Paylaş
Haberciliğin olmazsa olmaz öğelerinden olan ‘’Ne, nerede, ne zaman, nasıl, neden ve kim’’ kısaca (5N 1K) insanlar için de hayati öneme sahip ‘’güneş’’ konusunda da son yıllarda sıkça dile getirilen unsurlardan olmuştur. Özellikle de özlenilen ve aranılan güneşli günlerin başladığı bu günlerde. Güneşin, tam olarak ısısını hissedemesek de, bu ay ile birlikte kendisini daha fazla gösterecektir. Biz dermatologların ana konusudur. Çünkü sağlıkta onunla başlar, hastalıkta. O ince çizgide yürümek güzeldir ama düşmemek kaydıyla. Size bu yazıda biliyorum dediklerinizi tekrar sorgulatmak bazı şeylere yeniden dikkat çekmek istiyorum.
Güneş, dünyamızın ihtiyaç duyduğu enerjiyi sağlar, dünyayı ısıtır, doğal hayatın devamı için vazgeçilmezdir. Bazı cilt hastalıklarının tedavisinde öneririz. Aynı şekilde cilde en büyük zararı verendir. Çünkü derinin erken yaşlanmasına, kırışıklıklara ve lekelenmeye neden olur. Yararına inandığımız aynı güneş birçok kanserin de en büyük nedenidir. Alerjilerin oluşmasını sağlar, yazın tatilimizi burnumuzdan getirir.
Güneş sayesinde dünyamıza ulaşan enerji, elekromanyetik ışın demetlerinden oluşur. Bu ışınlar görülebilen ve görülemeyen (ultraviyole-UV) olarak ikiye ayrılır. Aynı zamanda UV ışınları da kendi içinde üç kısıma ayrılır. Ultraviyole-A (UVA), ultraviyole-B (UVB) ve ultraviyole-C (UVC) olmak üzere. Atmosferin koruyucu kalkanı nedeniyle biz ancak UVA ve UVB’yi hissederiz.
Güneş, hücreleri yiyip bitiren serbest radikalleri çoğaltır ve aktifleştirir, cilt hücrelerindeki yağın parçalanmasına neden olur. Serbest radikaller, cildimizdeki kolajeni ve vücuttaki tüm proteinleri tüketirler. Daha önemlisi, hücre yapısına, kanımıza ve beyine zarar verirler. Böylece savunma gücümüzün kaybolmasına, erken yaşlanmaya ve her türlü hastalığa neden olurlar.
Güneş ışınlarının ve bronzlaşmanın insanlara sağlık, güzellik ve gençlik duygusu verdiği bilinen bir gerçektir. Ama ruhsal faydanın dışında somut gerçekler farklıdır. Güneş ışınlarının etkisi erken hissedileceği gibi zamanla da ortaya çıkabilir. Bu durumda kısa vade de fayda görmeniz doğal, zamanla leke ve kansere yakalanma sıkılığınızın artmasıyla anormal olacaktır.
İnsanı güneşlendiğine en çok pişman edenlerinden biri, “photo-aging” yani yaşa değil, güneşe bağlı yaşlanmadır. İnsanlar, daha diri ve daha genç görünmek uğruna güneşe teslim olurken, günün birinde photo-aging’in sonuçlarıyla karşı karşıya kalırlar. Ne yazık ki güneşe çok fazla maruz kalındığında, deriye gerginliğini ve sıkılığını sağlayan liflerin bir kısmı dejenere olur bir kısmı da yok olur. Bu durum cildi desteksiz bırakır ve son derece derin çizgiler meydana gelmesine, ayrıca köselemsi bir yapı oluşmasına neden olur.
