Paylaş
Sağlığımızı, yaşam kalitemizi ve güzelliğimizi tehdit eden en büyük sorunların başında stres gelir. Ama doğamız o kadar mükemmel bir tasarımdır ki, her sorunun çaresi, her derdin dermanı içinde saklıdır.
Örneğin gülmek de ağlamak da sandığımızdan çok daha değerli ve sağlıklıdır.
Tebessüm ya da kahkaha, içimizden dalga dalga yükselir, kendiliğinden dışarı taşar.
Yüzümüzü aydınlatır, içimizi arındırır.
Daha da önemlisi stresin vücudumuzda yarattığı tüm biyokimyasal tepkileri etkisiz hale getirir.
Ya ağlamak?
Ağlamak da en az gülmek kadar önemlidir.
Ağlamak, yoğun duyguları takip eder. Bu genellikle üzüntüdür ama bazen neşe ve kahkaha da olabilir.
En ilginci; nezle olduğumuzda, rüzgarda gözümüz yaşardığında ya da soğan doğradığımızda akan gözyaşları ile içimizi derin duygular kapladığında gözlerimizden süzülen gözyaşlarının farklı olmasıdır.
Bu tip gözyaşlarının hormonsal ve kimyasal içerikleri değişiktir. Gözyaşını tahlil ettiğimizde içinde acı ve ağrıya karşı dayanıklılığımızı arttıran bir çeşit endorfin hormonu, vücudumuzdaki stresin önde gelen belirtilerinden biri olan ACTH hormonu ve ayrıca prolaktin hormonu olduğunu görüyoruz.
Bunlardan başka bu tip gözyaşında yoğun bir şekilde manganez minerali bulunur. Bu mineral iskelet sistemi ve üretkenliğin yanı sıra duygusal dalgalanmalarımızla da yakından ilişkilidir.
Ağlarken biraz yoruluruz ama sonra kendimizi çok daha iyi hisseder, açılırız. Peki neden? Araştırmalar duygusal gözyaşlarının stresle yükselen bazı kimyasalları dışarı atmamıza yardımcı olduğunu gösteriyor.
Kadınlar ,erkeklerden yaklaşık 4 kat daha sık ağlarlar. Bunun nedeni büyük bir ihtimalle vücutlarında erkeklerden çok daha fazla (%60) prolaktin olmasıdır. Doya doya ağladıktan sonra prolaktin seviyeleri normale döner. İlginç değil mi?
Ruh sağlığı yerinde olan insanlar gerektiğinde ağlarlar ve başkaları ağladığında da anlayışla karşılarlar. Ağlayabilen insanlar strese bağlı hastalıklara karşı daha dirençli olurlar ve daha geç yaşlanırlar.
Ne yazık ki erkeklere daha çocukluktan itibaren ağlamanın zayıflık olduğu öğretilir.
Oysa derin duygular gerçekte gücü temsil ederler.
Derin sevgiler olmadıkça, derin acılar ve gözyaşları da olmaz.
Ve sevginin tedavi gücüne hiçbir ilacın ya da yöntemin ulaşması mümkün değildir.
Gençliğini uzun yıllar koruyabilen insanlara dikkat edin, gözleri sevgiyle doludur.
Duygusal dengemiz her şeyden önemlidir.
Belirli araştırmalar estetik cerrahinin bizi en fazla 10 yaş gençleştirebileceğini belirtirken, duygusal denge ve pozitif düşüncenin biyolojik yaşımızı 15-20 yıl öncesine götürebileceğini kaydediyorlar.
Paylaş