Paylaş
Yol çok güzel. Her taraf sonbaharın renklerine bürünmüş. Ağaçların yapraklarının bu kadar sarı olduğunu görmemiştim. Yollar da boş. İyi ki bayramın birinci günü yola çıkmışız.
Birden araba sarsılıyor, sürükleniyoruz, refüje çarpmışız. Araba bir türlü durmuyor. Yolda dönmeye başlıyoruz ve duruyoruz. Arkamızdaki iki kamyonet yolu durdurmuş flaşörlerini yakarak daha da büyük bir kazayı önlüyor.
Yaşıyoruz. Araba dağılmış ama olsun. Motor çalışıyor, yürüyor. Akşama, ailemiz bayram yemeğine bekliyor, yetişmeliyiz. Hayattayız şoku ile yola devam ediyoruz.
Geceleri uyuyamıyorum gözümü kapatınca görüntü aynı: Çarpıyoruz, dönüyoruz, sürükleniyoruz.
Bayram bitti. Araba servise gidebilir. "Pert" dediler. Yani onu bekli de parçalayacaklar, on üç yıllık yadigarı.
Güleryüzlü müşteri danışmanı, "Üzülmeyin" diyor. "Bu bir nevi organ nakli gibi bir şey. Arabanız başka arabalara can verecek." Birden gülmeye başlıyorum. Ne güzel benzetti, “Can Verecek” diye.
Hayatta kalmak ya da kalmamak...
"Bugün de hayattayım" diyebilmek ne kadar güzel.
Sevdiklerim yanımda…
Peki ya gidenler, canı alınanlar? Durup dururken, bir anda; depremde, çatışmada ya da kazada…
Bayram kaza bilançosu yine yüksek. Bunlardan biri de çocukluk arkadaşım, Marmaris Ankara Sitesi'nin atardamarı, sevgili Naim Tuğut... Seni de bayram sonu bir trafik kazasında yitirdik. İnanmak çok zor…
Biz hayatta kalabildik, diğerleri kalamadı. Ne zaman, nasıl gelir, bilinmez ama pisipisine olan kayıplar insanın canını çok acıtıyor.
Motorsikletiyle sadece kırmızı ışıkta kurallara uygun durduğu için, Barbaros Bulvarı'nda üzerinden otobüs geçerek, cinayet gibi bir kazada kaybettiğimiz arkadaşımız Rauf Tamer Özersoy gibi...
Trafik kazası kayıpları, o kadar yüksek ki, yola çıkmak, savaşa gitmek gibi oldu bu ülkede. Sağ dönenlere şükrediliyor.
Sizlerin de içi sızlıyordur. Yaşadığınız bir sürü örnek var değil mi?
Anneniz, babanız, kocanız, amcanız, teyzeniz, komşularınız, arkadaşlarınız, dostlarınız, canlarınız…
Şehitlerimizi, depremzedelere yardım için gelen Japon doktoru, haber yapmaya giden gazeteci arkadaşlarımızı ve yüzlerce deprem kaybını, yola çıkıp da eve dönemeyenleri, adına kaza denenleri, nasıl görmezden gelebiliriz?
Sadece gazetelerin, televizyonların haberleri değil.
Hayatın acı gerçekleri…
Acı çünkü kabul edilmesi zor olan, yarım kalmış hayatlar bunlar.
Yazık, çok yazık…
Hayat bu kadar ucuz mu?
Paylaş