Paylaş
Eski nesil evliliklerden farklı olarak, daha çok günümüz evliliklerine özgü ve evlilikleri çok fazla etkileyen yeni bir konu başlığımız daha var artık: Maddi bağımsızlığına sahip, “Ben kendimi ezdirmem” lafını neredeyse tanışma cümlesi ilan etmiş dominant kadınlar… Ben de bu konuyu merak ettim, Yaşam Koçu ve Evlilik Danışmanı Yeşim Varol Şen ile görüştüm. Bakalım siz bu konuda neler düşüneceksiniz?
Biz kadınlar elde ettiğimiz ekonomik güçle çoğu zaman ezilmemek adına ezmeye vardırabiliyoruz durumu. Yani kantarın topuzu kaçıyor zaman zaman. Öncelikle bakalım, eşiniz sizi ezmek isteyen bir karaktere sahip mi? Belki babanız hatta onun babası kendi eşlerini ezmeye çalışıyorlardı. Belki hiçbir konuda kadınların fikrini almıyor, sürekli bir otoriteyle davranıyorlardı.
İyi de sizin eşinizin yapısı bu değilse, sürekli tetikte olmak niye? Size saldıran yoksa niye sürekli savunma yapasınız ki? Sürekli tetikte olmak bir müddet sonra saldırıya dönüşüyor çünkü. Boşaltalım elimizi kolumuzu, karşı karşıya değil, yan yana duralım, fena mı?
Hayranlık Gider, Eleştiri Başlar
Aşkın doğasında hayranlık vardır. İnsanlar bir yönüyle hayran oldukları hatta hayran oldukları konuda kendilerinden daha iyi olduğunu düşündükleri insana aşk duyarlar. “Neden” sorusuna verilen cevaplarda hep güçlü yönler sıralanır. “Aşığım, seviyorum çünkü çok zeki, çok başarılı, çok yakışıklı, çok karizmatik vs vs…” Fakat birliktelik kurulup da yönetmeye başladığınızda önce o “çok”lar silinir. Çünkü yönetebildiğiniz, sürekli komuta ettiğiniz, her daim sizin izninize bağlı bir erkek, “çok akıllı”, “çok başarılı”, “çok bilmem ne “olamaz artık. Olsa olsa akıllıdır, başarılıdır ama sizin kadar değil.
Zamanla hayranlık azalır, kadın erkek ilişkisinin yerini anne-çocuk ilişkisi almaya başlar. Çünkü dominant kadın yönetmektedir ilişkiyi de, erkeği de. “ Aşk duygusunun yerini, yavaş yavaş beğenmezlik, onaylamazlık, sonrasında da saygı yitimi alır. Sorsanız “Ben olmasam o hiçbir şeyi tek başına yapamaz”a kadar varır durum. Sanki erkeğin evlilikten önceki tüm hayatı eksikti, başarısızdı. Kadın olmasa erkek ne iş ilişkilerini sağlıklı götürebilecek, ne ailesiyle ilişkilerini dengede tutabilecekti. Tüm bunların üzerine bir de kısıtlamalar başlayınca iş iyice çığrından çıkar.
Her kadın güçlü bir erkek ister aslında. Zor durumlarda çözüm yaratabileceğine güvendiği, kendisi tıkandığında yolunu açabilecek, kendisini koruyup kollayabilecek erkeği ister. Dominant kadınların ideal eş tariflerine kulak kabarttığınızda genelde cevap, hep diş geçiremeyeceği erkekten yana oluyor. Çünkü hayatla didişmekten, hep öncü kuvvet olmaktan yorgundur aslında. Biri kontrolü ele alsın o da dinlensin ister.
Kadın ya da erkek, bir tarafın dominant davrandığı, eşlerin eşit hizada durmadığı evliliklerin huzur süresi, bastırılan eşin tahammül süresine bağlı oluyor genelde. Ama ezen de ezilen kadar mutsuz ve tatminsiz oluyor aslında. Çünkü beklentiler karşılanmıyor, saygı ve sevgi örseleniyor ilişkide.
Evlilik Bir Güç Savaşı Değil
Evlilikler hayatımıza renk katmalı. Evlenip de “Biz” olmak, “Ben” kimliğimizden vazgeçmek anlamına gelmemeli. İki hayat bir araya geldiğinde evlilik zenginleşir. Aksi halde bir tarafın kurallarıyla ilerleyen bir ilişki, ilişkiden çok memnun olunmayan bir iş akdine dönüşür.
Kadınlar çok yol aldı yıllar boyunca. İş dünyasında var olmak, sesimizi duyurabilmek, hayatın içinde eşimizin arkasında değil yanında durabilmek, bizim canla başla çalışarak elde ettiğimiz güçler, şahane! Ama gücü kötüye kullanmak kullanana bile mutluluk getirmez.
Evliliğin bir güç savaşı değil, yol arkadaşlığı olduğunu unutmamak şart! Yan yana yürümek evlilikte mutluluğun anahtarı. Bunu aklınızdan çıkarmayın.
Hazırlayan: Nilay Uzun
Paylaş