Paylaş
Geçen haftaki yazımızda miras hukuku ile ilgili sizlerden gelen sorulara yanıt vermiştim. İşte bir diğer okurumuzun sorusu:
Okurumuz; “Vasiyetle bir şahıs, tüm malını yasal mirasçıları dışında akraba olmayan birisine bırakmıştır. Bu şahıs atanmış mirasçı mı olur? Vasiyetname alacaklısı mı olur?” şeklinde bir soru sormuş.
Bu soruyu cevaplarken önemli bir konu olduğundan biraz ayrıntılı anlatmak istiyorum. Ancak hemen tekrar şu hususu belirteyim. Böyle teknik detaylardan dolayı mutlaka bu tür sorunlarınızda bir avukat yardımı alınız. Fikir edinmeniz için ve çok rastlanan sorunlardan olduğu için; konu ile ilgili hukukçu ve resmi devlet görevlilerinin dahi çok tereddütte oldukları bir konu olduğundan; biraz teknik dille anlatmam daha doğru olacak.
Bu soru genelde Mirasçı Ataması ile Belirli Mal Bırakma Vasiyeti arasındaki farkın iyi bilinmemesinden haklı olarak sorulmuş bir sorudur. Gerek avukatlar açtıkları davada, gerekse mahkemeler verdikleri kararlarda ve düzenledikleri belgelerde bu ayrıma çok dikkat etmemektedirler.
Örneğin tapu memurları da aradaki farka çok dikkat etmediklerinden mirasçı ataması için yaptığı uygulamayı, lehine belirli mal bırakılan kişiye uygulamakta ya da tam tersi uygulamayı yapmaktadır. Aslında bu husus Tapu Sicil Tüzüğünün 21. maddesinin a ve b fıkralarında ayrı ayrı izah edilmişse de maalesef bu ayrıma pek dikkat edilmemektedir.
TÜRK MEDENİ KANUNU Madde 516/I’ e göre “ Miras bırakan, mirasının tamamı ya da belli bir oranı için bir veya birden çok kişiyi mirasçı atayabilir” hükmünü amirdir. Buna göre ölüme bağlı bir tasarrufla, miras bırakan terekesinin tamamı ya da belirli bir kesiri için, bir veya birden fazla kişiyi hak sahibi yaparsa bu halde mirasçı ataması yapılmış olur. Atanmış mirasçı (mansup mirasçı), miras bırakanın külli halefidir. Yani kanuni mirasçılarla durumu aynıdır. Atanan mirasçı, mirası, miras bırakanın ölüm anında kendiliğinden iktisap eder. Taşınmaz malların mülkiyetinin iktisabının, tescilden önce gerçekleştiği istisnai halleri gösteren TÜRK MEDENİ KANUNU Madde 705’ de yazılı, tescilsiz iktisap, miras bırakanın ölümü ile atanan mirasçı için de aynıdır.
Atanan mirasçı vasiyetin açılması ve kesinleşmesiyle birlikte hâkimden kendisine mirasçılık belgesi verilmesini isteyebilir. Miras bırakanın hem borçlarından sorumludur hem de tüm mal varlığına (terekesine) payı oranında ortaktır. Miras şirketinin ortaklarından biridir. Sahibi olduğu mülkiyet hakkı diğer atanmış ya da kanuni mirasçılarla birlikte payı oranında iştirak halindedir. Örneğin miras bırakan vasiyetnameyle bir kişiyi mirasının ¼’ü oranında mirasçı olmak üzere atamışsa bu halde mirasçı ataması mevcuttur. Yargıtay kararlarına göre miras bırakan vasiyetnameyle tüm mal varlığını bir kişiye bıraktığını vasiyet ediyorsa bu halde de mirasçı ataması mevcuttur.
TÜRK MEDENİ KANUNU Madde 517/1’e göre “ Miras bırakan, bir kimseye onu mirasçı atamaksızın belirli mal bırakma yoluyla kazandırmada bulunabilir” hükmünü amirdir. Buna göre lehine belirli mal vasiyet edilen kişi miras bırakanın cüz’i halefidir. Miras bırakanın kendisine vasiyet ettiği şeyi alabilmek için alacak hakkına sahiptir. Miras bırakanın borçlarından sorumlu değildir. Miras şirketine ortak olmadığı gibi edineceği mülkiyet vasiyetin durumuna göre ya tam mülkiyet ya da müşterek mülkiyet olacaktır. Vasiyet lehdarı lehine vasiyet edilen şeye ilişkin, vasiyet borçlularından, vasiyet borcunun yerine getirilmesine ilişkin bir alacak hakkı sahibidir.
