Paylaş
Hızlı yaşam içerisinde insan kendi değişimini göremez, gözden kaçırır. İşte bu değişimi doğrudan yüzümüze vuran şeyse, aynaya baktığımızda gördüğümüz kendimiz, cildimizdir. Cildimizi bir çok faktör yaşlandırır. Bunlara; güneş, sert hava ve kötü alışkanlıklarımızı dahil edebiliriz. Ancak cildimizin parlak ve genç görünmesi için bazı önlemler alabiliriz. Bunun için öncelikle cildimize etki eden, doğrudan ve dolaylı faktörlere göz atmalıyız. Yaşam biçimimiz, beslenme, kalıtım ve diğer kişisel özelliklerimiz yaşlanmaya doğrudan etki eden faktörlerdendir. Dolaylı yönden etki edenlere de; stres, yer çekimi, sık yapılan yüz hareketleri, obezite ve uyku pozisyonlarını dahil edebiliriz.
Yaşla birlikte ortaya çıkan bazı cilt değişiklikleri şunlardır:
Zamanla, güneşin ultraviyole (UV) ışığı elastin adı verilen derideki bazı liflerimize zarar verir. Elastin liflerinin parçalanması; cildin kırışmasına, sarkmasına ve gençlik kabiliyetlerini kaybetmesine neden olur. Cilt, kendini tamir edebilmesine rağmen hiçbir güneş hasarını tamamen geri alamaz. Bu nedenle, her gün güneş ışınlarından korunmak ve cilt kanserine savaş açmak için geç değildir. Temel yaklaşım olarak güneş ışınlarından uzak kalarak yaşlanmayı geciktirebilirsiniz.
Yanak, çene, burun ve göz etrafında meydana gelen deri altı yağ kaybı; gevşek bir cilde, gözlerin ortaya çıkarak patlak görünmesine ve ‘’iskelet’’ görüntüsüne sebep olabilir. Çoğunlukla ağız ve çene etrafındaki deri kaybı, 60 yaşından sonra belirginleşir, cildin sarkmasına neden olur. Aynı şekilde burundaki kıkırdak kaybı, burun ucunun zamanla sarkmasına ve burun kemiklerinin ortaya çıkarak görüntüyü bozmasına sebep olur.
Yer çekimi, kontrolsüz yüz hareketleri ve uyku pozisyonları cildin değişimine neden olan diğer faktörlerdendir. Deri elastikiyetini yer çekimiyle kaybetmeye başlayınca, kaş ve göz kapağında sarkma; yanaklarda ve çenede gevşeklik meydana gelir.
Elastikiyetini kaybeden cilt de (genellikle insanlar 30'lu ve 40'lı yaşlara eriştiklerinde) yüz hareket çizgileri daha fazla görünür hale gelir. Çizgiler alında yatay olarak, burun dibi (glabella) üzerindeki ciltte dikey olarak, üst yanaklarda ve ağızda küçük eğri çizgiler olarak görülürler.
Uyku kırışıklıkları; başın yastığa yerleştirilme biçiminden kaynaklanır ve cildin elastikiyetini kaybettikten sonra daha sık görünür hale gelirler. Uyku kırışıklıkları çoğunlukla alnın yan tarafında, kaşların üstünden yanakların yanındaki saç çizgilerine kadar giderler. Uyku pozisyonlarının değiştirilmesi, uyku kırışıklarının iyileşmesini hatta ilerlemesini engelleyebilir.
Sigara içenler; aynı yaş, cilt ve güneşe maruz kalma durumuna sahip içmeyenlere göre daha fazla kırışıklık eğilimi gösterirler.
Cildin kuruması ve dökülme yaşla birlikte artar. Aşırı ısınmış yaşam alanları yaşlı insanların yaklaşık %85’inde ‘’kış kaşıntısı’’na sebep olur. Yaşlandıkça ter ve yağ bezlerinin fonksiyonlarını yitirmesi de kuru ciltleri daha da kötü hale getirir. Cildi daha da fazla kurutan şeylere bakarsak; sabun, teri önleyici parfümler, sıcak banyonun fazla kullanılmasını sayabiliriz. Cildiniz çok kuru ve kaşınıyorsa bir doktora görünmenizde fayda vardır. Devam etmesi halinde uykunuzu etkileyebilir, sinirlilik yaratabilir veya ciddi bir hastalığın belirtisi olabilir.
Paylaş