Paylaş
Yurt dışında yayınlanan bir reklamın neredeyse bire bir kopyalanarak Türkiye’de başka bir markaya “yeni ve sıfır” gibi uyarlandığını biliyorsunuzdur. Marka ismine gerek yok çünkü iki gündür Twitter bu mesele ile yıkılıyor. Hatta reklam iki gece önce yayınlandığında Sayın Abdullah Gül bile reklamı çok beğendiğini açıklayıp, tebrik mesajı yazmıştı.
Halbuki marka, ufak bir araştırma yapıp, reklamı yayına verse bu sorunların hiçbiri yaşanmayacaktı. “Bir bilene sormak” da diyebileceğimiz özlü sözleri ne ara unuttuk. Herkes her şeyin en iyi karar vericisi, bileni. Durum böyle olunca kimsenin artık kimseye bir şey sorma ihtiyacı kalmıyor. Tüm mesleklerde var bu dezenformasyon. Gazeteciliği de herkes biliyor, reklamcılığı da hatta bankacılığı bile. Yukarda örneğini verdiğim reklam filminin benzer halleri özellikle anne-çocuk bazlı reklam filmlerinde karşımıza çıkıyor. Her seyrettiğimde sinirden bir o yana, bir bu yana gidip geldiğimi, sonra da tumturaklı laflar ettiğimi iyi bilirim.
Reklamın konusu özellikle anne-çocuk olunca bir pedagog yardımı bile alınmaması konusunu inanın anlamıyorum.
Her ülkenin gelenekleri farklı!
Hadi diyelim o anne-çocuk bazlı reklamlarının bir kısmı yurt dışındaki reklamlardan ilham. Sayın metin yazarları; “Onlar yapmış, bir şey olmamış, bize mi olacak?” diyorsunuzdur mutlaka. Ama unuttuğunuz bir şey var ki; o da her ülkenin geleneklerinin tamamen o coğrafyaya özel oluşu. Bu yüzden Avustralya’da yapılmış bir reklamı siz devşirseniz de bizim kültürümüze oturmuyor, oturamıyor.
Bazı çikolata, oyuncak türevi markaların reklamlarında çocuk annesine bir şey soruyor, anne çocuğa tamamen alakasız bir cevap verip, elindeki reklam malzemesini anlatmaya başlıyor. Avustralyalı bir ailenin çocuğu ailesine bir soru sorduğu zaman ebeveynleri “Lütfen internetten detaylıca araştır” diyebilir. Biz Türk anneleri ise cevabı bilmiyorsak bile kendimiz araştırıp mutlaka cevaplarız soruyu. Reklamlarımız bunun tam tersini söylüyor genelde.
Reklam da biraz Google SEO mantığıyla çalışmalı fikrimce. Kullanıcı odaklı olmalı, soruları iyi, kaliteli ve uzatmadan açıklamalı, en önemlisi de vurucu ve net olmalı. Fark ediyorsunuzdur, reklamlardaki kadınların hepsi 34 beden, burunlar estetikli, tırnaklar manikürlü ve hepsi evde bile takım elbise giyiyor. Dış seslerin neredeyse yüzde 80’i erkek ve asla evdeki çamaşır, bulaşık ve temizlikten sorumlu değiller.
Geçen sene Effie’de ödül kazanmış reklamlar masaya yatırılmış ve konuyla ilgili en güzel yorum Dr. Öğr. Üyesi Eda Öztürk’ten gelmişti; “Hayat değişiyor, toplumsal roller değişiyor ancak reklamda kendine yer bulan temsiller geleneksel kalıplarla sınırlı kalıyor. Reklam, kadınlık ve erkekliğe dair daha çoğulcu ve kapsayıcı bir dil kullanabilir ve de kullanmalı. Kadınlar ve erkekler değişiyor, reklamda ise bunun karşılığını görmüyoruz.”
Türkiye’deki kreatif direktörler ve metin yazarlarının kaçta kaçı erkek? Reklamcılar Derneği gönül rahatlığıyla açıklayabilir mi bu verileri? Sonuçlar geldiği anda hepimizin kafalarındaki taşlar yerine oturacak. O zaman anlayacağız hayal gücü, tasarım, yeni fikirler ve kadınlar ve çocuklarla ilgili konumlandırma kime ait?
Paylaş