Dolayısıyla mirasçı atanan kişiler gibi miras bırakanın ölümü anında değil, vasiyet borçlularının bu borcu ifa ettikleri anda yani taşınırlarda teslim, taşınmaz mallarda tescil anında vasiyet edilen şeyin mülkiyetini iktisap eder. Borç ifa edilinceye kadar vasiyet alacaklısı olarak sadece bu borcun yerine getirilmesini vasiyet borçlularından istemek hakkı mevcuttur. Bu husus TÜRK MEDENİ KANUNU Madde 600/I’ de açıkça ifade edilmiştir. Yargıtay vermiş olduğu kararlarda, bu hususu net bir şekilde vurgulamış, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü vermiş olduğu muktezalarda uygulamanın bu şekilde yapılması gerektiğini bildirmiştir. Belirli mal bırakmaya örnek göstermek gerekirse; miras bırakan Konya’daki dairemi Ahmet’e ya vasiyet ediyorum diyorsa ya da Konya’daki dairemin yarısını Ahmet’e vasiyet ediyorum diyorsa bu durum da belirli mal vasiyeti mevcuttur.
Atanmış mirasçı adına tescildeki sorunlar:
Yukarıdaki tanımlardan net bir şekilde anlaşılacağı gibi mirasçı atanmasında atanan mirasçı aynen kanuni mirasçılar gibidir. Dolayısıyla mirasçı atanmasında vasiyeti açan ve kesinleştiren mahkeme atanan mirasçıyı da miras payı oranında miras şirketine ortak edecek şekilde tüm mirasçıları (atanmış ve kanuni) ve paylarını gösterir şekilde mirasçılık belgesi düzenlemelidir. Yargıtay kararları bu yönde olmasına rağmen maalesef mahkemelerce atanmış mirasçıya “Mirasçılık Belgesi” adı altında bir belge verilmekte ve bu belgede sadece atanmış mirasçının ekli bulunan vasiyetname gereğince mirasçı olduğu belirtilmektedir.
Çoğu zaman mahkemelerce atanmış mirasçılarla kanuni mirasçıları ve miras paylarını gösteren Mirasçılık Belgesi düzenlenmediğinden, bu eksiklik uygulamada, tapu sicil müdürlüğünce yukarıda vurguladığımız gibi düzenlenmiş Mirasçılık Belgesi, Tüzüğün 21. maddesine göre yazılmış yazı, vasiyetname ve murise ait kanuni mirasçıları gösterir veraset belgesi birlikte alınarak miras payları belirlenmekte ve tescil işlemi yapılmak suretiyle giderilmektedir. Miras paylarını belirleme görevi tapu memurlarında olmadığından bu tip taleplerde Tapu Sicil Tüzüğü’nün 21/a. Maddesinde istenen veraset belgesi mahkemece verilmemiş bile olsa, en azından atanmış mirasçılar ve kanuni mirasçıları ve miras paylarını gösterir mahiyette mahkemece verilmiş Mirasçılık Belgesi aranması gerekmektedir. Ancak miras bırakan tüm mal varlığını atadığı mirasçı ya da mirasçılara bırakmış ve vasiyetnamenin kesinleşmesi sebebiyle atanmış mirasçı ya da mirasçılara murisin tüm malvarlığının sadece atanan mirasçılara kaldığı yönünde bir Mirasçılık Belgesi verilmesi halinde bu belgeyle birlikte diğer belgelerinde alınması suretiyle talebin karşılanması gerekmektedir.
Atanmış mirasçılarla yasal mirasçıların belli paylarla mirasa ortak olmaları halinde tüm mirasçıları ve paylarını gösterir mahiyette mirasçılık belgesi (veraset belgesi) verilmesi gerektiği, hatta tüm miras tek atanmış mirasçıya bile kalsa tek kanuni mirasçı için düzenlenen veraset belgesi ya da benzer bir Mirasçılık Belgesi (murisin nüfus kaydını, ölüm tarihini, hangi şekilde atanmış mirasçının mirasçı olduğunu gösterir) düzenlenmesinin sağlanması gerektiği hususuna dikkat edilmelidir.
Belirli mal bırakma vasiyeti:
Belirli mal vasiyetinde, vasiyet edilen taşınmaz mallar yönünden yapılacak tescil isteminin ne şekilde karşılanacağı Tapu Sicil Tüzüğünün 21. maddesinin b fıkrasında “İstem, lehine vasiyet edilen tarafından yapılırsa hâkim tarafından tescil için yazılan yazı ile birlikte tenfiz kararı ve vasiyetnamenin onaylı bir örneği” verilmesi gerektiği belirtilmiştir.
Buradaki tenfiz kararının tescil hükmünü içermesi gerektiğine şüphe yoktur. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 13.2.1991 tarih 648-65 sayılı kararıyla, tescil hükmünü içermeyen bir tenfiz kararının, sadece vasiyet borçlularının, bu borcu yerine getirmeleri gerektiğini gösteren bir tespit kararı niteliğinde olduğu, böyle bir kararın eda kararı niteliğinde olmadığı kararını vermiştir.
