Paylaş
Masallarda bir Zümrüd-ü Anka kuşu vardır. Bilir misiniz? Simurg veya bir diğer ismiyle Zümrüd-ü Anka, efsanevi bir kuştur. Pers mitolojisi kaynaklı olsa da zamanla diğer Doğu mitoloji ve efsanelerinde yer edinmiştir.
Efsaneye göre, rivayet olunur ki, kuşların hükümdarı olan Zümrüd-ü Anka kuşu, Bilgi Ağacı'nın dallarında yaşayan ve her şeyi bilen bir bilgeymiş. Bu kuşun özelliği gözyaşlarının şifalı olması ve yanarak kül olmak suretiyle ölmesi, sonra kendi küllerinden yeniden dirilmesiymiş.
Siz hiç yanıp yanıp tükenip, sonra küllerinizden yeniden doğmadınız mı?
Çaresiz kaldığınız, bittiğinizi hissettiğiniz ve sonra birden tekrar dirildiğiniz olmadı mı?
“Artık hiçbir şeyi kontrol edemiyorum” diyerek yaşamı bırakıp köşenize çekilerek, duygularınızı hissedemeden dünyaya bakmadınız mı?
Umudu tüketip umutsuzluğun esiri olmadınız mı?
Peki ya sonra şöyle bir silkelenip gözyaşlarınızdan şifa bulup, hayata sarılmadınız mı? Eğer kendinizi siz de çaresiz hissedip bir gün bu çaresizliğinizi kırmayı başardıysanız, kendi Zümrüd-ü Anka kuşunuz, yani siz başardınız bunu. Öğrenilmiş çaresizliğe yenilmediniz…
Psikoloji bilgileri içinde öğrenilmiş çaresizlik denilen bir kavram vardır. Genellikle bireyin üst üste olumsuz olaylara maruz kalmasıyla gelişen öğrenilmiş çaresizlik duygusu; motivasyon eksikliği, uyumsuzluk, pasiflik, depresyon, umutsuzluk, gibi durumlara sebep olabilmektedir.
Kapıyı açmayı denersiniz, kapı kilitlidir. Bir kez daha denersiniz, kapı tekrar açılmaz. Bir kere daha, sonra bir kere daha… Artık denemeye gerek görmediğiniz bir gün kapı açılmıştır, ama siz yerinizden kalkıp o kapıyı açmayı bile düşünmezsiniz, çünkü nasıl olsa kapı açılmamak üzere kitlenmiştir sizin için…
Oysa kapı açık, kalkın ve deneyin dışarı çıkmayı… Hayır, yapamazsınız. Öğrenmişinizdir artık çaresizliğinizle birlikte yaşamayı…
Bir Anka kuşu beklersiniz gelip sizi kurtarsın, çaresizliğinize çare olsun diye. Ararsınız onu Kaf Dağının ardında.. Bulabilirseniz ne ala… O kadar uzakta mıdır bu Zümrüd-ü Anka? Niye bakmazsınız ki kendi içinize? Sanki çare yoktur bizde ve çare bekleriz Anka kuşundan…
Bugünkü çare Demet Seçil Deder’den. Bize bir çare gerek başlıklı yazısıyla Zümrüd-ü Anka kuşu masalını hediye etti. Onun masalını ve yorumunu paylaşmak istiyorum şimdi sizlere…
BİZE BİR ÇARE GEREK
Bir otobüs durağı ya da tren istasyonu değil dünya. Durup da bekleyeceğim çaresizlik içinde. Kendi içimdeki gücü, dünyanın dönüşü gibi harekete geçirmek ve inanmak gerek kendine.
Hiç kimse sana inanamasa bile, sen inanmaktan vazgeçme kendine, ancak o zaman bir Anka olursun. Umutsuzluğun içinde kendi küllerinden var olursun.
Başkaları ağlamadan sen ağla kendine, gözyaşlarından sonra kalk silkelen. Çaresizlik gözyaşlarından sonra, çare üretmek zamanıdır artık derim kendime. Zümrüd-ü Anka olurum birden, masal masal içinde Ankalar vadisinde…
Zümrüd-ü Anka, Bilgi Ağacı'nın dallarında yaşar ve her şeyi bilirmiş... Kuşlar, Zümrüd-ü Anka'ya inanır ve onun kendilerini kurtaracağını düşünürmüş. Kuşlar dünyasında her şey ters gittikçe onlar da Zümrüd-ü Anka'yı bekler dururlarmış. Ne var ki, Zümrüd-ü Anka ortada görünmedikçe kuşkulanır olmuşlar ve sonunda umudu kesmişler.
