Paylaş
İnsanların çoğu tüm gayretlerine rağmen kilo vermeyi başaramazlar. Çünkü bu konu her zaman sadece azim ve irade işi değildir. Obezite sayısız faktöre bağlıdır. Bazen de beyin kimyamızdaki bazı düzensizliklerin ve anormalliklerin sonucudur.
Beyin metabolizması, ritmi ve gücü zayıflayacak olursa, tükettiğimiz kalorileri etkin bir şekilde yakmakta zorlanır. Şişman insanlar üzerinde yapılan araştırmalar, bir tek temel sağlık sorunu olanların, beyin metabolizmasının % 30 oranında azaldığını gösteriyor. İnsanda birden fazla tıbbi sorun varsa, örneğin aynı zamanda hem menopozda, hem depresyonda ise bir de hipertansiyonu varsa, bu oran daha da azalıyor. Kalp ve damar sorunları, kan basıncındaki değişimler, beynin metabolik ritmini düşürüyor.
Bu durum seçtiğimiz gıdaları etkiler. Doyumsuzluk insanı zararlı gıdalara, bol şekerli ve tuzlu yiyeceklere yöneltir. Dikkatin dağılması ve hafızanın zayıflaması ise bu kontrolü adamakıllı zorlaştırır. Hasta ne yediğinin farkında bile olmaz. Biraz rahatlamak için zevk arar ve zararlı gıdalara yönelir. Doğuştan seratonin veya dopamin eksikliği olanlar davranış bozukluğu gösterirler. Bu tip insanlarda her türlü abur cubur ve karbonhidratlara düşkünlük son derece tipiktir.
Bu sorunu kısa sürede depresyon takip eder. Uyku yoksunluğunun neden olduğu halsizlik ve duygusal çalkalanmalar genellikle yanlış gıdalara ve karbonhidrat düşkünlüğüne yol açar.
Tiroit hormonundaki azalma metabolizmayı bozar ve karbonhidratların yakılmasını güçleştirir. Paratiroit hormonunda azalma varsa, vücut kalsitinin sıkıntısı çekmeye başlar. Bu tedavi edilmezse kemik erimesiyle sonuçlanır. Bu durum da çoğunlukla gıda seçiminde bizi yanıltan bir zaaf ve ruh durumu yaratır. Hasta kızarmış patates, cips, tatlılar, ve hamur işleri yemek için can atar!
İmmün sistem sorunları vücudumuzda iltihapların artmasına neden olur ve beyin travmalarına zemin hazırlar. Beynimiz hasar görünce canımız karbonhidratları çekmeye başlar. Ve birey yediklerini, yaşamını yönetemez hale gelir.
Erkek seksüel hormonlarının azalması, kalorileri yakmak için beyne giden uyarıları azaltır. Bu döneminde daima bel çevresi kalınlaşır ve vücut yağlanır. Çünkü kas kütlesi yağlara dönüşür. 40 yaşından sonra ruh hali değişen erkeklerin kafein, alkol ve karbondihratlara karşı düşkünlüğü de artar.
Östrojen ve Testosteron kalorileri yakmak için beyni uyaran hormonlardır. Progesteron ise gerginliği azaltır ve uyku kalitesini geliştirir. Böylece gereksiz gıdalara ihtiyacı azaltır. Ancak kadınlarda 30 yaşından itibaren östrojen, progesteron ve testosteron hormonları düşmeye başlar. Böylece her on yılda vücuda birkaç kilo fazlası yapışıp kalır.
Diğer bir adı da gençlik hormonu olan bu hormonun zamanla düşmesiyle vücudumuzda kemik yoğunluğu, kas kütlesi azalır ve yağlanma artar.
Sindirim enzimlerimiz yetersizse aldığımız gıdaları özümseyemeyiz. Vücudumuzu güçsüz hissederiz. Bu defa karbonhidratlara yöneliriz. Dolayısıyla beslenme kalitemiz gün geçtikçe düşer ve hayati önem taşıyan vitaminler, mineraller ve amino asitler gittikçe azalır. Çorap söküğü gibi sağlığımız ve kilo dengemiz bozulur.
Pankreasın kontrol ettiği insülin ve glikoz toleransı bozulursa, insan aniden kendini halsiz hisseder, canı tatlı ve hamur işleri çeker. Bu gıdalarla insülin hızla yükseldikçe, her defasında glikoz toleransı düşmeye devam eder. Karbonhidrat tüketimini kontrol edemezsek obezite ve diabet hastalığı kaçınılmaz bir akıbet haline gelir.
Paylaş