Paylaş
Her masalda bir gerçek, her gerçekte biraz masal vardır.
Masallardadır iyiler, kötüler, melek yüzlüler ve şeytanlar...
Gerçek yaşamda o kadar kolay değildir iyi ile kötüyü ayırt edebilmek. Kolaydır masallarda yaşamak. Canavarlara, büyücülere, kötü kalplilere rağmen. Çünkü, iyidir kahraman ve iyi olan her zaman kazanır.
Oysa zordur gerçek yaşamda kötünün kötü, iyinin iyi olduğunu anlamak. Hem iyidir hem kötüdür insan. Anlamak tanımak gerekir insanı, ama önce kendimizi.
1998 Temmuz ‘da Can’ımın doğumu ile tekrar masallar dünyasına geri dönmüştüm. Konuşmayı öğrenene, ilkokula başlayana kadar ona masallar dünyasını aralamayı görev edinmiştim.
Can’la birlikte okuduğumuz ilk masallardandı. Peter Pan mucizelere inanmasını söylüyordu çocuklara ve sürekli çocuk kalınabilecek bir dünyanın varlığına inandırıyordu bizleri. Sürekli çalışıp okuyordum. Bir yandan anne olmaya çalışırken, bir yandan da öğrencilerimi ihmal etmeden onlara üniversite sıralarında öğrenmeleri gereken kişilerarası iletişimin ipuçlarını anlatmaya çalışıyor, öte yandan da akademik çalışmalarıma devam ediyordum. Bir gün bütün bilgilerim birbirine karıştı ve Peter Pan Mucizesi çıktı acemi kalemimden, ürkekçe.
Bugün sizlerle ilk buluşmamızda da bu eski dost yazımı paylaşmak istedim, tozlu rafların ötesinden. Eğer beğenirseniz diğer masallar takip edecek bunu ve diğerlerini. İlk yazının etkisiyle köşemize de aynı ismi koyduk sevgili editörüm Sedef ile. Artık “Peri Tozu” isimli köşemizde sizlerle birlikte olmanın mutluluğunu taşıyorum. Kucaklar dolusu sıcak bir merhaba ile başlıyoruz bugün ilk paylaşımımıza:)
Hayalleri gerçeğe dönüştüren üç önemli kelime vardı “inanç-güven-peri tozu”
“ PETER PAN “ MUCİZESİ
“Bir parça peri tozu” oyunuyla mutlu, çoşkulu ve heyecanlı bir hayat sürüyor. Ne isterse yapabiliyor; sadece inandığı için, istediği, arzuladığı düşlerini gerçeğe dönüştürüyor; sadece güvendiği için, hayalleri adına inanç ve güven taşıyor, gerçekleşmesi içinse azıcık peri tozuna gereksinim duyuyor. Çevresi ve şansı her zaman onun yanında. Çünkü; inanıyor-inanılıyor; güveniyor-güveniliyor.
“...Gerçek yaşamda bu sözcüklerin hiçbir anlamı yok. Peter Pan gerçek değil ve insanlar asla uçamaz” diye düşünüyorsanız bu yazıyı okumayın. Eğer inanmıyorsanız istekleriniz gerçekleşemez, eğer kendinize güvenmezseniz uçamazsınız, bu yazı da size peri tozu olamaz.
"Peri diye bir şey yoktur, ben perilere inanmam" derseniz, o anda bir yerlerde küçücük bir ışık daha söner ve Peter Pan’ın ışıklı perisi Tinker Bell’in ışığından ya da kendi perinizin ilhamından uzak kalırsınız. Eğer inanmazsanız mucizeler gerçek olamaz.
Her bireyin içinde yatan bu Peter Pan mucizesi aslında içimizdeki itici güç, başarıya hazır olmamızı sağlayan içsel ses, nasıl yapabileceğimize dair duyduğumuz kaygı, bizi bir şeyi yapmaya iten arzu, içten gelen en büyük güç motivasyondan başka bir şey değildir.
Her birimizin farklı hayalleri vardır. Ancak hepimizin bu farklı hayallerinin arkasında ortak gereksinimler yatar. Bir yere ait olmak isteriz, güven duymak ve güvenilmek isteriz, sorumluluk almak, katılımcı olmak ve takdir edilmek isteriz.
Bu psikososyal gereksinimlerimizin doyurulması o kadar önemlidir ki açlık, suzuluk gibi birincil gereksinimlerimizin hemen arkasından bizi başarıya doğru iter. Kendi kendimize başarmak isteriz. Bireysel onay almak isteriz. Tıpkı Peter Pan’ın Varolmayan Ülkesi gibi bizlerde kendimize ülkeler yaratır, bunları var etmeye çalışırız.
