Mihri’nin Yolculuğu

Sanat Tarihçisi Linda Nochlin, 1971 yılında yayınlanan “Neden Hiç Büyük Kadın Sanatçı Yok” adlı makalesinde, kadın sanatçıların niçin tarih sahnesinde yer almadığını feminist bir bakış açısıyla sorgular. Nochlin’in bu makaleyle sanat tarihi sahnesinde kadınların da var olduğunu kanıtlama çabasına girdiği okunabilir.

Haberin Devamı

1886 yılında Kadıköy’de dünyaya gelen Mihri (Müşfik) Hanım, Türk sanat tarihinin öncü kadın sanatçılarından biridir. Dönemin yüksek statülü ailelerinden birinin içine doğan Mihri, gençliğini pek çok toplumsal ve politik değişimin yaşandığı 20. Yüzyıl başlarında geçirmiştir. İstanbul’dan İtalya’ya oradan Fransa’ya ve 1954 yılında hayatının sonlandığı Amerika Birleşik Devletleri’ne uzanan kariyerini ve yaşamını sadece ressam olarak değil, eğitimci olarak, kadınların eğitim ve siyaset alanlarında özgürleşme mücadelesine destek olarak geçirmiştir. İkinci Meşrutiyet, Birinci Dünya Savaşı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması gibi köklü değişimlere sahne olan yıllarda, çoğunluğunu erkeklerin oluşturduğu sanat ortamında kadın sanatçı olarak ısrarlı varlığını devam ettirmekle kalmayıp, dönemin tarihe geçen isimlerinin portrelerini yaparak tarihe iz bırakmıştır.

Haberin Devamı

20’li yaşlarının başında gizli yollarla bir gemiyle İtalya’ya giden Mihri oradan Fransa’ya geçmiştir. Türk Sanat Tarihi’nde “1914 Kuşağı” olarak geçen ve Avrupa’nın “İzlenimcilik” (Empresyonizm) akımını temsil eden sanatçılarla aynı dönemde yetişmesine rağmen Mihri Hanım empresyonist değildir. Paris’te kaldığı evini aynı zamanda atölye olarak kullanmıştır. İstanbul’da ise kadınlara güzel sanatlar eğitimi vermek için kurulan İnas Sanayi-i Nefise Mektebi, 1914 yılında Mihri Müşfik’in girişimleriyle açılmıştır. Öğrencileri için burslar hazırlamış ve kadın ressamlar için yardımlaşma birliği kurmaya çalışmıştır. Sadece Türkiye’de değil, yaşadığı diğer ülkelerde de kadınların eğitim hakkı ve siyasi hakları için özgürleşme çabalarına bizzat katılmıştır.

Mihri Hanım’ın da tanıklık ettiği, Osmanlı Devleti’nin Batılılaşma süreci, öncelikle kentli ve yüksek gelir düzeyine sahip kesimde hissedilmiş ve kadınlara büyük hak ve özgürlükler getirmiştir. Toplumdaki yeri evin içi olarak belirlenen Türk kadını, üst sınıf mensubu kadınlardan başlayarak 19. yüzyıl boyunca bu durumu değiştirmiş ve sosyal hayata bizzat dahil olmuştur. Bu durum, kendileri için mücadele eden kadınların yanı sıra eğitimde eşitliği vurgulayan aydın kesimin de desteğiyle kadınlar için açılan okulların sayısının artmasını sağlamıştır. Başta yabancı dil, müzik, resim, heykel gibi alanlarda kendilerini geliştirme fırsatı bulan kadınlar üst sınıftan olsa da ilerleyen süreçte taşrada okulların açılmasıyla her kesimden kadının bilgiyle buluşması söz konusu olmuştur. Kadınların kamu hizmetine de girdiği bu dönemde giyim kuşamda da değişiklikler olmuştur.

Haberin Devamı

Tüm bu dönüşüm hareketlerine rağmen sanat ortamında uzun süre erkek sanatçıların sayısı çoğunlukta olmuştur. Buna direnen kadın sanatçılardan biri olan Mihri Hanım da yakın çevresindeki kadınların portrelerini yaparak hem toplumsal dönüşüm sürecinin dinamiklerini gösterir hem de geride bıraktığı bu resimlerle ölümünden sonra bile kadın dayanışmasına destek olur. Günümüzde kadın sanatçıların eskiye göre daha rahat bir şekilde sanat ortamında yer alabildiğini gözlemleyebilsek de toplumsal cinsiyet eşitliğinin henüz her yerde adaletli bir dağılım göstermediğini söyleyebiliriz. Bunu değiştirmek için yapılması gerekenleri sadece 8 Mart’ta değil her zaman hatırlamamız gereklidir.

Yazarın Tüm Yazıları