Paylaş
İnsanın yeryüzünde var olduğu günden bu yana mutlulukla mutsuzluk hep yan yanaymış. Kimileri sevgiyi bilip tanımaz, kısacık ömrünü dırdırla vırvırla tüketirmiş. Kimileri de sevgi sözcükleri ve göstergeleriyle kendi dünyalarını mutlu hisseder, karşısındakileri de mutlu kılarmış. Bir Varmış Bir Yokmuş masal kitabındaki Küçük Bir Gülümseme isimli masal da öyle diyor…
Bu masalımız da bir yandan içinde yaşadığı toplumdan etkilenirken, diğer yandan da, toplumu etkileyen insana hediyeymiş.
Az gittim uz gittim… Dere tepe düz gittim. Çayır çimen geçerek, lale sümbül biçerek; soğuk sular içerek, altı ayda bir güz gittim. Bir de dönüp ardıma baktım ki, ne göreyim, gide gide bir arpa boyu yol gitmişim!..Küçük bir kız görmüşüm.
Kız parkta neşeyle oynuyormuş. Bankta oturan üzgün bir kadın görmüş, o hüzünlü kadına minicik bir gülümseme hediye etmiş.
Bu gülümsemeyle kadın kendini daha iyi hissetmiş. Çok sevdiği ve uzun süredir görüşmediği bir dostunu hatırlamış. O na ‘canım arkadaşım’ diye başlayan bir mektup yazmış ve yollamış.
Arkadaşı aldığı mektuptan dolayı çok mutlu olmuş. Yemeğini yediği restorandan ayrılırken garsona yüklü bir bahşiş vermiş.
Garson ilk defa böyle bir bahşiş alıyormuş. Akşam eve giderken kazandığı paranın bir parçasını her zaman köşe başında oturan fakir adamın şapkasına bırakmış.
Adam öyle bir minnettar olmuş ki iki gündür boğazından tek lokma geçmemiş olduğu için karnını doyurmuş. Karnını doyurduktan sonra, yağan yağmura aldırmadan keyifle, bodrum kattaki tek göz odasına giderken, bir saçak altında titreyen köpek yavrusunu görmüş.
Kucağına almış, sevmiş, onu paltosunun içinde ıslanmaktan koruyarak yaşadığı yere götürmüş. Adam sığındığı apartmanın bodrum katında uyumuş.
Küçük köpek gecenin soğuğundan kurtulduğu için keyifle, sıcak odada sabaha kadar koşuşturmuş. Gece yarısından sonra apartmanda yangın çıkmış.
Dumanı koklayan köpek öyle bir havlamaya başlamış ki adam uyanmış, sonra bütün apartmandakilere haber vermiş. Yangından kurtulmuşlar.
Bu zincirleme olaylar sadece küçücük bir gülümseme ile başlamış…
Hayatın yüzde onu başımıza gelenlerden, geriye kalan yüzde doksanı ise bu başımıza gelenlere yönelik tepkilerimizden oluşur. Bu yüzde ona yüzde doksan kuralı, zincirleme reaksiyonlarla yaşamımızı yönlendirir.
Bizim diğerleriyle karşılıklı etkileşimimiz, düşünce dünyamızı oluşturur. Bu nedenle çoğu davranışlarımız, özellikle diğer insanlarla ilişkilerimiz, kendi düşünce yapımız doğrultusunda gerçekleştirir. Karşılaştığımız insanlara ve dolayısıyla çevreye karşı bir düşünce sistemi geliştiririz. İlk defa karşılaştığımız canlı veya cansız objelere karşı bir düşünce oluştururuz. Düşüncelerimiz, duygularımızı çağırır. Davranışlarımıza yön verir.
Yaşadığımız sorunlar, genellikle gerçekliğin yanlış varsayımları ve değerlendirmeleri sonucunda, çarpıtılmasına bağlıdır. Aslında bizi rahatsız eden duygusal sıkıntılar, doğrudan olayların ve yaşananların kendisinden değil, bunların algılanma ve değerlendirilme biçimimizden kaynaklanmaktadır.
Bu masalda mutluluk yerine öfkeyi davet etseydik yaşamımıza, belki de gereksiz sorunlardan strese uzanan bir denizde boğulurduk. Belki de başarısızlığın ve pişmanlığın acısını çekerdik.
Hayatta hiç keşke demedik mi? Keşke yapmasaydıım, keşke söylemeseydim, keşke…
Bu keşkelerin yüzde onunu belki kontrol edemezdik, ama yüzde doksan keşkelerimizin sorumlusu biz değil miyiz?
Hepimiz işe gecikebiliriz, hasta olabiliriz, arabamız bozulabilir, trafikte saatlerimizi kaybedebiliriz. Evet bunlar her zaman olabilir, ama esas keşkelerimizi oluşturan olaylara yaklaşımlarımız değil midir? Yüzde on’a verdiğimiz tepkilere bağlı değil midir geri kalan yüzde doksanlar?
Neye, nasıl inandığımız, hayatımız boyunca neleri başarabildiklerimiz ile ilgilidir. İnançlarımız kendimiz ve başkaları hakkındaki duygularımıza ilişkin düşüncelerimizden etkilenir. Dünyaya bakışımızı ve verdiğimiz tepkiyi şekillendirir. Düşüncelerimiz aslında iç diyaloglarımız ya da zihinsel resimlerimizdir. Yaşamın erken dönemlerindeki kişisel deneyimlerimiz daha sonraki benzer deneyimler ve öğrenmelerle pekişir. Bugünkü yüzde doksan tepkilerimizi oluşturur.
Küçük bir sır, yüzde onla oluşan gerçekliğin olumlu düşünceyi davranışa dönüştürerek yüzde doksan olumluluk zincirini getireceğini söyler. Tıpkı küçük kızın masalındaki gibi… Küçük bir tebessüm, zincirleme bir mutluluk ağı oluşturabilirmiş…Hem kendimiz için mutluluğu davet etmek, hem de diğerlerinin yaşamında bir minicik bir aydınlık için, neden esirgeriz ki küçücük bir tebessümü?
Haydi şimdi durup dururken gülümseyin… Dudaklarınız yanaklarınıza doğru harekete geçsin ve karşınıza çıkan ilk canlıya "merhaba" diyerek seslenin yavaşça. Tüm gerginliklerinizi bırakarak geride…
Masalcı bitirmiş masalını bir tekerlemeyle, gerisi kalmış gökten düşen üç elmaya…
Karşıma çıktı bir derviş, Derviş Amca dedim bu ne iş? Kuru idim ıslandım. Sel beni neyler? Bulut oldum uslandım. Yel beni neyler? Vay gidi dünya, kimi güler, kimi ağlar; kimi söyler kimi dinler. Kulak verin bu masala insanoğlu n’eyler.
Gökten düşmüş, üç elma… Biri düşünceleri arasından seçim yapana, biri keşkelerini iyi ki’ye çevirebilene, diğeri de olumlu düşünce zincirini başlatabilene…
Gülümsemeniz eksik olmasın…
Paylaş