Paylaş
Bir kurbağa sürüsü ormanda yürürken, içlerinden ikisi bir çukura düşmüş. Diğer bütün kurbağalar çukurun etrafında toplanmışlar. Çukur bir hayli derinmiş ve arkadaşlarının zıplayıp dışarı çıkması mümkün görünmüyormuş.
Yukarıdaki kurbağalar, çukurdaki arkadaşlarından ümidi kesmişler ve oradan çıkmak için boşuna uğraşmamalarını söylemişler arkadaşlarına : “Çukur çok derin, dışarı çıkmanız imkansız” demişler bir ağızdan. Ancak, çukura düşen kurbağalar onların söylediklerine aldırmayıp, çukurdan çıkmak için mücadeleye devam etmişler. Yukarıdakiler ise hala boşuna çırpınıp durmamalarını, ölümün onlar için kurtuluş olduğunu söylemeye devam etmişler.
Sonunda kurbağalardan birisi söylenenlerden etkilenmiş ve mücadeleyi bırakmış. Diğeri ise çabalamaya devam etmiş. Yukarıdakiler de ona çırpınıp durarak daha çok acı çektiğini söylemeyi sürdürmüşler. Ama sonra bir de bakmışlar ki, çukurdaki kurbağa son bir hamle daha yaparak zıplamış, daha yükseğe sıçrayarak çukurdan çıkmayı başarmış. Diğerleri gidip hemen ona sarılmışlar, tebrik etmişler ancak kurbağa onlara sadece bakmış hiç bir şey söylemeden.
Anlaşılmış ki, bu kurbağa sağırmış. O yüzden, arkadaşlarının ümit kırıcı sözlerine kulak asmadan çukurdan çıkmayı başarabilmiş.
Yaşarken diğerleri mutlaka olmalı. Toplum olmadan yaşamamız imkansız. Başkalarının bizim hakkımızdaki düşünceleri, benliğimizin oluşumunda önemli bir rol oynamakta. Sosyal ilişkiler içinde oluşan bir kavram olan benlik için, insanların birbiriyle etkileşimi gerekli. Diğerleri ile olan yaşantılarımız sonucu, başarı ve başarısızlıklarımıza yaptığımız içsel veya dışsal yüklemelerle kendimize karşı duyduğumuz saygı şekillenmekte.
Toplum olmadan yaşayamayız, ama toplum için de yaşamamalıyız. Bizi güdüleyen davranışa yönlendiren içsel sesimiz ve kendimize güvenimiz olmalı. Cesaretimizi kırmak için çabalayan tüm seslere kulaklarımızı kapamalıyız.
Başkalarının dediklerine uyarılarına, önerilerine önem verelim. Tamam kabul, ama kimse bizim yerimize karar vermesin. Eğer mücadele ruhumuzu kaybedip, karar verme yetimizi bir kere bırakırsak, bizim yerimize düşünenler yaşamınızı yönlendirenler çok olacaktır.
Bazen sağır, bazen dilsiz, bazen de kör olmak gerekir, toplumla birlikte yaşayabilmek için.
Mutluluğu tercih etmek için seçiminizi yapın. Yaşamın zoru ya da kolayı.
Her zorluk bir olgunlaşma, her mücadele bir tırmanış, her pes ediş bir sonlanış bizim için.
Yapabilirsiniz.
Kalmayın çukurun içinde.
Tıkayın kulaklarınızı. İnanın kendinize.
Haydi zıplayın. Yukarı, daha yukarı.
Başarabilirsiniz.
Paylaş