Paylaş
Güzellik kavramı gerçekten göreceli midir? Yoksa evrensel güzellik kriterleri var mıdır? Her şeyden önce, çoğu zaman son derece sübjektif olabilecek bir değerlendirme. Kimisine göre sarı saç, kimisine göre esmerlik güzeldir. Bir zamanlar şişmanlık makbulken, çağımızda güzellik ile incelik neredeyse özdeşleşmiş durumdadır. Aynı sözleri esmerlik ve beyazlık için de söyleyebiliriz. Öte yandan kimisi ince yüzlere özenir, bir başkası dolgun yanaklara heveslenir. Göğsü büyük olanlar bol elbiselerle vücut hatlarını saklamaya çalışırken; göğüsleri küçük kadınlar ise kremler, ameliyatlar ve protezlerle kaderlerini değiştirmek isterler.
Estetik insanlık için öylesine vazgeçilmez bir değerdir ki, felsefenin de en önemli konularından biri olmuştur. Doğaya baktığımızda kusursuz bir güzellik; dağlarda, göllerde, denizlerde, nehirlerde, ormanlarda ve hatta çöllerde sonsuz bir uyum ve son derece ‘estetik’ bir kompozisyon olduğunu görürüz. Ya hayvanlar? O kuşlar, ördekler, tavus kuşları, kediler, köpekler, ceylanlar, aslanlar, atlar, hepsi ne kadar güzeldir! İlginç olan tüm bunların güzellik üzerine fikir yürütmemesi, çaba göstermemesi ve belki de farkında bile olmadığıdır.
İnsana gelince; güzellik-çirkinlik ayrımı orada başlar. Esasında insan son derece güzeldir ama ne yazık ki ne kendini ne de doğanın geri kalanını olduğu gibi kabul etmeyen, yargılayıcı zekasının oyunları, bazen ona yaşamı zehir eder. İnsanoğlu çevresindeki tüm güzelliğin farkındadır, ancak kendi payına düşenle hiçbir zaman yetinmemiştir. Süslenmek, insanlık var olduğu günden beri önem taşımıştır.
İnsan her vesile ile güzelliğini arttırmaya çalışmıştır. Binlerce yıl önce dini törelerin bir parçası olan boyanma ve takı geleneği, toplumlar değiştikçe farklı anlamlar yüklenmiştir. Günümüzde ise güzel, bakımlı ve genç bir görünümü korumak neredeyse bir zorunluluk haline gelmiştir. Gerçekten, ‘güzellik’ bir ‘güç’ olmuştur. Güzel insanların kaderi değişirken; dış görünüm politikada, toplum yaşamında, iş yaşamında en önemli kıstaslardan biri haline gelmiştir. İş arayan bir genç kız da, konferansa hazırlanan bir bilim adamı da, yurt dışına giden bir iş adamı da, seçim kampanyasına başlayan politikacılar da, aynı sahne çalışanları gibi ‘güzel, bakımlı ve şık’ olmak ihtiyacını hissetmektedirler. Bu kadar belirleyici olabilen bir değer yargısı tabii ki sayısız ruhsal soruna yol açabilmektedir. Aynaya baktıklarında kendilerini beğenmeyen genç veya yaşlı sayısız insan, yaşamdan geri çekilmekte ve derin bunalımlara düşebilmektedir…
Estetisyenlerin misyonu da bu noktada devreye girmektedir. Kadın olsun, erkek olsun herkes, üstelik her yaşta, daha güzel ve daha genç olabilir. Olanaklar sınırsızdır. Anti-aging ve estetisyenlik en gelişmiş araştırma konularından biri haline gelmiştir ve çoğu sorunun bir çaresi vardır. Kellikle baş edilebilir, kilolardan kurtulunabilir, kırışıklar giderilebilir, yüz ve vücut konturları büyük ölçüde değiştirilebilir. Tüm bu olanaklarla gençlik ve güzellik çok uzun yıllar başınızın tacı olmaya devam edebilir. Toplumu, değer yargılarını ve yaşadığımız çağı değiştirmek büyük iddialardır. Ama kendimizi değiştirmek, yaşamla ve aynalarla barışmak kendi elimizdedir. Bunun formülü de basittir. Basittir ama kolay sayılmaz, biraz emek vermek gerekir. Her şeyden önce kendimizi sevmek ve olduğu gibi kabul etmek gelir. Sonra da sağlıklı ve genç kalmak için bir yaşam planı yapmak gerekir. Bu planın üzerine kozmetik olanakları eklediğinizde her yaşta çok güzel olmak hayal değildir.
Bence biraz daha mutlu olmak için gayret etmeye değer. Esasında mutluluk başarının ta kendisidir veya başka bir ifade ile en büyük başarı mutluluktur. Kendinizi sağlıktan, güzellikten ve mutluluktan mahrum etmeyin.
Paylaş