Paylaş
Yakın zamanda İngiliz haber kanalı BBC’de çocuk sağlığı üzerine çok önemli bir haber gündeme geldi. “Kaygılı jenerasyon” başlığı altında yayınlanan haberde çocuklarda huzursuzluk, gerginlik, korku dolu düşünceler ile beraber kalp çarpıntısı, aşırı terleme gibi belirtilerin gelişebileceği dile getiriliyor. İngiltere’de 5 -19 yaş arası çocuklarda yüzde 7.2 oranında tespit edilen teşhis konulmuş anksiyete ve kaygı halinin yaş ilerledikçe arttığı bildiriliyor. Tüm dünyada artış trendine giren bu durumda, teşhis konulmamış, dile getirilmemiş olanları da hesaba kattığımızda bu oranların çok daha artacağı kesindir.
• Yaşı gelmesine rağmen hala kendi yatağında yatamayan, anne baba ile uyuyabilen çocuklar
• Hastalık korkusu yaşayan, yaşam ile ilgili kaygısını devamlı “ben hasta mıyım” diye sorarak dile getiren çocuklar
• Okula gitmek istemeyen, istemediğini “karın ağrısı” ile ifade eden çocuklar
• “Yemek seçen” çocuklar.
Çocuk sağlığı beyinden vücuda bir bütün teşkil eder, etmelidir de. Gerek anne baba bazında gerekse çocuk doktorları bazında bu farkındalık önemlidir. Beyin vücuda etki eder. Çocuğun ateşi çıktı, öksürüyor diye sadece okuldaki mikrop kaynaklarına eğilmek, asıl problemi gözden kaçırmakla sonuçlanabilir. Çocuklarda ağız kokusu, gece diş gıcırdatma, ses kısıklığı, seste çatallanma, gece huzursuzluğu, oradan oraya devamlı dönerek hareketli uyku, kusmaya meyilli olma, ağlayarak kendini kusturabilme, iştahsızlık, “yemek seçme” fark edilmeli, normal kabul edilmemelidir. Örnek verecek olursak; pek çok anne babaya sorduğumda çocuğunuz iştahsız mı diye, hayır ama yemek seçiyor cevabını alıyorum. Yani çocuk sevdiği şeyleri yiyor. Bu da demektir ki aç olduğu için yemiyor, keyif almak için yiyor. Keyif almak için yemek gerçek iştah değildir. Hatta stres ifadesidir. Çocuk aç olduğunda önüne ne konursa yiyebilmelidir. İştah budur. Açlık ve gerçek iştah yemek seçmez. Eğer çocuk sevdiği şeyi önüne koymadığınızda yemek yemeyi reddediyorsa, gerçek anlamda acıkmıyor demektir ki bu bir tür iştahsızlıktır. İştahsızlık, yukarıda beraberinde saydığım ve çoğu zaman normal kabul edilen pek çok belirti ile birlikte fark edilmemiş çocuk reflüsünün en önemli işaretlerindendir.
Söylemek istediğim ufak tefek belirtilerin farkına varmak, çocuk bünyesinde ters giden ve onun sık hasta olması ile sonuçlanan süreci aydınlatma yolunda işe yarayabilir. Gözlem önemlidir. Anne babalar çocuklarını yakından gözlemeli ve gerçekte içlerinden yanlış olduğunu bildikleri şeyleri, dış çevre baskısı ile normal olarak kabul etmemelidirler.
Çocuklarda kötü beslenmeden sonra, alerjik hastalıkların kötüleşmesi ve sık hastalanma yönünde ele alınan en önemli ikinci neden stres, anksiyete ve kaygı halidir. Bu durumun nasıl sık hastalanma ile sonuçlanabileceği ise 3 ayrı mekanizma ile izah edilebilir.
Birincisi ve alerjik çocuklar için en önemlisi; kaygı ve korkunun vücutta yaygın olarak stres hormonları ve bunların içinde de alerjiye neden olan en baş kimyasal diyebileceğimiz histamin salgılatıyor olmasıdır. Halk arasında dile getirilen “Strese bağlı kurdeşen dökülmesi” hali, bu bağlantı üzerinden çıkmıştır. Kurdeşen benzeri, şiş, ödemli, kızarık dokular cilt dışında da özellikle solunum sisteminde gelişebilir. Örneğin, erişkinlerde daha yaygın olarak dile getirilen astımın stres ile kötüleşmesi halinin bir nedeni budur. Özet olarak; çocuklarda vücutta genel kaygı ve stres halinin yol açtığı, serbest dolaşan histamin alerjik hastalıkların kötüleşmesi ile sonuçlanabilmektedir.
Stresten hastalığa götüren bir diğer mekanizma, mide üzerinden gerçekleşir. Psikosomatik, diğer bir deyişle beynin, psikolojinin vücuda etki ederek hastalık yarattığı durumların başında mide problemleri ve reflü gelir. Reflü, mide içeriğinin yutma borusundan yukarı çıkması halidir. Eğer reflü boğaza kadar çıkıyorsa, ki bu en sık ses kısıklığı ile kendini belli eder, mide asidi solunum sistemine kaçıyor demektir. İşte gerek çocuklarda gerekse erişkinlerde, temel reflü mekanizması üzerinden, bütün problemler bu noktada başlar. Mide asidi olmaması gereken bir yerde, solunum sistemindedir. Yakıcı mide asidi solunum sisteminde, boğazda bulunan flora dediğimiz mikrop topluluğunda bir dengesizlik yaratır. Boğaz ve burun florasında bulunan sağlıklı dost mikroplar, hastalık yapıcı mikropları normalde baskı altında tutar. Hastalık yapıcılara kıyasla mide asidine çok daha fazla duyarlı olan bu dost koruyucu mikroplar hemen ölürler. Ve sonuç olarak ortalık hastalık yapıcılara kalır ki ateş, burun akıntısı, burun tıkanıklığı, öksürük, hırıltı, ses kalınlaşması dışarıdan alınan virüs gibi bir mikrop ile değil çocuğun kendi mikrobunun aktivite kazanması sonucu gelişir.
Üçüncü bir katkı mekanizması olarak, kaygı ile salgılanan en baş stres hormonu kortizon, mide zarını zayıflatır ve sindirim sisteminde hızla erozyona zemin hazırlar. Yemek borusundaki tahriş, erozyon, solunum sisteminde bazı refleks arkları harekete geçirir ki, bu refleksin sonucu olarak çocukta bronş spazmı, diğer bir deyişle astım atağı başlar.
İngiltere’den yapılan bu yayınla, https://www.bbc.com/news/topics, bizler de genel olarak toplumumuza ve en küçük toplum olan kendi ailemize bu gözle bakmayı ihmal etmemeliyiz. Günümüzde çocuklarda anksiyete, kaygı kaynağı olabilecek pek çok alan vardır. Küçük yaşta çocuk erişimine girmiş telefonlar, göz ucuyla bile bakıldığında etki edebilecek ailenin izlediği televizyon “reality” şovları, sosyal medya, güzel ve beğenilir olma baskısı, okul yarışındaki başarı baskısı, hatta anne babaların bile içinde boğulduğu internetteki sağlık bilgisi çöplüğü, kendi hastalığı için araştırma yapan bir çocukta kaygı nedeni olabilir.
Çocuk sağlığında bedeni bozan kötü beslenme, kakaolu gıdalar, hazır paketli gıdalar yanında beyin sağlığını bozan bu yaşam alanlarına da eğilmek bütüncül tedavileri beraberinde getirecektir.
Paylaş