Paylaş
"Sevmek acı çekmektir, sevmemek ölmek.
Sevmek zevktir, ama yalnız sevilmenin hiçbir zevki yoktur"
Aristo Tales
Bugün gerçek anlamından uzaklaşarak, tüketimin körüklendiği, bir gün haline gelen 14 Şubat, Amerika’lı Esther Howland’ın ilk Sevgililer Günü kartını yollamasıyla birlikte, 19. Yüzyıl başlarından itibaren; “Sevgilim olur musun?" “Benimle evlenir misin?” yazılı aşk ve sevgi ifadesi kartların, hediyelerin verildiği bir geleneksel bir kutlama günü olarak biliniyor.
Eğlenceli bir oyun olarak başlayan bu gelenekte, imzasız kartın kimden geldiğini doğru bulan çiftin hemen evlendirilmesi sözkonusuydu.
Zaman içinde sevgililer, hatta evli çiftler bile çiçeklerle, çikolatalarla ve hediyelerle sevgilerini hatırlatmaya ve ifade etmeye başlar.
Romantik yenen yemekler, kırmızı renk ve kalpler, aşk ifadeleri olarak günü sembolleştirmiş durumda...
Bazı Avrupa ülkelerinde kuşların çiftleşme dönemi olarak bilinen bu zaman, Antik Yunan'da Gamelyon ayına denk gelir. Ocak ayı ortası ile Şubat ayı ortası bir zaman diliminde Zeus ile Hera’nın kutsal evliliği gerçekleşir.
Dönemin Roma imparatoru 2. Claudius ordusunda savaşacak asker bulamaması üzerine Roma’daki tüm nişan ve evlilikleri kaldırır. Ancak Aziz Valentine isimli bir papaz, Claudius’un yasağına rağmen sevgilileri gizlice evlendirmeye devam eder. Askere gidecek savaşçı bulmakta zorlanan zalim imparator, gizlice nikah kıyan bu papazı öldür.
Papazın öldürüldüğü gün, Aziz Valentine Günü olarak kutlanmaya başlanır ve insanlar sevgililerine Aziz Valentine diye hitap ederek sevgilerini ifade etmeye başlarlar.
Hıristiyan dinin bir bayram geleneği haline gelen kutlamalar, küreselleşen dünyanın ticari bir ürünü olarak, bugüne kadar uzanır ve farklı kültürlere de yayılarak bir sevgi ifadesi gününe dönüşür.
“Sevgi en güzel aşk sembolleriyle ifade edilir.” “Haydi aşkımızı gösterelim. Hediye alalım birbirimize…” düşünce baloncukları ile, 14 Şubat reklam pastasında da yerini alır ve böylece aşk göstergelerle satılmaya başlanır.
Aşkı sembollere indirgemeye gerek var mı? Ne zalim imparotorlar, ne de savaşlar engellemiş aşkı ve aşkı ifade etmeyi.
Aşk, kişinin içinin kıpır kıpır olması. Yoğun bir enerji hissi, yüzden ve dudaklardan eksilmeyen bir gülümseme, duygularda iniş çıkışlar, sevdiğine yoğunlaşma, hayatın diğer alanlarından kopma, sürekli sevdiğine yoğunlaşan düşünce içeriği, onu görme, konuşma, yanında olma isteği ve buna benzer pek çok belirti ile kendini göstermekte.
Bazılarımıza göre dünya aşk üzerine kurulu, bazılarımıza göre ise aşk bir saçmalık. Aşk bütün çağlarda ve bütün kültürlerde var olmuş. 18. yy Fransız filozoflarından. Charles Fourier, döneminde aşık tiplerini dört kategoride şu şekilde tanımlamıştır.
1) Geçici ya da keyif verici aşklar ki, bu; oyuncular, kahpeler, arsız aşıklar gibi sekillere ayrılır.
2) Az çok bir süresi olan, fakat çaresiz ve kısır aşklar ki, bunlar gözde aşklardır.
3) Yalnız bir çocuk doğurtan geçici aşklar ki, bunlar dölleyen aşklardır.
4) Karılar ve kocalar aşkıdır ki, bu iki tarafın istegi ile yıllarca sürer ve bir çok çocuk doğurulur. Fakat bunlar birbirleriyle yaşayıp yaşamamakta serbesttir."
Onsekizinci yüzyıldan bu güne gelelim.
Söyleyin bakalım, nedir aşkınızın gerçeği? Tutkulu mu? Mantıklı mı? Oyuncu mu? Arkadaşça mı? Karşılık beklemeyen mi? Bağımlı mı?
Haydi bir bakalım...
İlişkiden alınan doyumun yüksekliği ve ilişkinin sürmesiyle doğrudan bağlantılı olduğu düşünülen bir aşık tipidir. Bu aşıklar kendilerini olduğu gibi ilişkilerine adamaya meyillidirler. Her şey sevgili üzerine kuruludur.
Aşkın gözü kördür. Senin uğruna ölürüm…
Bu tür aşıklar için ilişkiler pek derin bir anlam taşımaz. Bu nedenle bu tip, ilişki tatminiyle ters orantı içindedir. Biri kaçar diğeri kovalar, sonra oyun tersine döner. Kazan- Kaybet, Kaybet-Kazan.
Kaçtıkça kovalayan ateş böceğim misin?
Bu sevgili midedeki kelebeklerden çok arkadaşlığa önem verir. Bu nedenle aşkın gelişmesi için, zamana ihtiyaç duyar.
Zamanla sana olan sevgim arttı. Seni tanıdıkça sevdim.
Bu sevgili tipi için önemli olan, karşıdaki insanın nitelikleridir. Bu aşık tipleri için en önemli olan şey kafalarında tasarladıkları insanı bulabilmektir.
Sen bana uymazsın, anlaşamayız. Sevgi nereye kadar. Huyun suyun benim hayallerime uymuyor.
Öz güveni genelde düşük olduğundan karşıdaki insana büyük ölçüde bağımlılık geliştirir. Bu aşıklar ilişkide duygusal açılıma çok açıktırlar.
Sensiz ben bir hiçim. Biz bir elmanın iki yarısıyız ayrılamayız.
Taleplerde bulunmayan aşık tipidir. Sadakat, özgecilik, idealizm gibi kavramlarla özdeşleştirilir. Sevgilisini kendisinin önüne koyar.
Ben seni, beni sevmeni beklemeden sevdim. Sen mutlu olmadıkça ben mutlu olamam. Sen acı çekeceğine ben çekeyim daha iyi.
Hediyeler çiçekler... Bir sürü ifade şekli var sevginin, ancak sadece tüketmek için, almaya hiç gerek yok sevgiyi.
Aslında en güzeli; söylemekten korktuğumuz, zaten biliyordur diye düşündüğümüz ve belkide hiç söylemediğimiz iki kelime: SENİ SEVİYORUM...
Paylaş