Paylaş
İletişim sürecinde en çok kaygılandığımız durumları düşünelim. Yeni tanışmalarda, yeni bir ortama girdiğimizde, geleceğimizi düşündüğümüzde, "yapabilir miyim, başarabilir miyim, yeterli miyim" diye diğerleri ile kendimizi kıyasladığınızda, kalabalıklarda, ikili ilişkilerin karmaşıklığında...
Bu durumların ve benzerlerini ortak bir özelliği var. Durum belirsiz. Belirsizlik, kaygının ve korku duygusunun ana kaynaklarından biri. Bilinmeyen meçhul ve şüpheli olan durumlar. Önceden tam olarak yordanamayan ve açıklanamayan içerikler. Belirsizliği gidermenin önemli kaynaklarından biri ise doyurucu ilişkiler kurabilmek ve düşünceler içinden doğru seçimler ile netleşip, duyguları yönetebilmek. Belirsizliğin bize ait bir durum olduğunu ve giderecek kişinin kendimiz olduğunu görebilmek.
Doyurucu sosyal ilişkiler belirsiz durumların iletişim ile azaltılması olanağını sağlamaktadır. Belirsizliğin azaltılması, gerginliği dağıtabilir ve sıcak bir atmosfer yaratabilir, ayrıca bir ilişkiden heyecan duyma ve önceden tahmin etme de sağlayabilir. Sosyal bilim kuramcıları, aşk, sevgi ve yakın ilişki kurma gibi yakın kişiler arası ilişkilere, temel gereksinimlerin nerede ve ne zaman doyurulacağından emin olmak için girildiğini belirtmektedir. Aşk ve gönül işleri netleştiğinde ilgimizi hedef ve kariyer örüntüleri gibi diğer konulara daha rahat yöneltebilmekteyiz. Tersi durumlarda yok değil. Belirsiz ikili ilişkilerden kaçmak için kendimizi işimize daha çok kaptırabiliyoruz.
Doyurucu sosyal ilişkilerimiz, kişiler arasındaki belirsizlik azaldıkça sağlamlaşmaktadır. Genellikle kendi davranışımızı ve diğerlerinin davranışlarını daha yordanabilir yapmaya çalıştığımız ve diğerlerinin davranışı için bazı açıklamalar sağlayacak, nedensel yapılar geliştirme çabalarımız netleştikçe, belirsizlikler azalmaktadır.
Özellikle ilişkilerin başlangıç aşamasında hem kendi hem de diğerlerinin davranışı konusundaki belirsizliği azaltabilmek için, ya da yordanabilirliği artırabilme yönünde çabalarız. Bu durum, güven ve huzur ilişkisini de yanında getirebilmektedir. Birine ilgi duyduğumuzda, onunla ilgilenmemize nasıl tepkide bulunacağını bilememek önemli bir belirsizliktir. Bu nedenle, ilk adımı atmak veya bağı başlatmakla ilgili tereddütler taşıyabiliriz.
Sembolik düşünme yeteneğimiz sayesinde; hayal etme, tasarımlama ve değer üretme içerikleriyle, yaşamak istediğimiz dünyayı düşüncelerimizde inşa edebiliyoruz. İşte, belirsizlik durumları ne kadar azalırsa, kendimize özgü bir algı dünyamız ve hayatımızı gerçekleştirme çabalarımız da o kadar artmaktadır. Düşüncelerdeki belirsizliği giderebilmek buradaki en önemli içeriktir. Çünkü düşünsel süreçler sonucunda, kişiler arası ilişkilere yüklediğimiz anlamlar ve belirsizlik durumları, kronik yalnızlığın çoğalma nedenlerinden biri olarak da karşımıza çıkmaktadır. Belirsizlik durumlarını netleştirmek, ilişkileri tanımlamada da yararlı olabilmektedir. İnsanlar ilk karşılaşmalarının sonuçlarını tahmin etme ümidi ile heyecanlanırken, sonuç konusunda emin olduklarında ilişkileri bir düzene girebilmektedir.
Çoğu zaman karşımızdakinin belirli bir davranışı konusunda kafamız karışır ya da belirsizlik yaşayabiliriz. Neden onun o şekilde davrandığına şaşırırız. Kendimizi onun zihnini okur bulabiliriz. Her durumda belirli bir davranış için birçok olası açıklama vardır.
Diğerlerinin davranışları konusundaki olası seçenek açıklamalarının sayısını azaltmak bizi rahatlatacaktır. Onun davranışlarına verdiğimiz anlam, bizim temel düşünce ve inanç kalıplarımızdan oluşmaktadır. Bu durumda belirsizliği yaratan karışık düşünceleri arka arkaya sıralayan, kendi düşünce sistemimizdir.
Ortada bir belirsizlik varsa, evet biraz kaygılanmak olası, ancak, belirsizliği gidermek için biran önce doğru düşünceleri seçerek kaygıdan arınmayı seçmek ise kendi elimizde. Eskiden olan benzer durumlar, genellemelere varmamıza neden olurken, belirsiz durumu canlandırmaya ve kaygımızı aktif hale getirmeye yardımcı olmaktadır. Her durum yeni bir değerlendirme sürecidir. Belirsizliklerle baş etmeyi öğrenebilmek ise, bizim doğru düşünceleri seçerek, ilk izlenim konusundaki ön yargılarımızı yönetmeyi ve duygularımıza yön veren düşüncelerden belirsizlik yaratanlardan uzaklaşmamız ile mümkündür.
Karşımızdakinin bizi anlamaması, bizden kaynaklanan bir belirsizlik sorunu olabilir. Diğerlerinin gerek sözel, gerek jest ve mimikten oluşan tepkileri iyi değerlendirerek, belirsiz ortamları belirgin hale getirmek, onların zihnini okumaya çalışmadan, söz ve söz ötesi iletişime ilişkin doğru okumalar yapabilmek için, önce kendi farkındalığımızı arttırmamız ve belirsizliğin neden olduğu kaygılarımızla baş etmeyi öğrenebilmemiz gerekiyor.
İlişkilerimize yön verirken, iletişimsel sürecimizde kendimize şu soruları sormamız belirsizliklerin giderilmesinde bize yol gösterici olacaktır:
Ne yapmak, nasıl yapmak, niçin yapmak, ne şekilde yapmak istiyorum?
Ne düşünüyorum? Nasıl hissediyorum? Ne şekilde davranıyorum?
Nasıl gerçekleştirebilir ve sürdürebilirim?
Neden duruyorum?
Haydi harekete geçiyorum.
Durum belirgin.
Paylaş