Paylaş
D vitamininin bağışıklık sistemi ile nasıl etkileşime girebileceğine dair araştırmalar, üç konu üzerinde yoğunlaşmaktadır.
D vitamini ve Covid-19 arasında nasıl bir ilişki olabilir?
Aralarındaki ilişki hala tam olarak ortaya konulamamış olsa da araştırmacıların Covid-19 artış hızında güneş ışınlarının yetersizliğinin payı olduğu inancı korunuyor. Salgın başlangıcının kuzey yarımkürede kış aylarına denk gelmesi; insanların daha az güneş ışığına maruz kaldığı bir döneme işaret ediyor. D vitamini seviyelerinin istatiksel olarak en düşük olduğu zamanlar. Yine aynı şekilde Avrupa ülkelerindeki hastalık yüküne ve buna bağlı ölüm oranlarına bakıldığında, kuzey ülkelerinin en fazla etkilenenler arasında olduğu görülüyor. Üzerine bir de D vitamini yönünden eksik beslenme alışkanlığı sonuçların daha da kötüleşmesinin kaynağı olabilir.
Covid-19'a karşı koruyucu bir mekanizma olarak hareket eden D vitamini teorisini destekleyen ikinci derecede kanıt da farklı etnik kökenlere bakıldığında ortaya çıkıyor. Örneğin, Birleşik Krallık Ulusal İstatistik Ofisi, Birleşik Krallık'ta yaşayan siyah bireylerin, Kafkasyalılara kıyasla ciddi bir Covid-19 vakasına sahip olma olasılığının dört kat daha fazla olduğunu söylüyor. Bu ilişkiyi açıklayabilecek çok sayıda faktör olmasına rağmen, daha koyu tenli olanların daha düşük serum D vitamini seviyelerine sahip olma eğilimindedir görüşü, hakimiyetini koruyor.
Bağışıklık sistemimiz nasıl çalışıyor?
Bağışıklık sisteminde D vitamininin nasıl çalıştığını tekrar düşünürsek, aslında daha inandırıcı kanıtlar bulmamız mümkün hale gelebilir. D vitamini, antimikrobiyal ve immün peptitlerin üretimini teşvik ederek, Covid-19 enfeksiyonun görülme olasılığını azaltıyor olabilir. Daha açıkça ifade etmek gerekirse bu enfeksiyonun zararlı etkileri, D vitamininin de etkileştiği bilinen ACE-2 yolu ile engellenmesi mümkün gibi görünüyor. ACE-2, damar daraltıcı olan anjiyotensin II hormonunun anjiyotensin'ye hidrolizini hızlandırarak kan basıncının düşmesini sağlar.
Peki, ne yapabiliriz?
D vitamini iki şekilde elde edilebilir: Güneş ışığı veya takviye (nutrasötikler veya güçlendirilmiş gıdalar yoluyla). Birçok kişi takviye gıdalara başvurarak almayı tercih ediyor, özellikle kış ayları için bu düşünce doğru olabilir. Eğer vücudunuzun influenza benzeri virüslerle mücadele etmesini sağlamak istiyorsanız bu takviyeleri kış ayından en az 2-3 ay önce başlamanız faydanıza olacaktır.
Aynı zamanda çalışmalar ortaya koyuyor ki, D vitamininin koruyucu yönlerinin 20-30 nm / mL'lik serum konsantrasyonlarında görüldüğü, ancak geleneksel standartlara göre normal aralığın 25 ile 80 ng / mL arasında olması gerektiğidir. Kandaki konsantrasyonlar arttıkça, bağışıklık fonksiyonuyla ilgili koruyucu ilişki de artıyor. Araştırmalarda görünen o ki bağışıklığı düşürücü virüsler için en uygun aralık 40 ila 60 ng / mL arasında olduğudur. Bu orana kuzey yarımkürede yaşayanlarının çoğunun ulaşması çok zor görünmektedir. Çünkü bireylerin günde 2000 ila 5000 IU D3 vitamini takviyesi alması gerekmektedir.
D vitamini, yağda çözünen bir vitamindir ve vücudun yağ hücrelerinde depolanır. Bu nedenle, hastaların bu optimal koruyucu aralığa ulaşması için kan çalışması yoluyla bir serum seviyesi elde etmesi gerekmektedir.
Paylaş