Paylaş
Bugün sizlerle “Çocuklar ve Alerji” kitabımdan, anne babaların geçmeyen öksürüğü olan çocuklarına adım adım teşhis koyabilmesi için yer alan “Öksürükten Teşhise” adlı bölümü paylaşacağım.
Aşağıda yer alan hikayede hepiniz kendinizden bir parça bulacaksınız. Daha sonra da o parçanın teşhisini. Alerji testlerle, ama hastalık muayenede öykü ile tanınır. Bu tanı yöntemi biz çocuk alerji uzmanlarının muayene sırasında kullandığı bütün dünyada geçerli bir yöntemdir. Daha hiç test yapmadan bir çocuk alerji uzmanı size çocuğunuzda şu “Hastalık” var diyebilir. Hastalığın “Alerjik” olup olmadığına dair adının konması, daha sonraki testlere bırakılır. Unutmayalım ki, teşhis tedavinin yüzde 50’sidir. Çocuğunuza ilk teşhisi koyacak olan ve doğru tedavi adresine götürecek olan da siz olmalısınız. Şimdi hep beraber adım adım öyküden teşhise ilerleyelim.
Geçmeyen öksürük krizleriyle çocuk alerjisi uzmanına başvurduğunda beş yaşında olan hastamızın doğumdan sonraki ilk aylarında yanaklarında pütür pütür döküntüler fark edilmiş. Ancak her bebekte olabileceği gibi onun da cildinin dokunma ya da öpülmeye karşı hassas olduğu düşünülmüş. Yanakları ilk 6 ay içinde düzelmiş, ancak cildinin kuruluğu ve kaşıntıya eğilimli olması bugüne kadar devam etmiş. İlk aylarda pek iştahlı bir çocuk değilmiş, ilk 1 yaşının içindeyken annesi tarafından yemeye zorlandığında fışkırır tarzda kusarmış.
Hastamızın 2 yaşından sonra kusmaları durmuş, ancak iştahsızlığı devam etmiş. 3 yaşına geldiğinde okula başlamasına karar verilmiş. Ancak okula gitmesiyle birlikte arkadaşlarından aldığı nezle, grip gibi enfeksiyonları çok zor atlattığı, hastalıkların antibiyotiksiz geçmediği ve hemen hemen her seferinde iyileşmenin antibiyotiğe rağmen 15-20 günü bulduğu fark edilmiş. Tipik olarak, her hastalandığında, birkaç gün süren şeffaf burun akıntısı ve burun tıkanıklığı, ardından genellikle gece ilk yattığında ortaya çıkan kuru tek tük bir öksürük oluyormuş. İlk başlarda çocuğun uykusunu bozmayan ve tek tük olarak tarif edilen bu öksürük, zamanla balgamlı yani ıslak bir karakter kazanırmış. Balgamlı hale geldikten sonra sabah uyandığında da bir süre sonra söker tarzda bir öksürük yeniden çocuğu yormaya başlarmış. Balgamlı öksürük geçmeyince antibiyotik başlanırmış. Antibiyotik tedavisiyle genellikle öksürük geçermiş. Ama kısa süre sonra geri dönermiş.
Bu seyir devam ederken bir süre sonra öksürükler geçse bile koşup oynayıp yorulunca tek tük de olsa balgamlı öksürüklerin devam ettiği fark edilmiş. Devamlı ağzı açık uyuyan hastanın zaman zaman horladığı, geceleri huzursuz olduğu, dişini gıcırdattığı, sabahları ise uyandığında ağız kokusu olduğu fark edilmiş. Zamanla hastalıklar sırasında görülen öksürükler gece sabaha karşı çocuğu uyandıracak boyutta şiddetli yaşanmaya başlanmış. Hatta kusmaya varan bu kriz öksürükler ancak acil serviste buhar tedavisi alarak geçebiliyormuş. Ancak her seferinde doktorlar ciğerlerinin normal olduğunu söylüyorlarmış.