Motivasyonu, sadece dışsal itici bir güce bağlayanlar, içsel motivasyonlarını zamanla kaybeden bireylere dönüşürler. Onlar inanç ve güvenlerini kaybettikleri anda “ışıkları” tıpkı Tinker Bell’inki gibi bir daha yanmamak üzere söner.
Motivasyonu sağlayan etkenler bir bütün içinde ele alınmalıdır. Peter Pan’ının ve arkadaşlarının “Varolmayan Ülkesi” gibi, düşler inşa etmek o kadar da zor değil.
Hayal edilen; hayallerin birbirini körüklediği; yaratma ve üretme coşkularını yitirmemiş; bir gruba ait olduğu inancı taşıyan; kendi kendini denetleyen; bir takım olduğuna inanan; başarının ‘biz’ başarmaya ulaşmanın ‘ben’ öznesi olduğunu bilen; hiyerarşik yapılarla yaratıcılığı köreltilmemiş, yaşam için öğrenmek ilkesini edinmiş; duygusal olarak uyumlu; kendi başarısını, kendi sağlığını arttırabilen, bu şekilde grup uyumu ve başarısı için katkı sağlayan; ‘bilgiyi’ en önemli motivasyon kaynağı olarak gören; insan ilişkilerine önem veren; hedefine ulaşabilmek için gerekli idare, azim ve gücü gösterebilen; seçenekleri arasında seçim yapıp seçtiği yola inanan; hedef ve gerçekleri arasında derin ayırımlar olmayan, kendine inancını sürdüren; azmini yitirmemiş, engellerle güçlenmiş, bireylerden oluşan bir “Varolmayan” ülke “Var” edilemez mi ?
İşte motivasyon bunu sağlayabilir.
Amaçlarımızı başarabilmek için, ortak bir inanca, kültüre gereksinim duyarız. Böylece içsel motivasyonumuz bir yere ait olmamızı sağlar ve kim olduğumuzu diğerleri sayesinde bir kez daha fark ederiz. Gerçekten ne istiyoruz? En öncelik verdiğimiz amacımız ne ? Burada en önemli soru nasıl başarabilirimdir. İşte bu noktada Peter Pan mucizesi yeniden karşımızdadır.
Unutmamalıyız “engeller aşılmak içindir”. Başa çıkılmaz gibi görünen hedefler, bazen daha yeni ve kolay yollar bulmamızı sağlar. Bebek adımlarıyla hedeflerimize daha kolay ulaşabiliriz. Başkalarının başarı veya başarısızlıkları bizi güdülememelidir. Her zaman birincil referans kendimiz olmalıyız. Olumlu mesajların olumsuz mesajlardan daha güdüleyici olduğu doğrudur. Özü kaçırmadan konuya yoğunlaşmak biraz daha yumuşak ve esnek bir bakış açısıyla birleştiğinde başarı kaçınılmazdır.
Bırakın hayalleriniz serbestçe dans etsin, motivasyonunuz kazancınız olacaktır. İnanç ve güven ışığınız hiç sönmesin, motivasyonunuz bol olsun.
Unutmayın Peter Pan gerçek ve isterseniz siz de uçabilirsiniz. Siz de masallara inanın. Bir parça inanç, güven ve peri tozu işte motivasyonun anahtarı, gökten üç elma düşmüş biri İNANANA, diğeri GÜVENENE, üçüncü de YAPABİLENE...
YILDIZ DİLEK ERTÜRK KİMDİR?
Hacettepe Üniversitesi, Psikoloji Bölümü mezunudur. Gazi Üniversitesi, Tıp Fakültesi Psikiyatri A.B.D.’da, Hacettepe Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı A.B.D.’da Uzman Psikolog, olarak çalışmıştır. Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk Psikiyatrisi A.B.D.’in kurucu üyesi olarak idari görevini tamamlamış ve bu alanda Psikolog Doktor olarak akademik ve klinik çalışmalarını sürdürmüştür. 1996 yılı, Türkiye Sinir ve Ruh Sağlığı Derneği, Prof. Dr. Mualla Öztürk Çocuk Ruh Sağlığı En İyi Araştırma Ödülü, 1997 yılı Çocuk ve Gençlik Ruh Sağlığı Dergisi, En İyi Araştırma Ödüllerinin sahibidir.
Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi, Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü, Kişilerarası İletişim Ana Bilim Dalı Başkanlığı, aynı fakültenin Dekan Yardımcılığı idari görevlerinde ve öğretim üyeliği akademik kadrosunda bulunmuştur. Halen, İstanbul Üniversitesi, İletişim Fakültesi, Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü Kişilerarası İletişim ABD öğretim üyesidir.
Paylaş