Prof. Dr. Yıldız Dilek Ertürk
Prof. Dr. Yıldız Dilek Ertürk
Prof. Dr. Yıldız Dilek ErtürkYazarın Tüm Yazıları

Sevgililer Günü

Ruh ve aşkın bütünlüğünün sembolü Sevginin Günü, markaların bireyleri etkileyip, tüketime yönlendirme çabasına alet oldu, metalaştırıldı ve bir tüketim histerisine dönüştü...

Haberin Devamı

Aphrodite oğlu Eros’un Psykhe’ye aşık olduğunu öğrendiğinde bu aşkı engellemeye çalışır ama başaramaz ve sonradan onu sever. Eros’u kaybetmiş olan Psykhe uzun sıkıntılı bir arayıştan sonra onu yine bulur. Zeus onları evlendirir ve ölümsüz yapar. Eros Psykhe’nin ruhunun ona verdiği güçle Aşk Tanrısı olmuştur. Böylece Ruh (Psykhe) ve Aşk(Eros) ayrılmaz bir bütün olur. 

Ruh ve aşkın bütünlüğünün sembolü Sevginin Günü, markaların bireyleri etkileyip, tüketime yönlendirme çabasına alet oldu, metalaştırıldı ve bir tüketim histerisine dönüştü...

Bazılarımıza göre dünya aşk üzerine kurulu, bazılarımıza göre ise aşk bir saçmalık.

Aşk bütün çağlarda ve bütün kültürlerde var olmuş… Dünya kurulduğu günden bu yana kadın ve erkeğin bir varoluş ve birliktelik çabası aşk…

Haberin Devamı

Aşk psikolojide pek çok kuramcı tarafından araştırılmakta ve bu konuda değişik teoriler geliştirilmekte. Bunlardan en popüler olanlarından biri de Hendrick ve Hendrick’in 1986 da tanımladığı teorisi. Mitolojiye dayanan bu teoriye göre altı çeşit aşk var. 

Eros, Ludus, Storge, Pragma, Mania, Agape:

Tutkulu, mantıklı, oyuncu, arkadaşça, karşılık beklemeyen, bağımlı, aşık tipleri. Bunları önceki yıllarda açıklamıştık. Şimdi aşağıdaki ifadelerden, aşkı yaşama tarzınıza göre size en çok uyanı seçerek işaretleyerek kendi aşık profilinizi çıkarabilirsiniz… Üç seçenekten fazla işaretlemeyin...

A ( ) Aşkın gözü körmüş, senin uğruna ölürüm.

B ( ) Kaçtıkça kovalayan ateş böceğin olurum.

C ( ) Seni tanıdıkça daha da severim.

D ( ) Davul bile dengi dengine, çalar aşkım.

E ( ) Sensiz ben bir hiçim. 

F ( ) Sen bir gül, mutlu ol, ben de mutlu olurum…

Kadın ve erkek birbirine aşık olmuş, hem acı, hem tatlı bir duyguyu yaşamışlar karşılıklı.

Leyla ile Mecnun, Kerem ile Aslı, Ferhat ile Şirin, Romeo ile Juliet kavuşamayan aşıkların efsaneleri. Sanki "Kavuşamayınca aşk olur" gibi anlaşılan bu sürecin arkasında da kültürel farklılıklar yatmakta. “Davul bile dengi dengine” atasözü zıttı, “İki gönül bir olunca samanlık seyran olur” atasözü ile dengelenmekte. 

Haberin Devamı

Aşk aynı zamanda pek çok toplum için bir tabu. Ayıp ve yasak kavramının arka yüzü. Gizlenen ve engellenen cinsellik, aşkın arkasına saklanmış gibi. Bu yüzden işlenen töre cinayetleri yasaklar hep aşkın gölgesi altında yaşanmakta.

Charles Fourier 18. Yüzyılda aşkın farklı görünümleri açıklamakta: 

Geçici ya da keyif verici aşklar ki, bu; oyuncular, kahpeler, arsız aşıklar gibi şekillere ayrılır. 

Az çok bir süresi olan, fakat çaresiz ve kısır aşklar ki, bunlar gözde aşklardır.

Yalız bir çocuk doğurtan geçici aşklar ki, bunlar dölleyen aşklardır. 

Karı ve koca aşkıdır ki, bu iki tarafın isteği ile yıllarca sürer ve bir çok çocuk doğurulur. Fakat bunlar birbirleriyle yaşayıp yaşamamakta serbesttir.

Günümüzde aşk denildiğinde bir tür psikolojik heyecan anlaşılmakta...

Aşk, mutluluk ve acının bir aradaki gücü olarak tanımlanmakta. Bilimsel olarak aşkı inceleyenler, psikolojik bir zihinsel uğraş olarak aşkı açıklamakta. Bu zihinsel süreç, derin bir duygusallıkla takip edilmekte ve ortaya doğrudan gözlenemeyen ancak, gözlenebilir davranışlardan yorumlanabilen bir durum çıkmakta. 

Haberin Devamı

Güçlü bir duygu olarak aşk, tüm hormonları, beyin kimyasını tam gaz çalıştıran tutkulu bir düşünce içeriği oluşturan, açıklanamayan, karmaşık bir durum. 

Aşk kişinin içinin kıpır kıpır olması. Yoğun bir enerji hissi, yüzden dudaklardan eksilmeyen bir gülümseme, duygularda iniş çıkışlar, sevdiğine yoğunlaşma, hayatın diğer alanlarından kopma, sürekli sevdiğine yoğunlaşan düşünce içeriği, onu görme konuşma yanında olma isteği ve buna benzer pek çok belirti ile kendini göstermekte. 