Ailesi hastanın sesinin zaman zaman kısıldığını fark etmiş, ancak bunu okulda çok bağırıyor olmasına yormuş. Bir süre sonra karın ağrısından ve mide bulantısından yakınmaya başlayan hastanın iştahsızlığı had safhaya ulaşmış. Bir yandan geçmeyen acil serviste son bulan gece öksürükleri, öte yandan iştahsızlık nedeniyle iyi beslenememek çocuğu iyice zayıf düşürmüş.
Öncelikle hastamızın ilk rahatsızlığının fark edildiği, okula başlama döneminde geçmeyen hastalıklarının üzerinde durmak gerekiyor. Burada antibiyotik almadan 10 günde atlatılamayan, tekrarlayan üst solunum yolu enfeksiyonları vardır. Her nezlede görebileceğimiz geniz akıntısının işareti olan tek tük öksürükleri, bir noktaya kadar normal kabul edebiliriz. Ancak gece ilk yatınca ve sabah kalkınca artan balgamlı (Not: Çocuğun balgamı çıkarması gerekmiyor, öksürüğün sesinin ıslak olması yeterlidir) öksürükler 10 günün sonunda hâlâ devam ettiğinde artık bu basit nezlenin “Sinüzit”e döndüğünü düşünürüz. Sinüzit sadece erişkinlerin hastalığı değildir. Altı aylık bebekte bile sinüzit olabilir ve filmle değil böyle teşhis edilir. Çocukta sinüzit teşhisi neden önemlidir? Çünkü geniz akıntısı eğer en geç 15 günde atlatılamazsa, bir süre sonra burundan akciğerlere damlaya damlaya bronşları reaktif, hassas hale getirir.
Nitekim hastamızın durumunda uzayan tedaviyle tam düzelmeyen geniz akıntısı ve egzersizle gelen balgamlı öksürükler, zamanla gece sabaha karşı şiddetlenen, çocuğu uyutmayan öksürük krizlerine dönmüştür. Öksürük krizlerinin çoğunda bu öksürüklerin bronş açıcı buhar tedavisine yanıt veriyor olması, doktorlar ciğerlerinde bir şey duymasalar bile bronşit atağı olarak kabul edilmelidir. Bu durumun iki kereden fazla tekrarlaması ise bizi doğrudan astım / reaktif hava yolu teşhisine götürür. Astım testlerle değil öykü ile teşhis edilir. “Alerjik astım” veya “Alerjik olmayan astım” olup olmadığına ise sonra alerji testleriyle karar verilir.
Geriye dönüp baktığımızda, bebekken çocuğun yanaklarının, kızarık ve pütürlü, genel anlamda cildinin kuru olması alerjik vücut yapısının ilk işareti Atopik (Alerjik) cilt olarak kabul edilir. Bebekken fışkırır tarzda kusmalar ve bugün bunun uzantısı olarak gelişen ses kısıklığı, diş gıcırdatma ve iştahsızlık Çocuk Reflüsüne işaret eder. Bu iki erken belirtiye aynı anda neden olabilecek en sık durum ise olası bir gıda alerjisidir.
Bu teşhisler, hiçbir teste gerek olmadan, ilk muayenede söylenebilecek kesin teşhislerdir. Bu tanılar doğrultusunda hastaya birinci basamak kontrol edici tedavi başlanır ve başlanmalıdır. Çocuğun alerji testlerinin yapılması için 3 yaşına kadar beklemek hastalığın ilerlemesi ile sonuçlanır. Hastalık ne kadar erken tanınırsa o kadar çabuk geçer. Yukarıdaki öykü ile benzerlik yaşadığınızı düşündüğünüz her noktada çocuğun yaşına bakmaksızın erken teşhis ve tedavi için ilk başvurulacak adres çocuk alerji uzmanlığı olmalıdır.
Paylaş