafı da dinleyerek tarafsız ve adil karar verecek bir de hâkim. Savcı iddialarını ve delillerini mahkemeye (hâkim, ya da yargıç ta denir) sunarak sanığın cezalandırılmasını ister. Ama bunun için belirli bir zaman çalışır. İşte buna günümüzde hazırlık soruşturması denmektedir. Hazırlık soruşturması aşamasında savcı soruşturmanın selameti için soruşturmanın gizliliği kararını hâkimden talep ederek alabilir. Artık dosya gizlidir. Ne şüpheli, ne avukatı ne de başka biri dosyayı göremez. Bırakın dosyanın fotokopi yolu ile örneğini almayı, dosyayı incelenemez bile. (Ama ne hikmetse çoğunlukla basında bu dava yasalar gereği yasak olmasına rağmen; boy boy yer alır. Dosya içerisinde taraf olanlara bile gizli olan dosya, dışındakilere açık hale gelir.) Bu soruşturmanın süresi yasalarımızda 6 ay olarak belirlenmiş olmakla beraber, altı ayı geçen soruşturmalarda savcılara karşı bir yaptırım yoktur. Savcı iddianamesini yazıp davayı mahkemeye açtıktan sonra şüphelinin adı sanık olur. Sanık ve avukatı dosyayı artık inceleyebilir ve fotokopi yolu ile örnek alabilir. Savcının sanığı ne ile suçladığı ve hangi aleyhte delillere dayanıldığı bu aşamada öğrenilir. Savcının iddialarına karşılık sanığın lehine olan delillerin toplanmasını avukatı mahkemeden ister. Örneğin suçlanan sanığın suç işlemediğini; bu görüntüyle ispatlamak için bir MOBESE kaydını isteriz. Yanıt gelir. “MOBESE kayıtları 3 ay saklanmakta ve sonra silinerek üzerine yeni kayıt yapılmaktadır.” Hazırlık soruşturması aşamasında savcı delil toplamak maksadı ile herhangi bir telefon operatörüne yazı yazıp; telefon görüşme detaylarını isteyebilir. Ancak avukatın böyle bir yetkisi yoktur. Sizce terazinin bir kefesindeki savcı ile diğer kesesindeki avukat bu durumda dengelenmiş midir?
Mitingde konuşmacıyı öldüren adam; ya konuşmacı ona bir silah doğrulttu ve adam moda tabiri ile canını kurtarabilmek maksadı ile konuşmacıyı öldürdüyse? Ya da konuşmacı adamı ağır bir şekilde tahrik ettiyse. Veya adamın silahı yanlışlıkla ateş alarak konuşmacının ölümü geçekleştiyse. İşte size ilk anda akla gelen adamın cezasız kalmasından tutun da adamın alacağı cezada indirim olabileceği durumlarına birkaç örnek. İşte avukatlar bu şartlarda dahi adalet ararlar. Asla yalvarmazlar. Yalvarmayacaklar da.
Bir de devletin delil toplarken uyması gereken kurallar vardır. Bu kurallara uymadan toplanan deliller özellikle yasak yollarla elde edilen deliller delil olarak kullanılamaz. Örneğin arama kararı olmadan bir kişinin evi aranarak bu evde suç delilleri elde edilmiş ise bu delilleri artık savcılar kullanamazlar. Kullanacak olsalar bile mahkemeler bunu kabul edemezler. Buna genel olarak “Yasak ağacın meyvesi zehirlidir; yenilemez.” denmektedir. Netice olark avukatların her zaman için yapabileceği bir hukuki yardım vardır.
“Görevimizi yaparken “kimseye, ne müvekkile, ne hâkime hele ne iktidara tabiyiz. Bizim aşağımızda kişilerin varlığı iddiasında değiliz. Fakat hiç bir hiyerarşik üst de tanımıyoruz. En kıdemsizin, en kıdemliden veya isim yapmış olandan farkı yoktur. Avukatlar esir kullanmadılar, fakat efendileri de olmadı” sözü ile bu yazıma son veriyorum.
Paylaş