Paylaş
Sosyal medyada bana yöneltilen en sık yorumlardan birisi “Hep yapmamamız gerekenleri yazıyorsunuz, bir de yapmamız gerekenleri yazsanız” oluyor. Bugün bu konuyu paylaşacağız.
Çocukların hasta olmaması için ne yapmak lazım? Herkesin aklında bu soru… Ne verirsem çocuğum daha az hasta olur, hastalığı daha kolay atlatır? Şifalı bitkiler, şifalı gıdalar… Ekranlarda pek çok tarifler ve bunları sanki bitkiler hiç zararsızmış gibi rahatça çocuğuna veren anneler babalar...
Ben sizlere farklı bir bakış açısı sunuyorum. Çocuğunuzu bir şey vererek iyi edemezsiniz. Bozulmuş bir bağışıklığı şifalı bitkilerle, özel gıda karışımları ile düzeltemezsiniz. Önce bozmayın, düzeltmenize gerek kalmasın. Bu en ucuz tedavi şeklidir.
Neden “bir şey yapmasak” ya da bir başka deyişle “yanlış yaptıklarımızı yapmasak” beden kendiliğinde düzelir? Bunu anlamak için öncelikle bağışıklık sisteminin mukozadan başladığını bilmemiz lazım. Mukoza bedenin cilt dışında kalan alanlarının dış ortama açıldığı zardır. Ağzımızı, burnumuzu, boğazımızı, akciğerler de dahil, bütün solunum sisteminin içini kaplayan zara mukoza denir. Bu zar bedeni ve iç organları dış ortamdan ve oradan gelecek mikrop vb. saldırılardan koruyan bir duvar gibi çalışır. Bu zarda içeri zararlı mikropların girmesini engelleyen askerler gibi sağlıklı dost mikroplar vardır. Bu dost mikroplar çok narin, naif bir yapıya sahiptir, kolay zedelenir ve ölürler. Siz o zarı yanlış yaptıklarınız ile bozmaz, yıkmazsanız çocuğunuzun bağışıklığını yükseltmek için çabalamanıza gerek kalmaz, çünkü o zaten sağlam kalır.
Bağışıklık sisteminin ilk ve en temel elemanı, mukoza yani bedenimizi saldırganlardan koruyan dış duvarı ve bunun bekçileri olan sağlıklı dost bakteriler yani flora yani koruyucu askerlerimizdir. Bunlar bir duvar gibi bizi korur. Bu duvar ne kadar sağlam olursa ve askerler ne kadar çok olursa içeri saldırgan, hasta edici mikropların girmesi o kadar zor olur. Mikrop içeri girmeyince onu vücuttan atmamıza da gerek kalmaz, hastalığı tedavi etmemize de ve herhangi “bir şey” yapmamıza da…
Peki savunma duvarını ne bozar, askerleri ne öldürür? Solunum sistemini boydan boya saran, mukoza denilen koruyucu dış duvarı yarık, çatlak gibi zedeleyen ve sağlıklı koruyucu dost askerleri-flora bakterilerini- en çok öldüren şeylerin başında mide asidi gelir. Mide asidi normalde mideye giren gıdaları hazmetmek için vardır. Bu asit Hidroklorik asit (HCl) yapısındadır. Halk dilinde Kezzap olarak bilinir. Mide öz suyunda olan bu asit, yani hidroklorik asit, mideye bir gıda gider gitmez salgılanmaya başlar. Gıdanın az ya da çok olması fark etmez, gıdayı hazmetmek için asit illa ki salgılanır. Bu mide asidi midede kalmak üzere tasarlanmıştır. Mide zarını bu asitten koruyacak özel bir tabakası vardır, bu asit midede durduğu müddetçe mideye zarar vermez. Ama solunum sistemi zarının böyle bir koruyucu tabakası yoktur. Ve mide içinde kalması gereken hidroklorik asidin de solunum sisteminde yeri yoktur normalde. Zaten bütün sorun da burada başlar; mide içeriğinin midede durmayıp yemek borusundan yukarı, ağıza, boğaza, hatta buruna ve akciğerlere kaçması durumunda. Bu yaşanan duruma Reflü denir. Günümüzdeki yaşam tarzı sonucu her 4 kişiden birinde Reflü varlığı bildirilmektedir ve Reflü çocuklukta başlar.