Aşk aslında kişisel çekicilik kavramıyla ilk bakışta hissedilen karşılıklı bir çekim olarak açıklanmakta. 

İlişkisizlik aşamasında, kadın ve erkek birbirilerinin varlıklarından haberdar değildir. Burada, ilişkinin gelişip, gelişmeyeceğini belirleyen en önemli etken; "fiziksel" ya da "mekânsal" yakınlıktır.

Haberin Devamı

Farkında olma aşamasında, henüz bir ilişki yoktur. Güzellik, çirkinlik, giyiniş, ses, davranış özellikleri gibi ilk izlenimleri dışsal özellikleri üzerine temellendirilmiştir.

Yüzeysel ilişki aşamasında ise, ilişki kurulmuştur ama yüzeyseldir. Çekiciliğin olup olmayacağı, ilişkiden alınan ödüllerin miktar ve özelliğine, tutum benzerliğine ve sosyal onaya bağlıdır.

Son aşama ise, karşılıklı ilişki aşamasıdır. Bu aşamada, kurulan ilişki izin verildiği ölçüde daha yakın ve samimi hale gelir. Bu aşamada çiftler kendi beklentilerini de göz önüne alırlar. İlişkilerine yön vermek için komutayı elde etme savaşı içine girmişleridir. Birbirini tanıma aşamasıdır… 

Haberin Devamı

Bugün değerlerin ve duyguların pazarlanması sürecinde aşkta, kendi payına düşeni aldı. Bir postmodernite ürünü olan tüketim kültürü ürünlerinden birisi de 14 Şubat Sevgililer günü. 

Ortaya çıkış hikayesi Roma dönemine denk gelen Sevgililer günü, tüketim kültürü ve tüketim endüstrisi haline dönüşmüş durumda.

Antik Roma’yı kendi katı kuralları ile zalimce yöneten bir İmparator olan II. Claudius, Romalı erkekler aşklarını ve ailelerini bırakmak istemedikleri için, ordusunda savaşacak asker bulamaz. Bu yüzden Roma’daki tüm nişan ve evlilikleri kaldırır. Yine o dönemde Roma’da yaşayan bir papaz olan Aziz Valentine Claudius’un yasağına rağmen sevgilileri gizlice evlendirmeye devam eder. Bu durumu bir süre sonra öğrenen zalim imparator tarafından Aziz Valentine, Hristiyanlığın önemli bir günü olan bereket tanrısının adıyla anılan Lupercalia Bayramı’nın arifesinde öldürür. 

Bu olayla birlikte yıllar içinde, evlilik, çoğalma, bereketlilik ve döllenme kutsamalarıyla bayramın ilk günü Aziz Valentine Günü olarak kutlanmaya başlandı… Aşkın en önemli göstergelerinden biri olan 14 Şubat, Amerika’lı Esther Howland’ın 19. Yüzyıl başlarında ilk Sevgililer Günü kartını yollamasıyla birlikte zaman içinde, dünyanın her ülkesinde çok sayıda insanın kutladığı, tüketimin körüklendiği toplumsal bir olay olarak şekillendi. 

Ruh ve aşkın bütünlüğünün sembolü Sevginin Günü, markaların bireyleri etkileyip, tüketime yönlendirme çabasına alet oldu, metalaştırıldı ve bir tüketim histerisine dönüştü... 

Eros, Ludus, Storge, Pragma, Mania, Agape:

Aşkı yaşama tarzınıza göre size en çok uyanı seçerek, kendi aşık profilinizi çıkardınız mı? İşte açıklamaları...

A- Aşkın gözü kördür. Senin uğruna ölürüm… Diyorsanız tutkulu bir aşıksınız. İlişkinizden aldığınız doyumun yüksekliği ve ilişkinizin sürmesiyle doğrudan bağlantılı bir aşıksınız. Kendinizi olduğu gibi ilişkinize adamaya meyillisiniz. 

B- Oyuncu aşıksanız, ilişkiler sizin için pek derin bir anlam taşımaz. Bu nedenle ilişkileriniz tatminiyle ters orantı içindedir. Biriniz kaçar, diğeri kovalar, sonra oyun tersine döner. Eğer bu tür bir aşıksanız kazan- kaybet, kaybet-kazan oyununu seviyorsunuz.

C- Yere sağlam basan bir aşıksanız, midenizde kelebeklerin uçuşması yerine, sağlam ve arkadaşlık temeline dayanan, tanıdıkça artan güvenli ilişkilere önem veriyorsunuz. Bu nedenle aşkın gelişmesi için, zamana ihtiyaç duyuyorsunuz. 

D- Mantıksal aşık tipindeyseniz önemli olan, karşıdaki insanın nitelikleridir. Yaşı boyu posu ekonomik durumu, ailesi... Gibi kafanızda tasarladığınız insanı bulabilmek için aşkı ararsınız. 

E- Özgüveniniz sevgilinizle artıyorsa, ona büyük ölçüde bağımlılık geliştirdiyseniz, bağımlı bir aşıksınız. Hayatın anlamı aşkınız olmadan yoktur ve onsuz adım bile atamazsınız. Eğer bu tipe uyuyorsanız ilişkide duygularınız çok öndedir. Dolayısıyla hayal kırıklıkları da... 

F- Karşılık beklemeyen aşık iseniz, karşıdan hiçbir talepte bulunmazsınız. Sadakat, özgecilik, idealizm kavramları sizin içindir. Aşkınızı her şeyin önüne koyarsınız. Onun sevmesi değil sizin sevmeniz önemlidir.

 


Yazarın Tüm Yazıları