Yukarıda açıklandığı üzere lehine belirli mal vasiyet edilen kişi sadece lehine vasiyet edilen şeyi istemek üzere bir alacak hakkına sahiptir. Bu husus Türk Medeni Kanunu 600. maddesinde açıkça ifade edilmiştir. Buna göre vasiyetname kesinleştikten sonra lehine vasiyet edilen kişi vasiyet edilen şeyin kendisine verilmesini vasiyet borçlularından ister. Ancak bu hak murisin öldüğü anda hayatta olan lehine vasiyet edilene ait bir hak olup, muristen önce ölmesi halinde böyle bir hak mevcut olamaz. Murisin ölümünden sonra vefat eden vasiyet lehdarı yerine bu kişinin mirasçıları vasiyet edilen şeyin verilmesini vasiyet borçlusundan isteyebilirler.
Vasiyet borçlusunun kim olduğu, TÜRK MEDENİ KANUNU Madde 600 ve Madde 552/b.4’ de belirtilmiştir. Vasiyetname ile miras bırakan vasiyeti yerine getirmek üzere bir görev-li atarsa vasiyet borçlusu, vasiyeti yerine getirme görevlisi, miras bırakan vasiyetnamesi ile vasiyet borçlusu olarak bir veya daha fazla kanuni veya atanmış mirasçısını belirlemişse vasiyet borçlusu, bu kanuni veya atanmış mirasçılar olacaktır. Bazı durumlarda vasiyet borçlusunun kim olacağı vasiyetin niteliğinden anlaşılır. Örneğin alt vasiyette vasiyet borçlusu kendisine alt vasiyet yükümü ile vasiyet yapılmış olan vasiyet alacaklısıdır. Yukarıda sayılanlardan hiç biri yoksa vasiyet borçlusu kanuni ve atanmış mirasçılardır.
Vasiyet borcu miras bırakanın ölümü anında doğar, kanuni ya da atanmış mirasçıların mirası kabul etmesi ya da ret hakkının düşmesi ile muaccel olur. Ancak, vasiyet borcu geciktirici şarta bağlanmış ise, o takdirde borç geciktirici şartın gerçekleşmesi anında doğar. Vasiyeti tenfiz memurunun atanmış olması halinde ise borç vasiyeti tenfiz memurunun görevi kabul etmesiyle muaccel hale gelir.
Vasiyet alacaklarında zamanaşımı TÜRK MEDENİ KANUNU Madde 602’ de düzenlenmiştir. Buna göre, vasiyet alacaklısının vasiyet edilen şeyi istemek için dava hakkı, ölüme bağlı kazandırmayı öğrendiği veya vasiyet borcu daha sonra muaccel olacaksa muaccel olduğu tarihten itibaren 10 yıl geçmekle zaman aşımına uğrayacaktır. Yani borç muaccel olduktan sonra 10 yıl içinde vasiyet edilen şeyin kendisine verilmesini istemeyen lehtar 10 yıl sonra böyle bir talepte bulunursa vasiyet borçluları zamanaşımı geçtiğinden bahisle vasiyet edilen şeyi vermeyebileceklerdir.
Lehine vasiyet edilen kişi adına tescil hükmünü içermeyen bir tenfiz kararına istinaden, muris adına kayıtlı taşınmaz mal TAPU SİCİL TÜZÜĞÜ 21/b. Maddesinde yazılı belgeler olsa dahi lehine vasiyet edilen kişi adına tescil edilemez. Tescil hükmü varsa vasiyet edilenin talebi ve TAPU SİCİL TÜZÜĞÜ 21/b maddede bahsi geçen belgelerin ibrazı ile tescil işlemi yapılabilir.
Tescil hükmünü içermeyen tenfiz kararları tespit kararı niteliğinde olduğundan lehine vasiyet yapılanın talebiyle hiçbir işlem yapılamaz. Ancak yukarıda yazılı vasiyet borçlularının (öncelikle varsa tenfiz memuru yoksa kanuni ve atanmış mirasçıların hepsinin) talebinin alınması ve TAPU SİCİL TÜZÜĞÜ 21/b. Maddede yazılı belgelerin alınması gerekmektedir. Bunun sağlanamaması halinde vasiyet alacaklısı vasiyet borçluları aleyhine tescil davası açarak (eda davası) vasiyet edilen taşınmazın mülkiyetine kavuşabilir. Aksi halde tescil hükmünü içermeyen bir tenfiz kararıyla ya da vasiyetnamenin kesinleştirilmesine ilişkin karara istinaden, sadece vasiyet lehtarının talebi alınarak (vasiyet borçlularının talebi alınmadan) vasiyetnameye dayalı tescil yapılması halinde hukuki dayanağı olmayan bir tescil yani yolsuz tescil gerçekleştirilmiş olacaktır.
Çok değerli okurlar önümüzdeki haftaki yazım sadece miras konusu ile ilgili değil hukuka ait olmak üzere sizin soru, yorum ve önerilerinize göre belirlenecektir.
Her şeyin dilediğinizce olacağı bir hafta geçirmenizi dileyerek en derin sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Av. Yüksel YANGEL
Paylaş