D vitamini güneş ile derimizde oluşan bir vitamindir. Sağlıklı bir süreç için 20 dakikayı geçmeyen sürede güneş koruyucusu sürmeden güneşlenmemiz gerekmektedir. Eğer tamamen güneşten kaçarsak doğal olarak bu vitaminden de mahrum kalırız. Devamında ortaya çıkacak rahatsızlıklara büyük davetiye çıkarırız. Özellikle bebekler, menopoz sonrası kadınlar ve kemik erimesi olanlar bu reçeteyi uygulamak zorundalar. Ama kaş yapayım derken göz de çıkarmamak gerek. Güneşlenmeyi düşündüğümüz saatleri iyi ayarlamalıyız. Sabah 10.00 ile akşam 16.00 arası güneş ışınlarının en zararlı olduğu saatlerdir. Bu saatler arasında kesinlikle güneşlenmemelisiniz. Eğer vücudunuzda leke olan yerleriniz varsa o bölgeyi kapatmanız yararınıza olacaktır. Örneğin yüzünüzdeyse bu leke güneş koruyucu ve şapka ile korumalısınız. Ayrıca güneşlenecek en güzel saat sabah erken saatleri ya da akşam saatleridir. Altını çizerek tekrar söylemek gerekirse kesinlikle 20 dakikayı geçmemelidir.
Solaryum cihazları yapay Ultraviyole-A ışını kullanırlar. Ultraviyole-A ışınlarının erken yaşlanma ve deri kanserlerine neden olduğu uzun yıllardır bilinmektedir. Bu yüzden biz hastalarımıza kesinlikle solaryumu önermemekteyiz.
Doğa da yaşayan her canlı güneşten yararlanır. Özellikle ozon tabakasının delinmesiyle son 30 yılda güneş ışınlarının yıpratıcısı etkisi artmıştır. Hal böyle olunca ondan yararlanmanın da boyutu değişmeye başladı. Örneğin,
1 - Güneş ışınları dünyaya eşit bir şekilde düşmez. Ekvatora yaklaştıkça güneş ışınlarının şiddeti artar. Aynı zamanda yazın ve öğle, öğleden sonra şiddetini artırır. Yer ve zamana dikkat ederek zararını azaltabiliriz.
2 - Güneş ışınları kar, yağmur ve kum gibi yansıtıcı özelliğe sahip maddeler nedeniyle etkisini artırabilir. Bu durumlara hazırlıklı olmak gerekir.
3 - Uzun süre dışarıda geçirilen süre etkiyi artırır.
4 - Giysiler, güneş gözlükleri şemsiye veya tente güneş ışınlarının önemli kısmını engelleyebilir.
5 - Açık, ten, göz rengine sahip kişiler güneş ışınlarından daha fazla zarar görürler. Kendilerini bilip önlemlerini ona göre almalılar.
6 - Güneşten koruyucu ürünler ultraviyole ışınlarının zararlı etkilerini önemli ölçüde engelleyebilir.
Güneş ışınlarını engelleyen ürünler temel yapıları gereği, içerdikleri kimyasal maddeleri derimiz üzerine koruyucu kalkan yaparak gerçekleştirirler. Bu ürünlerin üzerindeki numaralar güneşten korunma faktörü (SPF) olarak bilinirler. Yazın en heyheyli dönemlerinde dışarıda geçireceğiniz zamanlarda en az 20 faktörlü işinizi görecektir. Ama deniz kıyısında çoğunlukla bulunuyorsanız 45 SPF’nin altı önerilmez. Koruyucuları dışarı çıkmadan en az 30 dakika önce cildinize sürmelisiniz. Terleme, su ile temas gibi nedenlerle derinizin üzerinden yok olabilir. Bu durumda tekrarlamanız yararınıza olacaktır.
Cilt renginiz - Güneşte kalabileceğiniz süre ve SPF etkisi
Koruyucusuz 4
Koruma 8
Koruma 15
Koruma 45
Koruma 60
Açık Ten 10 dk 40 dk 80 dk 2,5 saat 7,5 saat Bütün gün
Orta Renk 30 dk 120 dk 4 saat 7,5 saat Bütün gün
Koyu Renk 60 dk 160 dk 8 saat Bütün gün
Paylaş