Paylaş
İnanmak zor gibi geliyor ama insanın ince görünmesi, boyu ile kilosunun orantısı, vücut kitle endeksinin normal veya düşük olması her şeyin yolunda gittiğini göstermeye yetmeyebilir. Gayet normal bir kilonuz olduğu halde, pekala obez olabilirsiniz. Yani kan yağlarınız artmış, karaciğeriniz yağlanmış, kalp ve damar hastalıkları riski büyümüş, metabolik sendrom belirtileri ortaya çıkmış olabilir. Bu duruma “Normal ağırlık obezite sendromu” adı verilir. Ve tamamen vücuttaki yağ-kas-kemik ağırlığı orantıları ve yağların nerelerde toplandığı ile ilgili olarak ortaya çıkar.
İncecik insanların bile vücudunda yağ oranı % 30’u geçebilir ve bel çevresinde toplanmış olabilir. Bu duruma “Normal ağırlık obezite sendromu” tanısı konulur.
Kuşkusuz herkesin vücut yapısı aynı değildir. “Normal kilo” kişiye göre değişir. İdeal ağırlığı hesaplamak için günümüzde kullanılan esas yöntem, vücut kitle endeks’inin (VKİ) hesaplanmasıdır. Ama maalesef yeterli değildir.
Vücut kitle endeksi genel durumumuz hakkında iyi bir fikir verir. Ancak ne yazık ki sağlığımızla ilgili tüm faktörleri kapsamaktan uzaktır. Çağdaş doktorların en fazla üzerinde durdukları konu, vücut yağlarının genel ağırlığımıza oranı ve nerede toplandıklarıdır.
- Bel kalınlığı: Sağlık açısından bel kalınlığı en önemli etkendir. Kıstas olarak kullanılan bel ölçüsü kadınlarda 88 cm, erkeklerde 102 cm‘dir. Bel kalınlaşması iç yağlanma belirtisidir. Beraberinde estetiğin ötesinde sağlık sorunlarını davet eder.
- Kas ağırlığı: Vücut kitle endeksini sporcular için kullanmak yanıltıcıdır. Çünkü özellikle ağır spor yapanlarda kas ağırlığı fazladır.
- Kemik erimesi ve kas kaybı: Yaş ilerledikçe kemik ve kaslarda erime başlar. Kilo aynı kalsa da kas oranı azalır, yağ oranı artar. Bu nedenle vücut genişler, bel kalınlaşır.
Vücudumuzdaki yağ oranı ne kadar yüksek ise ve orta kısmında, bel çevresinde, midede toplanıyorsa, bir bakıma kanı zehirleyen faktörler de o oranda yükselmeye başlar. Özetle “cytokin” olarak tanımlayabileceğimiz bu salgılar vücudumuzdaki şeker metabolizmasını, yağ metabolizmasını ve damarlarımızı olumsuz yönde etkiler. Bu süreç yuvarlandıkça büyüyen bir kartopuna benzer. Ancak büyüyen kar kitlesi değil, kalp hastalıkları, dolaşım sorunları ve metabolik sendrom tehlikesidir.
Gayet zayıf insanlarında kalp hastalıklarına yakalanabildiklerini ve belirli bir yaştan sonra nasıl kilo aldıklarını görünce şaşırırız. Oysa zayıf bile olsak, göbek çevresinde ve bel bölgesinde yağ birikmesi risklidir. Çünkü vücudumuzdaki tüm yağlar belirli salgıları olan ek bir organ gibi çalışırlar. Bel çevresinde oluşan yağlar ise diğer bölgelerdeki yağ hücrelerine oranla daha aktif ve zararlıdırlar. Kendi kendilerini beslerler. Birçok araştırma, göbek yağlanması ile kronik iltihaplanma eğilimi arasında da bir ilişki olduğunu gösteriyor. Yani uzun lafın kısası, bel çevresindeki yağlar çok fazla sorun yaratırlar. Vücudun yağlanması, hipertansiyon, şeker hastalığı ve damar sertliğine yol açan tüm sorunları beraberinde getirirler.
Metabolik sendrom, çağımızın sinsice ilerleyen yeni hastalıklarından biridir. Bu hastalığın 5 temel belirtisi olmasına rağmen, en önde geleni bel çevresindeki yağlanmadır. Bel çevresinin erkeklerde 94 cm, kadınlarda 80 cm’den fazla bulunmasına ek olarak aşağıdaki faktörlerin (hafifçe bile olsa), iki tanesinin bir araya gelmesi, metabolik sendrom tanısını koymak için yeterli kabul edilir.
- Bel çevresinde yağlanma
- Tansiyon yüksekliği (Büyük tansiyonun 130 mm.Hg veya küçük tansiyonun 80 mm.Hg olması)
- Kan sekerinin yükselmesi (Açlık kan şekerinin 100 mg/dl üzerinde bulunması)
- Kanda trigliserid artışı (150 mg/dl’dan fazla).
- İyi huylu (HDL) kolesterolün düşük olması (Erkeklerde 40 mg/dL, kadınlarda 50 mg/dL den az)
Kendinizi korumak için yapabileceğiniz en yararlı tedavi; egzersizi önemsemek, düzgün beslenmek, uykuya hakkını vermek ve stresten korunmaktır. Spor yapan insanlar diğer her şeyi kolayca düzene sokabilirler. Sağlğınızı korumak uğruna, ayrıntılı- karmaşık, pahalı programlara ihtiyacınız olduğunu zannetmeyin. İnanın, günde 30-45 dakika tempolu yürüyüş bile sağlığınızı korumak için yeterlidir. Düzenli egzersiz kalorileri yakar, depolanmış yağları yakıt olarak kullanır, eritir ve vücudumuzdaki kas kitlesini arttırır. Daha fazla kas, daha az yağ demektir. Yani kilo vermek için şok diyetlerle uğraşmak yerine, bir an önce sağlıklı beslenmeye ve egzersize yönelin.
Özellikle sabırsız ve şok diyetlerde yağ yerine hızla su ve kas kaybederiz. Bir gram kas kaybettiğimizde, yaklaşık 2,7 gram da su kaybederiz. Böylece kilo verdiğimizi zannederiz. Gerçekte kilo kaybetmekten beklediğimiz, vücut yağlarının azalmasıdır. Bu da yağsız doku kitlesinin yani kas ağırlığının korunması hatta arttırılmasına bağlıdır. Vücudumuzda ne kadar fazla kas varsa, metabolik hızımız o kadar yüksek, yağ yakma yeteneğimiz o kadar iyi demektir. Öte yandan, vücudumuzdaki kas kütlesi azaldıkça yağları yakmamız güçleşir. Karında, bel çevresinde, üst bacaklardaki yağlanma, gün geçtikçe artar. Yani kartopu yuvarlandıkça büyür...
Paylaş