Paylaş
Bu tarihten sonra doğada gözle görülür değişiklikler meydana gelir. Gökyüzündeki maviliğin grileşmeye başladığı, bulutların güneşin önüne geçtiği, yağmurların kendini daha sık hatırlatarak havayı serinlettiği, ağaçların yapraklarının renk değiştirmeye ve ilerleyen süreçte de dökülmeye başladığını görürüz. Çam, ardıç gibi iğne yapraklı ağaçlar yapraklarını dökmezken kavak, söğüt gibi ağaçlarla meyve veren ağaçlar yapraklarını döker. İlkbaharda yeşillenmeye başlayıp yaz boyu yeşil olan yapraklar rengini sarı, kahverengi ve kırmızı tonlarına dönüştürür. Bu dönemde ormanların içinde olmak ya da ormanların içindeki yollardan geçmek ayrı bir keyif verir.
Kendini dönüştüren ve yenileyen yapısıyla doğa ve doğal yaşam, geçmişte olduğu gibi bugün de sanatçılara esin kaynağı olmaya devam etmektedir. İzlenimcilik (Empresyonizm) akıma dahil olan sanatçılar güneşin doğuşundan batışına kadar doğadaki ışık geçişlerinin yarattığı renk ve ton farklılıklarını tuvaline yansıtmaya çalışmışlardı. Temelde, sanatın müzelere girerek ticarileşmesine karşıt bir tavırla ortaya çıkan Arazi Sanatı (Land Art) ise, sanatçıların ekolojik kaygılarla iş üretmesine de olanak tanımıştı. Andy Goldsworthy, Nancy Holt, Robert Smithson, Richard Long, Walter De Maria gibi sanatçılar bu alanda önemli işlere imza atmış isimlerdir. Günümüzde de Türkiye’den ve dünyadan birçok sanatçı Arazi Sanatı kapsamında işler üretmesinin yanında, ekolojik kaygılardan yola çıkarak farklı sanat pratikleriyle de çalışmalarını yapmaktadır.
Farklı disiplinlerden gelen diğer profesyoneller gibi sanatçıları da ekoloji üzerine çalışmaya yönlendiren sebeplerin başında, küresel ısınma ve iklim değişikliğine bağlı nedenlerden kaynaklanan olumsuzluklar gelmektedir. Küresel ısınma ve iklim değişikliğinin temelinde ise nüfus artışı, çevre kirliliği, sera etkisi, kaynakların bilinçsiz tüketimi ve daha benzer birçok neden yatmaktadır. Yakın gelecekte tüm bu nedenlere bağlı sonuçlardan hepimizin etkilenmesinin kaçınılmaz olması nedeniyle, bunu engellemek üzere bireysel yaşamlarımızda önlemler almamız gerekmektedir.
Geleceğimiz olarak gördüğümüz çocuklarımızı küresel ısınmaya neden olan faktörlerle ilgili bilinçlendirerek ve onları doğaya karşı duyarlı bireyler haline getirerek işe başlayabiliriz. Mevsim döngülerinin kayması, “normal” kavramının iklimler söz konusu olduğunda anlamını yitiriyor olması acilen harekete geçmemiz gerektiğinin en büyük göstergelerinden sadece iki tanesi. Yaklaşmakta olan sonbahar mevsimini mümkün olduğunca doğanın içinde karşılamak, doğanın tüm canlılara sunduğu sonsuz güzelliğin farkına varmak, yaşadığımız dünyayı sahiplenmeye yönelik adımları atmaya başlamak için iyi bir fırsat olacaktır.
Bulduğunuz en yakın doğal ortamda neler mi yapabilirsiniz?
Biz de dahil tüm canlılar doğaya aittir ve doğanın bir parçasıdır. Gökyüzünün olmadığı, denizlerin görünmediği, ağaçların gölgesinin olmadığı, bitkilerin kokusunun olmadığı, çiçeklerin renklerinin solduğu bir dünya düşünebiliyor musunuz? Bunu düşünmenin bile nefessiz bıraktığı bir gerçek, unutulmaması gereken bir diğer gerçek ise rahatça nefes alabileceğimiz bir gelecek için küresel ısınmayı engelleyecek yöntemleri hem kendi yaşamlarımızda hem de çocuklarımızın yaşamında bir an önce uygulamaya başlamak.
Paylaş