Paylaş
Bir varmış, bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde, bir ülkede, ailelerin bir araya gelip birlikte eğlendiği, ailenin öneminin vurgulandığı bayramlar yaşanırmış. Bu ülkenin evvel zamanında bayramlar masal tadında geçermiş.
Bayram günü herkes çok özenli giyinirmiş. Çocuklar harçlık, şeker, çikolata, ikramı ile büyüklerin ellerinden öpmeye bayılırmış.
Bayramlarda gönül alınır, dostlar anılır, görüşemeyenler görüşürmüş.
Bayram hazırlıkları evlerde haftalar önceden başlar, ortalığı tatlı bir telaş sararmış. Pilavlar, yaprak sarmalar, baklavalar, börekler birlikte yapılır, keyifle ikram edilirmiş.
Bu bayramlar en çok çocukların aklında kalırmış. Hiç unutmazlarmış bayramların çoşkusunu.
Derken bir gün bu çocuklar büyümüşler. Hepsi anne baba olmuşlar. Keyifle hatırladıkları bayramlardan korkar ve kaçar olmuşlar. Bu anne ve babalar zaten çocuklarına her şeyi alıyor onların tüm günlerinin bayram gibi yaşatmaya çalışıyorlar, bunun içinde gece gündüz işlerinin başında para kazanmaya uğraşıyorlarmış. Bu kadar işin gücün arasında da dostlar aranmaz, çocuklarla ilgilenilmez oluyormuş.
Zaten yorgun olan bu aileler bayramlardan kaçıp, tatil yerlerine gitmeye başlamışlar.
Böyle kocaman beş yıldızlı oteller, tatil köyleri bayramda onları bekler olmuş. Şekerlerle çikolatalarla dolu açık büfeler, kalabalık insan grupları, akşam eğlenceleri zaten hayat bayram tadındaymış.
Bayramın tadını küçükken sonuna kadar çıkararak yaşamış olan bu çocuklar, büyüdüklerinde kendi çocukları için sundukları bu pahalı bayram tatillerinden de keyif alamaz olmuşlar. İçlerinde hep bir burukluk olmaya başlamış.
Çocuklar avuçlarına dökülen kolonya ve ikram edilen şeker ile bayramı kutladık zannetmişler. Bayram mı yoksa tatil mi yaptıklarını bilemez olmuşlar.
Bayramların sevginin, dostluğun, dayanışmanın, vatan sevgisinin sıcacık kültürün beşikleri olduğunu unutmuşlar. Gelenekler unutulmaya, bayramlar bayram gibi yaşanmamaya başlayınca yavaş yavaş ülkedeki değerler değişmeye, insanların kendilerini mutlu hissetme dereceleri azalmaya başlamış.
İnsanlar, bayram çoşkusunu kaybettikçe, günler sıradanlaşmaya, yaşam monotonlaşmaya, yabancılaşma ve yalnızlık duyguları artmaya başlamış.
Cep telefonlarından herkes birbirine bayram mesajları atar olmuş. Televizyonlarda bayram programları seyretmeye başlamışlar. Ne yazık ki bu ülkedeki insanlar birbirlerini daha az görür ve dokunur olmuşlar. Aralarındaki yakınlıklar, uzaklıklarla çevrelenmiş. Birlikte ama yalnız olarak, bayram mesajlarını bilgisayar mektupları ile dağıtmaya başlamışlar.
Bayramlarda el öpmeler ve kucaklaşmalar azalmış. Çocuklar kim olduklarını unutmaya, sevgililer gününü ve cadılar bayramını heyecanla beklemeye ve o günler için yeni harcamalar yapmaya başlamışlar.
Eskiden bayram kutlayan çocukların kumbaraları varmış. Şimdiki çocukların ise kredi kartları. Eskiden çocuklar bayram harçlıklarını götürüp bankaya yatırırmış. Bugün anne ve babalarının kredi kartı borçlarını kapatmak için kullanıyorlarmış.
Bu ülkede her şey değişmeye başlamış. Borçlanıp gidilen bayram tatillerinin harcamaları tüm kış aylarında ödenir olmuş. Hem de müthiş taksit imkanları ile. Bu faturalar yüzünden de anne ve babalar öfkeli olmaya başlamış. Bu öfkelerini gidermek için de yeni borçlar altına girip bir sonraki bayram tatilini planlayıp, stres atmak istemişler.
Bu döngü böyle gitmiş. Zenginler daha zengin, borçlular daha borçlu olmaya devam etmiş. Bu ülkede artık hiç kimsenin hiçbir eksiği yokmuş. Ev almışlar borçla, araba almışlar borçla, tatillere gitmeye devam etmişler borçla. Oysa eskiden kredi de yokmuş, lüks de... Bayramlar bütçeye göre kutlanırmış.
Tüketim canavarı bayramlarda da, ilk önce bu ülkenin anne babalarını sonra da çocuklarını yutmuş, yemiş.
Aman siz siz olun bu canavara dikkat edin. Küçük ailenizi unutmayın. Bayramlarda ağzınızın tadı bozulmasın. Bayramınız masal tadında olsun. Çocukluğunuz ve çocuklarınızın düşleri keyifli bayramlarla dolsun…
Bayramınız kutlu olsun…
Paylaş