Derken bir gün uzak bir ülkede bir kuş sürüsü Zümrüd-ü Anka'ın kanadından bir tüy bulmuş. Zümrüd-ü Anka'nın var olduğunu anlayan dünyadaki tüm kuşlar toplanmışlar ve hep birlikte Zümrüd-ü Anka'un huzuruna gidip yardım istemeye karar vermişler. Ancak Zümrüd-ü Anka'nın yuvası, etekleri bulutların üzerinde olan Kaf Dağı'nın tepesindeymiş. Oraya varmak için ise yedi dipsiz vadiyi aşmak gerekirmiş, hepsi birbirinden çetin yedi vadi...
İstek, aşk, marifet, istisna, tevhid, hayret ve yokluk vadileri. Kuşlar, hep birlikte göğe doğru uçmaya başlamışlar. İsteği ve sebatı az olanlar, dünyevi şeylere takılanlar yolda birer birer dökülmüşler. Yorulanlar ve düşenler olmuş. "Aşk Denizi"nden geçmişler önce." "Ayrılık Vadisi"nden uçmuşlar." "Hırs Ovası"nı aşıp, "kıskançlık Gölü"ne sapmışlar. Kuşların kimi "Aşk Denizi"ne dalmış, kimi "Ayrılık Vadisi"nde kopmuş sürüden. Kimi hırslanıp düşmüş ovaya, kimi kıskanıp batmış göle. Anka'yı beklemekten vazgeçerek, şaşkınlık ve yok oluşu da yaşamış kimiside…
Bu efsanede önce Bülbül geri dönmüş, güle olan aşkını hatırlayıp; papağan o güzelim tüylerini bahane etmiş (oysa tüyleri yüzünden kafese kapatılırmış); kartal; yükseklerdeki krallığını bırakamamış; baykuş yıkıntılarını özlemiş, balıkçıl kuşu bataklığını. Yedi vadi üzerinden uçtukça sayıları gittikçe azalmış. Ve nihayet beş vadiden geçtikten sonra gelen Altıncı Vadi "şaşkınlık" ve sonuncusu Yedinci Vadi "yokoluş" ta bütün kuşlar umutlarını yitirmiş... Kaf Dağı'na vardıklarında geriye otuz kuş kalmış.
Simurg'un yuvasını bulunca ögrenmişler ki; "SİMURG ANKA - Otuz Kuş" demekmiş.
Onların hepsi Simurg'muş. Her biri de Simurg'muş. Simurg Anka'yı beklemekten vazgeçerek, şaşkınlık ve yokoluşu da yaşadıktan sonra bile uçmayı sürdürebilmekmiş. Kendi küllerimiz üzerinden yeniden doğabilmek için, kendimizi yakmadıkça, her birimiz birer Simurg olmayı göze almadıkça, bataklığımızda, tüneklerimizde ve kafeslerimizde yaşamaktan kurtulamayacağız.
Teşekkürler Demet, bize güzel bir efsaneyi hatırlattın yeniden…
Zümrüd-ü Anka’nızı dışarıda bir güç olarak aramayın. Tüm güç ayrı ayrı özelliklerinizin bir araya gelerek, iç savaşınızı kazanması sonucunda elde edilmekte…
Görmedik mi? Anka Kuşu tek bir kuş değilmiş. Otuz ayrı kuş biraraya gelince bir Anka kuşunu oluşturuyormuş…
Çökkünsünüz ve yıkıldınız, şaşkın ve umutsuzsunuz. Çarelerin tükendiğini sandığınız her an, güçlenerek tekrar tekrar doğduğunuzun habercisi olsa gerek… Kaf dağına giden yol çok uzun ve yorucu, daha çok vadiyi geçmek gerekiyor. En kötüsü yarı yolda bırakmak bu yolculuğu. Zümrüd-ü Anka Kaf dağının ardında sizi bekliyor.
Kolay değil elbette, yola devam etmek ve savaşmak engellerle… Tekrar ayağa kalkıp yürümek gerek, cesaret ve güvenle.
ÇareSİZ değilsiniz, çare SİZsiniz …
Küllerinizden yeniden doğmaya ne dersiniz ?
Paylaş