Paylaş
Bir zamanlar bir kişi, balığın suyu keşfedebilecek en son varlık olacağını söylemiştir. Bunun anlamı muhtemelen suyun balığın çevresinin önemli ve girgin bir parçası olduğu ve yok olana kadar farkına bile varamadığıdır. İnsanların sosyal hayat ve diğerleri ile iletişim konusundaki görüşleri de bir bakıma suyun farkında olmayan balık ile özdeştir. Sosyal çevremiz ve iletişim ağlarımız balığın su tarafından sarmalanması gibi, bizi çevreler davranışlarımızı ve bizi yönlendirir. Nezaman ki sosyal çevremizden koparız, iletişim kanallarımız kesilir, sosyal yaşamın bizim için önemini kavrayarak, ben olabilmek için biz olabilmenin varlığını kabul ederiz.
Tıpkı bu günlerde yaşadığımız sosyal izolasyon sürecinde olduğu gibi…
***
İletişim sosyal bir davranıştır. İnsan ve sosyal çevresi arasında sürekli bir etkileşim, hemen hemen hiç kesilmeyen karşılıklı bir alışveriş vardır. Davranışlarımız ve iç yaşantılar bu karşılıklı etkileşimden şekillenir. Davranışlarımızın en önemli özelliklerinden birisi, çok nedenli, karmaşık ve hedefe yönelik olmasıdır. Bugünlerdeki hedefimiz hayatta kalmak ve sevdiklerimizden kopmamak.
***
Biyolojik ve psikolojik yönleriyle insan, tek başına yaşamını devam ettiremeyeceğinden, toplum içinde yaşamak zorundadır. İnsan biyolojik boyutta bir organizma, psikolojik boyutta bir birey, sosyal boyutta toplumun bir üyesidir.
Ölümlüyüz…
İnsanı anlama çabası içinde ki bazı açıklamalar biyolojik olarak insanı bir organizma olarak ele almışlardır. Böylece insan dünyada yaşayan diğer canlı türleri gibi yaşar, büyür, gelişir ve ölür. İnsanın belirli anatomik yapısı, kalıtımsal öğelerle belirlenir. Diğer canlılar gibi insanın da kendi yaşamını ve türünün varlığını sürdürebilmesi için temel fizyolojik ihtiyaçları vardır. Bu görüş bizim biyolojik ve fizyolojik yapımızı öne çıkarırken, sıradanlığımızı ve ölümlü olduğumuz gerçeğini de vurgular.
Hiç bugünlerdeki kadar, ‘ölümlü olduğumuz gerçeğinin gücünü’ fark etmiş miydiniz?
Bireyiz…
İnsanın içsel bir gerçekliği farklılığı olduğundan yola çıkan görüşe göre de insan ruhsal (psikolojik ) yönden bir bireydir. Bu anlatım insanın yaşamının değişik dönemlerinde gelişip olgunlaşan bir benliği olduğunu, kendine özgü bir kişilik yapısı geliştirdiğini ve eşsiz tek bir yaradılış olduğunu anlatır. İnsanın bir ruhsal yapısı ve kendine özgü kişilik özellikleri vardır. Bir insanın yetişme biçimi, değer yargıları, yaşantıları, karşılaştığı güçlükleri, bu güçlüklerle baş etme yetileri diğer insanlardan farklıdır. İnsan yaşamının çeşitli dönemlerinde çatışmalarla, seçmek zorunda kaldığı çeşitli seçeneklerle karşılaşır.
Hiç bugünlerdeki kadar, ‘bencilliğimizin işe yaramadığı gerçeğinin gücünü’ fark etmiş miydiniz?
Sosyal bir varlığız…
İnsanı toplumun içinde yaşayan sosyal bir varlık olarak ele alan görüşe göre de insan toplumun bir üyesi, yapı taşıdır. Bu yönüyle insan toplumsal bir varlıktır. Bir toplumun içinde doğar, yaşarken içinde bulunduğu sosyal çevrenin kültürünü alır, toplumsallaşır ve ilk öğrenmeleri üzerine hayata karşı bakış açısını diğerlerinin de etkisiyle şekillendirir. Başka insanlarla anlamlı ve yararlı ilişkiler kurar. Bu nedenle insan toplumsal bir varlıktır. İnsan fiziksel ve toplumsal çevresinden etkilenirken bir yandan da onları etkiler. Çevresi üzerinde değişiklikler yaratabilir. Diğer insanlarla birlikte toplumsal yaşam biçimini oluşturur. Kendisine ve topluma yönelik her türlü tehlikeyle mücadele eder.
Hiç bugünlerdeki kadar, ‘tehlikeye karşı birlik içinde davranmamız gerçeğinin gücünü’ fark etmiş miydiniz?
***
Her bir insan; tek, eşsiz, özel, saygıdeğer. Yaşamış, gülmüş ağlamış üzülmüş sevinmiş insanlar. Sadece bir istatistik bilgisi değil. Bir yığın değil, kitle değil, liste değil. Değerli ve anlamlı her bir insan…
Yaşamak için benim sana, senin de bana ihtiyacın var.
İletişimi koparmayalım, yalnızlaşmayalım, kenetlenelim ve yeni durumlara uyum sağlayarak ayakta kalalım…
Paylaş