Reflüde görülen mide asidi-hidroklorik asit içerikli hazım sıvısı midede durmayıp boğaza, buruna, akciğerlere kaçarsa ne olur? Bu asit nasıl cildimize değse yakacağı gibi solunum sistemini de yakar. Duvar hasar görür. Üzerinde çatlaklar, yarıklar oluşur, yapısı bozulur. Bedenimizi dış saldırganlardan, mikroplardan koruyacak olan duvar hasarlanmıştır. Üzerindeki askerler, hassas flora bakterileri, ölmüştür. Savunma sistemi daha ilk yerden çökmüştür. Her tür mikrop kolayca içeri girip bizi hasta edebilir hale gelmişizdir. Nasıl ki yanık bir deri hassas, kolay kanayan, sarı iltihaplı olursa aynı şekilde yanan solunum duvarının üzeri de iltihapla kaplanır. Beyaz noktalı bademcik iltihapları, yüksek ateş, geçmeyen geniz akıntısı, burun tıkanıklıkları ile seyreden sinüzit, orta kulak iltihapları, boğulur tarzda kalın sesli öksürükler (Krup) ve hatta artık çocuklu evlerde sık sık görmeye alıştığımız nefes açıcı buharlara gereksinim duyan, tekrarlayan astım bronşit atakları gelişir. Duvar-Solunum zarı artık mikropları ve alerji yapıcı maddeleri dışarıda tutamamaktadır.
Mucize değil; çocuklarda midedeki asidi artıran, mide başını gevşeten ve midedeki asidin solunum sistemine kaçmasına neden olan şeyleri yapmazsanız, çocuğunuz mikrop kapmaz, hasta olmaz. Bütün sınıf kırılır hastalıktan sizinkine bulaşmaz; evde herkes gripten yıkılır, sizin çocuğunuza mikrop geçmez. Çünkü onun burun-ağız-akciğer mukoza zarı sağlamdır, geçilmez bir savunma duvarı vardır, mikroplar o duvara çarpıp geri döner. Dediklerimi yapan hasta aileleri aynı bu cümle ile ifade ediyorlar kendilerini. “Evde hepimiz gripten yatağa düştük, anne baba, büyük kardeş, küçük çocuğuma bulaşmadı” Bulaşmadı çünkü ona alerjisi var, kolay hastalanıyor diye özel bir beslenme planı uyguluyoruz. Dış duvar mide asidi ile delik deşik değil; o kadar sağlam ki mikrop içeri giremiyor.
Peki alerjisi olan astım atakları yaşayan bu çocukları duvar gibi sağlam bir bağışıklığa kavuşturan, “sağlıklı” kabul edilen ama yine de neredeyse her gün “okul mikrobu” diye kabul edilen hastalıkları yaşayan sınıftaki diğer çocuklardan ayıran nedir? Yedikleri bir şey değil! Yemedikleri şeyler…
Şimdi ilk başta uygulaması zor olan ancak yapmayı başarırsanız sizin de “evde sınıfta herkes hasta benim çocuğuma bulaşmıyor” dedirtecek önlemleri paylaşacağım. Sosyal medya hesaplarımda sıklıkla paylaştığım bu önerileri bana hiç muayeneye gelmeden yapıp, çocuğunu iyi eden hastalar olduğunu görüyorum. Siz de yapın sonucu görün.
Bu gıdalar çocuk midesinde aşırı asit oluşumu ve mide başı gevşemesi ile sonuçlanıp, hiç alerjik olmayan bir çocukta da SESSİZ REFLÜ yapıp solunum yolu hastalıklarına neden olabilir. Şimdi “Okul mikrobu” demeyin, çocuğunuzun neler yediğini gözünüzün önünden geçirin.
Bunları yapmayın, çocuğunuz hasta olmasın.
Paylaş