Paylaş
Biliyoruz ki, vücudumuzdaki yağlardan kurtulunca hayat çok daha güzel oluyor. Tabii daha hoş görünüyoruz, kendimize daha fazla güveniyoruz, canımızın istediğini giyebiliyoruz, sonra bedenimize bir canlılık, özürlük dalgası gelip oynaşıyor. Ve tabii en önemlisi, bizi yaşlandıran bir mekanizma gibi çalışan bu yağlar azalınca gençliğin kimyası serbestçe gelişmeye başlıyor. Gözünüzde büyütmeyin bu işi. Aşağıda sizin için seçtiğim birkaç konuyu alışkanlık haline getirin yeter!
Markette alışveriş ederken acele etmeyin Reçellerin, balların, makarnaların, peynirlerin, hazır gıdaların, diyet gıdaların üzerinde yazılı bilgileri dikkatle inceleyin. Bu alışkanlığı edinirseniz; yeni yemek tariflerinden, yaratıcı çözümlere, kalori bilincinden, porsiyonların farkına varmaya, sağlıklı beslenmeye ve kilo kontrolüne doğru güvenli bir yola çıkmış olursunuz.
Kan şekerini dengede tutabilmek için 3 saatte bir bir şeyler yememiz gerekir. Yani sabah kahvelerinden, beş çaylarından kaçınmanıza gerek yok. Ama ne yiyeceğiniz meselesi başkadır. Yanınızdakilere de örnek olacak farklı, yararlı gıdalardan oluşmalıdır. Çünkü akşam olup da sofraya çok aç oturursanız işiniz zordur! Ne gözünüz doyar, ne de karnınız. Oysa aralarda iri bir elma, birkaç ceviz, badem, fındık, bir parça bitter çikolata, bir tanecik kuru kayısı, kuru erik gibi hoş şeyler aldıysanız, sofrada hem doyumlu hem de yavaş yiyecek kadar sabırlı olmanız işten bile değildir. Yavaş yiyen insanlar aşırıya kaçma ihtiyacını duymazlar.
Günde 8 bardak su ilkesi gerçekten çok önemlidir. Su zayıf, şişman, balıketli, bebek, çocuk, genç, yaşlı herkes için elzemdir. Kilo vermek konusuna gelince, bize birkaç yönden yardımcı olur;
- Birincisi, ödemleriniz varsa, (ki bazı dönemlerde bunlar insanı kilolarca ağırlaştırır) su içerek bunları atmanız kolaylaşır.
- İkincisi, fazlasıyla şeker ve zararlı asitlerle dolu olan kalori bombası misali meşrubatlardan uzaklaşmanızı sağlar.
- Su sindirimi, kan dolaşımını, yağ yakımını kolaylaştırır.
- Vücudunuzdaki nem ve su depolarını dolu tutmak fazla yemek yemenizi önler, kendinizi genel olarak çok daha doyumlu hissetmenizi sağlar. Bu da gereksiz atıştırmalara ihtiyacınız olmayacak demektir.
Bu hepimizin zaman zaman yaptığı onulmaz bir hatadır. Bazı insanların sadece bu nedenle kilo aldıklarını bile söyleyebilir. Bir kere atlanan öğün, bir sonrakini aşırıya götürür. İkincisi kendimizi aç bıraktığımızda vücudumuz ihtiyacı olan enerjiyi sağlamak için kaslarda ve karaciğerde bulunan bir tür şekeri (glikojen) kullanmaya başlar. Bu nedenle gün boyunca yemek yemeyenler kendilerini güçsüz hissederler. Öğün atladıkça karbonhidrat depolarımız boşalır, kan şekerimiz düşer, halsizliğimiz ve tatlı isteğimiz artar ama yağlar yerli yerinde kalır. Zayıflamak uğruna aç kalmak, öğün atlamak, sanılanın aksine genelde kilo almamıza neden olur. Çünkü yeterince beslenemeyen metabolizma, durumu “kıtlık” olarak algılar ve enerjiden “tasarruf etmeye” karar verir. Böylece tüketilen her besini vücutta yağ şeklinde depolamaya başlar.
Egzersizlerin tümü farklı oranlarda; kas kütlesini arttırır, dengenizi ve esnekliğinizi geliştirir, hormon dengenizi düzeltir, metabolizmayı hızlandırır, yağları yakar, kan şekerini dengelemeye yardımcı olur. Diyeti egzersiz ile destekleyince kilo vermemizin nedeni sadece daha az kalori alıp, daha fazla kalori yakmamız değildir. Esas neden, daha sağlıklı bir yaşam tarzı ile hafif hormonal sorunların giderilmesi, dolayısı ile metabolizmanın canlanmasıdır.
Bir diyetisyene başvurduğunuzda size yapacağı ilk öneri budur. Ne yemeniz gerektiğini o size yazıp verir ama sizin de neler yediğinizi yazmanızı ister. Bu bir farkındalık ve kendi kendini kontrol garantisidir. Yaşam tarzınızı değiştirmeniz gerekiyorsa, bu defter size gerekli tüm ipuçlarını verir. Bence bir defter edinin ve ne yediğinizi, ne atıştırdığınızı bir de egzersiz namına neler yaptığınızı yazmaya başlayın. Vaktim yok demeyin, kendinizden daha değerli ne olabilir?
Kendiniz ve aileniz için yapabileceğiniz en iyi şeylerden biri de, sofranıza daha fazla kuru fasulya, nohut, mercimek vs. getirmektir. Tahılların yararları saymakla bitmez. Meyve ve sebzelerde bol lifli gıdalardır. Bunlaın içeriğindeki vitamimlerden, minerallerden hiç bahsetmiyorum. Sadece posalı ve lifli olmaları zaten yeterince yararlıdır.
Restoranlarda belirli miktarlarda yemekler getirilir. Siparişte aşırıya gitmezsek, tabağımıza konulacak miktarlar hatta gramajı bile bellidir. Bir kaşık şundan, iki adet bundan vs. Oysa evimizde servisleri ortaya koyar ve yedikçe azar azar tabağımıza doldururuz. Bazen de ayaküstü atıştırırız. Sonuçta ne kadar yediğimizi bilmeyiz. Ve sofradan kalkarken, “ben ne yaptım” diye paniğe kapılırız. Siz siz olun, sofra kurmadan ağzınıza bir şey atmayın. Yiyeceklerinizi bir defada tabağınıza alın ve miktarı toplu olarak görün.
Paylaş