Paylaş
Annelerin birbiriyle daha görüşüp, konuşmaya ihtiyacı var. İki arada bir derede biz birbirimizi buluyoruz ama egosuz birlikteliklere, en iyisini ben bilirim halinden arınmış konuşmalara muhtacız.
Geçen hafta oğlum Gökova’da yelken kampına gitti. İlk iki gün kusma, grip, sekiz çocukla aynı bungalovda kalacak olmanın verdiği stresle ne kamptan anladı, ne bize çocuksuz birkaç gün geçirecek olmanın hissini yaşatabildi. Canı sağ olsun. Bu anların her birinde sadece annelerden destek gördüm. Karı-koca biz birbirimizi yerken “Kuzey iyi olsun, kendini iyi hissetsin” diye aralarında kendi çocuğunu görevlendirenler de vardı, beni sık sık arayıp yalnız bırakmayanlar da. Anneliğin gücü sadece kendi çocuğunun iyiliğini, sağlığını düşünmekle çıkmıyor ortaya. Diğer çocukları da sahiplendiğin, kıyaslamadığın, destek olduğun durumlarda çıkıyor su yüzüne.
Her çocuk nev-i şahsına münhasır, keza her ailede öyle. Ama kendinize yakın bulduklarınızla sık sık tartışın, konuşun ve fikir alışverişi yapın. Annelik dışardan “Her şeyi bilmek müessesi” gibi gözükse de hiçbir şey bilmediğimizi kabul edip, manevi ve bilgi yardımlarının hepsine açık olmak hayatı yaşanabilir ve akılcı kılıyor.
Keşke Hürriyet Aile çatısı altında daha çok bir araya gelebilsek ve ihtiyacımız olanı yüz yüze gelip de alabiliyor olsak. Çocukların giysi, okul, teknolojik ihtiyaçları için bile aramızda bir dönüşüm başlatabilsek.
Oğlum 5 yaşındayken bir yakınımız utana, sıkıla kendi yetişkin oğlunun giysilerini bize verebilmek için kapımızı çalmıştı. Onu tersleyeceğimi, “ikinci el kıyafeti oğluma nasıl layık görürsün?” laflarını edeceğimi sanıyordu sanırım. Ama ben her parçaya bakıp teşekkür ettikçe rahatladı ve sonunda da itiraf etti; “Yasemincim emin ol, korka korka getirdim”…
Türkiye’nin geldiği konjonktürde “Tasarruf artmış ama o oranda israf da artmış” görünüyor. Bu sadece Türkiye’ye özgü de değil. Daha geçenlerde “iki Alman genç kız çöplerden kendilerine mevye ayıkladılar” diye tutuklanmışlardı. Çünkü Almanya’da çöpleri karıştırmak özel mülke girmiş kadar cezaya tabii. İsrafın boyutları korkunç ve Almanya’da bu yasanın değişmesi için protestolar yapılıyor.
Biz temiz, giyilebilir kıyafetleri bile aramızda dönüştüremiyorsak ekonominin düzelmesini, israfın önlenmesini nasıl bekleyebiliriz? Elbette dönüşüme girebilecek her şeyi öncelikle ihtiyaç sahiplerine ulaştırabilmek en güzeli ama bunu her zaman başaramıyoruz. Giyilmeyenler evde dev yığınlara ulaşınca çöpe gönderiyoruz.
Anneler isterse bir araya gelebilir; giyilebilir, kullanılabilir her eşya aramızda dönüşüme girebilir. Geçen ay oğlumun eski bilgisayarını bile bilgisayarı olmayan bir çocuğa ulaştırmış olmanın gururuyla, annelerimizin dilinden düşürmediği “Çocuğun yediği helal, giydiği haram” sözünü hatırlatıyor bu devleşen israfın bir parçası olmayalım diyorum…
Paylaş