Paylaş
Kasım 2023’te “Şehir Nerede” başlığıyla Emre Zeytinoğlu küratörlüğünde açılan ilk sergi, İstanbul’daki merkez-çevre ayrımın silikleşmeye başladığı, alışılmış anlamıyla “İstanbullu” olmanın ve “kültüre yabancı olduğu ileri sürülen” sonradan gelmiş kesimin tekliğinden söz edilemediği düşüncesinden yola çıkmıştı. İlk sergiyle bağlantılı olarak 24 Şubat’ta “Görünmeyen Kent” başlığıyla yine Emre Zeytinoğlu küratörlüğünde açılan ikinci sergi ise bir kentin simgesel yapılarının ve meydanlarının inşasında unuttuğumuz “görünmeyen”in rolüne odaklanıyor. Özellikle İstanbul gibi büyük ve göç alan şehirlerde bu “görünmeyenler”e sıklıkla rastlarız. Orada olduğu bilinen fakat simgeleşmiş yapılar, tarihi meydanlar gibi “görünenler”in arkasında kalan binalar, insanlar, üretimler işte bu “görünmeyenler”dir. Her bir kent mensubunun da kendi zihninde idealleştirdiği ve sadece kendisinin görebildiği bir kent vardır. Aslında kent ne bireysel bir ideal tanımla ne de hafızada yer edinen simgesel yapılarla açıklanabilir. Kent, sıradan sokaklarda saklı kalmış sıra dışı mekanlarla karşılaştırır bizi zaman zaman. Renksiz ve sadece gerektiğinde uğranılan sıradan sokakların içindeki binalara açılan kapılar umulmadık çeşitlilikte ve zenginlikte bir dünyanın girişi olabilir.
Sergiye katılan sanatçılardan biri olan Sinan Logie’nin tamirhanelerin arasındaki atölyesi de işte böyle bir yer. Kentin kalabalığından geçerek atölyeye giren sanatçıların, tasarımcıların ve müzisyenlerin buluşup, sanatsal üretimde bulunduğu bu atölyenin içinin ve dışının görüntülerinden oluşan sergideki “Duyulmayan Kent” isimli tek kanallı video, bize aslında serginin çıkış noktasıyla ilgili ip ucu veriyor. İçerideki kolektif üretime ve çok renkliliğe karşın, dışarıda gündelik koşuşturma içindeki insan topluluğunun olduğu görüntüler, bir süre sonra izleyende sadece tek tip siluetlere baktığı izlenimini veriyor. Bu kalabalık siluetler Derya Ülker’in resim ve kolajdan oluşan çalışmasında da karşımıza çıkıyor.
Kenti oluşturan temel yapının aslında o kentin kalabalığı olduğunu hareket halindeki siyah insan ve hayvan figürlerinden anlayabiliyoruz Ülker’in çalışmasında. Nuri Kuzucan’ın resimlerindeki durağan binalar ise görünen dışarısı ile görünmeyen içerisi arasındaki sınırı sorgulamamızı sağlıyor. Çağla Meknuze’nin “Ayşe” adlı şiir, fotoğraf ve videodan oluşan ve yakın tarihe ve kentsel kararlara referans veren çalışması, “Kıbrıs 74” adlı bir geminin Kadıköy rıhtım inşaatındaki görüntülerinden oluşuyor. Mehmet Ali Boran’ın “Refresh Memory” isimli videosu, kentin ve kentte yaşayan insanların belleği üzerine düşündürüyor. Bir kentte yaşayan insanların acısının, sevincinin, hüznünün o kente dair oluşturduğu belleği ve bu belleğin insan kaderi üzerindeki belirleyiciliğini gösteriyor. Volkan Kızıltunç “Momentum” adlı iki kanallı videosunda, gündelik yaşam içinde tanıklık ettiğimiz fakat sıradanlaştığı için neredeyse görmediğimiz kent içindeki insanların hareketine odaklanıyor. Kerem Ozan Bayraktar yapay zekâ yardımıyla oluşturduğu görüntülerden oluşan “Bahçe” isimli çalışmasında, bitki örtüsünden oluşan manzaraları, bilgisayar oyunlarından ve mimari çizimlerden aşina olunan izometrik perspektif ile resmetmiştir.
“Görünmeyen Kent” sergisi 12 Mayıs’a kadar YUNT’ta görülebilir.
Paylaş