Paylaş
Yirminci yüzyılın salgın hastalığı olarak kabul edilen alerjinin birçok çocukta görülen tipik bir seyri olduğunu biliyor muydunuz? Tıpta buna “Doğal öykü” adı veriliyor.
Alerjinin, hiçbir şey yapılmadığında gittiği doğal bir yolu var. "Alerji bir kez vücuda girdikten sonra çocukları neler bekliyor? Alerjiye teslim mi olmalıyız yoksa bu doğal öyküyü değiştirmenin bir yolu var mı?" sorularına bilimin geldiği noktadan ışık tutmak adına, birazdan “Çocuklar ve Alerji” kitabımdan alınmış bir hikaye göreceksiniz. Alerjik birçok çocuk ve aile tarafından paylaşılan bu öyküde kendinizden bir şeyler bulmanız mümkün. Bulduğunuz noktada hikayeyi değiştirme şansınız var demektir. Nasıl derseniz, yazının sonunda her aşamada neler yapılabileceğine dair önerilerim olacak. İyi okumalar.
Öykümüz son derece sağlıklı bir gebelikle başlar. Annemizin geçmişinde çocukken geçirdiği, ancak zamanla yakınmaların kaybolduğu bir alerjik astım bronşit öyküsü vardır. Gebeliğin 40. haftasında tıbbi zorunluluktan dolayı sezaryenle doğum kararı verilir. 3.000 gram ağırlığında sağlıklı bir kız bebek dünyaya gelir. Ameliyathane koşullarında tamamen mikropsuz bir ortamda dünyaya gelen bebek, ameliyatın etkisiyle anne sütü gelmediğinden 1-2 gün inek sütünden üretilmiş bebek mamasıyla beslenmek zorunda kalır. Bir süre sonra annenin sütü gelir ve mama kesilir. Bebeğimiz yeni evine gelir.
Anne babası, kış aylarında dünyaya gelen bebeğimizin üşümesini önlemek için evin neredeyse her odasına halı koymuştur. Sigara bağımlısı olan baba, sigarayı bebeğin bulunmadığı başka bir odada camdan sarkarak veya mutfakta aspiratör altında içmektedir. Anne dört ay sonra çalışmaya başlamak zorunda kalır. Zorunlu ayrılığın yaşandığı bu süreçte anne sütünü sağarak eve bırakır, ancak süt miktarı yeterli olmadığından mama mecburen tekrar devreye sokulur. Bebek uykuya dalmak için anneyi emme alışkanlığı geliştirdiğinden, bu ayrılık sürecinde onu sakinleştirmek için yalancı memeye başvurulur. Meme her yere düştüğünde çamaşır suyu içeren suyla temizlenir. Anne çocukken alerjik astım bronşit geçirdiğinden bebeğini alerjiden korumak adına ev tozuna teması azaltmak için yerleri sık sık çamaşır suyuyla dezenfekte eder. Bebek 5 aylık olmuştur.
Anne baba ilk kez o zaman yanaklarında pütür pütür ele gelen bir kuruma, kızarma fark eder. Bu alevli durum bir süre sonra kendiliğinden geçer, ancak genel anlamda cilt kuruluğu ve kaşıntı hali devam eder. Bebeğimiz 3 yaşına kadar evde bakılır. 3 yaşına geldiğinde zorunlu olarak kreşe gönderilir. (O güne kadar sebze çorbası, meyve püresi ile katıksız ve saf beslenen çocuk, kreşte ilk kez çikolata ve kakaolu gıdalarla tanışır.) Bu yaşa kadar hiç hasta olmamış, gayet sağlıklı olan çocuğumuz 15 günde bir nezle olmaya başlar. Bu nezleler beyaz burun akıntısı, burun tıkanıklığıyla birkaç gün seyrettikten sonra gece sabaha karşı artan öksürük krizleri, ses kısıklığı, köpek havlaması tarzında kaba ses ve hırıltılara çevirir. Gece krizlerini atlatmak için acil servislere başvurulur. Hastanede rahatlatıcı buhar tedavileri uygulanır. Bu krizler bir şekilde atlatılır, ancak yeni bir nezleyle tekrar aynı durum gelişir.
Bir süre sonra gribal hastalıklar antibiyotiksiz geçmemeye, uzamaya başlar. Eve nefes açıcı buhar veren bir makine alınır ve her hastalandığında buhar aile tarafından uygulanır. İlk kez bu dönemde çocuğun alerjik astım bronşit olabileceği hekimler tarafından dile getirilir ve alerjiyi araştırılma gereği duyulur. Yaklaşık 3,5 yaşında çocuğumuza alerji deri testi yapılır ve ev tozu akarına alerjisi olduğu tespit edilir. Buhar tedavilerine devam edilir ancak ne zaman buhar veya sprey ilaçlar kesilse, çocukta yeniden alevlenmeler gözlenir. Birçok kaynaktan alerjinin, büyüdükçe geçeceğini duymuş olan ailenin kafasında, ilk kez alerjinin bekleyerek geçip geçmeyeceği konusunda soru işaretleri oluşur ve arayış başlar.
Çocuk 3.5 yaşına geldiğinde ev tozu alerjisine bağlı astım teşhisi almadan önce bu bebeğimiz için neler yapabilirdik, teşhisten sonra neler yapılabilir birlikte görelim.
Sevgili anne babalar, hikayenin neresinde olursanız olun, her zaman gidişatı geri döndürmek adına bir şeyler yapabileceğinizi unutmayın. Yeter ki, durumu kabul edip, gerekeni yapacak cesareti ve basireti gösterebilin.
Alerji tedavisinde yol uzun ve zordur. En zoru da hastalığı kabul etmektir. Ama bir kez kabul ettiğinizde, gerekeni yaparsınız ve gerisi kendiliğinden gelir. Son olarak, alerjinin kökten çözümü adına tüm dünyada yaygın olarak kullanılan Dilaltı aşı tedavisinin, tablet formlarının ülkemizde kullanıma girdiği müjdesini sizlerle paylaşmak isterim.
Paylaş